Güneş Joseon'un üstünden doğarken saray halkı uyanmaya başlamıştı bile. Hizmetliler oradan buraya koşuyor, askerler nöbet değiştiriyordu. Kral bir sabaha daha umutsuzca gözlerini açıp, hazırlanmaya başlamıştı. Hizmetliler kıyafetini giydirirken her zaman yüzünde bulunan hüzün yine vardı. Kimse neden böyle üzgün diye sormazdı. Herkes cevabı biliyordu Çünkü.
Güneş ışıkları sarayın her yerini aydınlatıyordu artık. Seokjin ise bu durumdan rahatsız olmak yerine gülümsüyordu. Uykusunda bile gülümser miydi insan? Kapı birkaç kez çalındı, ses gelmeyince içeri girdiler. Prens Kim Seokjin hala uyuyordu.
"Majesteleri. Uyanın artık." Seokjin birkaç kez dürtülmenin ardından uyandı. Her sabah gözlerini açtığında ona gülümseyerek bakan saray hanımı Eun 'u gördü. Ismiyle hitap edilmek tuhaf geliyordu bazen. Çünkü yıllarca saray hanımı derdi herkes. Saray Hanımının arkasından iki hizmetli hızlıca camı açtılar. Içeriye hava girdi. Geri yürüyerek eski yerlerine döndüler. Arkadan gelen dört kişi ise ellerindeki su dolu leğenle öne geldiler. Prens Seokjin yataktan destek alarak kalkmaya çalışırken saray hanımı destek çıktı. Yatağında oturur hale geldi. Ayak ucuna leğen koyuldu. Ayaklarını ılık su dolu leğene koyduğunda hizmetliler yıkamaya başlamıştı. Daha sonra önüne uzatıldı başka küçük bir leğen. Beyaz hanbokunun kollarını geriye sıvadı. Ellerini suya daldırarak yüzünü yıkadı. Sağ tarafında duran hizmetli havluyu uzattı ve yüzünü yıkadı. Ayakları da kurulanmıştı. Geriye çekildiler büyük bir saygıyla.
"Majesteleri ayağa kalkın lütfen. Kıyafetinizi giydirelim." Seokjin saray hanımına yaramaz şekilde baktı.
"Ben giysem olur mu? Küçüklükten beri hep sen giydiriyorsun! Kendimi hala küçük hissediyorum." Saray hanımı gülümsedi.
"Kralımızın sözü kendinizi yormamanız yönünde prensim. " Seokjin kafasını sallayıp ayağa kalkmaya çalıştı. Ancak birden ayakları onu taşıyamadı ve yatağa geri düştü. Herkes endişeli ve korkmuş şekilde prense bakarken Seokjin yumruklarını sıktı. Âciz hissetmekten nefret ediyordu! Saray hanımı geride bekleyen adama işaret verdi. Seokjin'den sorumlu saray çalışanı Baekhyun'du. Hizmetlilerden birisiyle kollarından tutarak kaldırdı onu.
"Kıyafetinize basmışsınız majesteleri. Etekleri uzun. Bu kıyafeti size kim verdiyse sürgün edilmesini sağlayacağım!" Seokjin ona gülümserken içten minnettarlık duyuyordu. Onun acizliğini görmek yerine kıyafete sorun buluyordu! Hizmetliler onun geceliğini çıkartıp yeni, güzel kıyafetler giydirdiler. Ayakta beklemek yorucuydu. Sonunda yemeğe sıra gelmişti. Heyecanla yerine oturdu. Önüne koyulan masaya baktı. En sevdiği yemeğe uzanarak başladı. Seokjin yemek yemeğe bayılıyordu. Ardından saray hanımı, hizmetlinin elinde bulunan küçük tepsiyi aldı.
"Ilaçlarınız efendim. Yemekle birlikte alacaksınız. Saray hekimi ilaçlarınızı değiştirdi." Seokjin onu dinledikten sonra ona uzatılan küçük kaseyi alıp kafaya dikti. Yüzü ekşidi ama alışmıştı. Sürekli şifa niyetine içiyordu ya bu zehirleri, faydası dokunuyor muydu bilmiyordu gerçi. Yemek faslı bittiğinde ayağa kalktı.
"Bahçe de gezelim biraz. Sabah güneşini seviyorum." Herkes kafasını eğdi. Seokjin odadan çıkarken peşine takıldı hizmetliler. Prens Seokjin dışarı adim attığında güneş beyaz tenine değdi. Gözlerini kapattı."Duyuyor musun Baekhyun?" Diyerek soldu sol tarafında bekleyen saray adamına.
" Neyi efendim?"
"Kuşları. Yuva yaparlar değil mi? "
"Ah, tabii ki efendim. Tam mevsimleri." Jin merdivenlerden indi. Yavaşça yürüyordu, ellerini arkasında birbirine bağlamış şekilde. Görenler eğilip selam veriyordu. Seokjin ise saraya bakıyordu. Değişen bir şey var mı diye. Ama tıpkı iki gün önce dışarı çıktığı gibi aynıydı. Etrafa bakarken sol tarafında olan adam öksürdü.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Men In Love Taejin/Vjin [Tamamlandı]
FanfictionJoseon Hanedanlığı... Dönemin en güçlü Kralı Woo Hyuk'un 4. oğlu Kim Seokjin amansız hastalıkla mücadele eder. Halk ve Kraliyet hüzün içindedir. Kral bu hastalıktan kurtulması için yeryüzündeki tüm hekimleri ağırlasa da sonuç vermez. Ve kral bir g...