Öyle hızlı koşuyorduki yüzüne çarpan rüzgar canını acıtmaya başlamıştı. Eğdi kafasını, ayaklarına baktı ve birden durdu.
Bilinçli yaptığı bir şey değilmiş gibi sendeledi bedeni, yere düştü.
Yolun ortasında dizlerinin üzerinde duruyordu. Yere yaslı avuçiçlerinde dehşet bir sızı kendini belli ederken soluklandı. Doğruldu yavaşça, vücudundaki bütün güç çekilmişti sanki. Dizleri üzerine oturana kadar o kadar çok vakit geçmiştiki avuçiçinin sızısı dinmişti.
Ellerine baktı. Yerdeki taşlı asflat ellerinin içini parçalamıştı, durmaksızın kanıyorlardı.
Düşünceleri de parçalanmış avuçiçleri gibiydi, durmaksızın kanıyorlardı. Ellerini dizlerine yasladı, bu kanı durdurmamıştı.
Derin bir iç çekti, gözlerini kapadı usulca. Hayır, hiçbir şey durdurmaya yetmiyordu düşüncelerini. Ne hissettiği acı ne de hızla inip kalkan göğsü.
Kafasını dik tutacak gücü bile yoktu, daha fazla savaşmadı vücuduyla ve uzandı yolun ortasına.
Tenhaydı düşüncelerinin ağırlığı altında ezildiği sokak, kimse yoktu. Sadece o vardı ve hiç susmayan düşünceleri.
Öfkeden deliye dönmüş hissederken saatler önce şimdi içi boş bir tenekeyi andırıyordu varlığı. Çarptıkça bir şeylere, anlamsız sesler çıkarıyordu sadece.
Derin derin soluklanıyordu, bitmesini dilediği gün bitmişti. Yeni güne uyanmaya hazırlanıyordu dünya.
Nefret etti yataklarında huzurla uyuyan herkesten. Düşünmeden yaşayanlardan.
Yüzünü ve bedenini gökyüzüne çevirdi, gözlerini araladı ve yıldızlara baktı. Hiç olmadığı kadar parlak ve netlerdi.
Nefret etti.
Kendisine umut veren bütün yıldızlardan, ona hayal kurdurtan her şeyden nefret etti.
"Siktiğimin dünyası."
Yüzünü avuçladı elindeki kanı unutarak, yüzündeki sıcak sıvıyı hissettiğinde ise kahkaha attı. Hatta kahkahalara boğuldu.
"Siktiğimin düzeni!"
Doğrulmaya çalıştı ama yapamadı, tekrar yere uzandı.
Nefret etti bir parçası olduğu bu makineden.
Nefret etti nefesini kesen her şeyden, ona insanlığını unutturanlardan...
Göz yaşları onun iznini beklemeden akmaya başladığında kahkahaları hıçkırıklara dönüştü.
Sokak lambaları teker teker sönmeye başlamış ve onu gecenin karanlığına itmişlerdi tamamen.
"SİKTİĞİMİN İNSANLARI!"
Nefret etti varlığından.
Nefret etti onu geceden korkmayı öğreten yapay ışıklardan.
Nasıl tarif edeceğini bilemedi öfkesini, vücudu sözünü dinlemez hale gelmişti.
Düşünceleri ise çoktan terk etmişti onu geride bıraktıkları enkazın altında.
Hareket edemiyordu artık, düşünemiyordu da.
Duyguları ile baş başaydı.
Ve nefret ediyordu, her şeyden.
Aldığı nefese karışan çöp kokusundan mesela, üzerine yattığı asfalt yoldan, üzerindeki okul üniformasından, cebinde durmadan çalan telefondan, sözde insanlardan...
Hırpalanmasını engelleyemediği ruhundan nefret etti. Acizce susmaya devam eden benliğinden, işlevsiz varlığından, suskunluğundan, gördüklerinden, duyduklarından, savaşacak kadar cesaretli olmayan yorgun gençliğinden...
Her şeyden nefret etti.
Ve bir daha açmak istemedi gözlerini. Terk edildiği gibi terk etmek istedi dünyayı.
Nefes aldı, son kez aldığından emin olmak ister gibi.
"Özür dilerim."
Ve son kez sesini duymasına izin verdi dünyanın. Özür diledi, son kez ayakları üstünde dururken.
Ayakları altında duran şehre çevirdi, son kez hareket ettirdiği göz bebeklerini. Ve özür diledi haykırarak.
Ve ayaklarını son kez hareket ettirirken sessizce göz yaşı döktü. Kaçtığı için utanırken, hiçliğin kucağına gitmenin verdiği huzuru hissetmekten alıkoyamadı kendini.
Boşluğa basan ayakları ve göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir süre sonra hissettiği dehşet acıyla gözlerini araladı. Son kez baktı nefret ettiği dünyaya.
Ve son kez nefes aldı.
Gözlerini bilinçli şekilde kapayacak vakti bile vermezken dünya ona, özür diledi tekrardan.
Gençliğinden dilemişti son özrünü.
Yaşamak istemediği için.
23.05.2022
21.40
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özür diledi. [Sunwoo]
Short StorySon özrü gençliğineydi. ! Kendine zarar verme ile ilgili bir hikayedir, hassasiyeti olanların okumamasını rica ediyorum. !