yıllar ve yıllar sonra bölüm gelen slide gibiyim. güzel, umutsuz ama sevilen...
evet arkadaşlar, slide bölüm geldi. gidin okuyun yeter artık.
iyi okumalarr 🧸
——
"Sonra ne yaptın?"
"Ne yapacağım? Yapamadım bir şey, seni sevmiyorum, dedi bana. Ne yapabilirim ki?"
Ellerimi ceketimin cebine koyup sağ ayağıma yaslandım. Verecek bir cevabım olmadığından kafamı salladım yalnızca. Heeseung da bir cevap beklemediğinden olsa gerek konuşmadı bir daha.
Her şeyin ortasında kaldığım üç belki de dört günün ardından okula gelmiştim. Başıma gelenlerden, hissettiklerimden dolayı evde de kalabilirdim ama burası bana iyi gelebilecek nadir yerlerdendi. En azından bir şeyleri geçiştiriyordum. Tüm aşk acısına rağmen okula gelen Heeseung için de durum böyleydi. Reddedilmişti, acısı kanayan yaraydı ama yarım saat sonra gireceği derste hiçbir şey olmamış gibi davranacağına emindim.
Bir şekilde hayat devam ediyordu çünkü.
Sırtımızı yasladığımız duvarın soğukluğu ikimizi de etkilemezken Jay'in küçük bir tepsiyle getirdiği kahveleri yudumluyorduk. Sabah sabah beni ısıtıcak iki şeyden birisiydi zaten bu kahve. Diğeri de ders saatine yetişmek için yoldaydı büyük ihtimalle.
Dört gündür yüzünü görmemiştim Yeonjun'un. En son konuştuğumuzda kararsızım demişti. Sen bana gelip bir şeyleri söyleyene kadar seni bekleyeceğim. demişti. O kadar başka hissettim ki o an. O zamana kadar yaşayan ben, ben değildim sanki. Meğersem yalnızca cılız bir umut ışığına ihtiyacım varmış.
Birkaç günün ardından ilk defa bugün sesini duymuştum. Sabah çalan telefonuma şaşıramadan Yeonjun'un aradığını görüp hemencecik cevaplamıştım. Sadece okula geliyor musun? demişti. Olumlu cevap verdiğim sırada da yüzüme kapanmıştı telefon. Bunu Taehyun'a söylediğimde ise "Sen okula gelince gelmeye karar vermiş olabilir." diyerek bombayı salmıştı ortaya. Bırakın gerçekleşmesini bunun düşüncesi bile midemin iki büklüm olmasını sağlıyordu.
"Gerizekalı! Üstüne döktün kahveyi." Yan tarafımdan gelen bağırışla gerçek dünyaya geçiş yaptığımda elimde ve üzerimde hissettiğim ıslaklık kahveye aitti. Jay, yanıma gelip elindeki peçeteyi bana uzatsa kahve soğuk olduğu için pek de sorun etmedim. Heeseung, neden böyle olduğumu bilircesine gülerek elimdeki karton bardağı aldı. Cidden şu uzun düşünmelere bir ara vermeliydim. Her zaman her şey şimdiki kahve kadar soğuk olmayabilirdi. Kendimi yakacaktım bir gün.
Elimi sildiğim peçeteyi yan tarafımdaki çöp kutusuna atmaya gittiğimde Taehyun'un sesini duydum. "Günaydın, Yeonjun." Hemen geri döndüm hızlı hızlı. Sanki gitmezsem kaçacakmış gibi. Geri gelişimle diğerleri gülse de Yeonjun yalnızca tebessüm etti. "Günaydın." dedim sessizce. Jay ile konuşurken cevap vermek yerine gülümsediğinde ben de gülümsedim. Yeonjun'da bir değişiklik vardı ve bu değişikliği öğrenmediğim sürece delireceğimi hissediyordum.
Alışık olduğum zil sesini duyduğumuzda okul binasına doğru ilerledik. İçeriye hızlıca girmeye çalışan bedenlerin arasında kalmamak için arkada kaldığımda Yeonjun geldi yanıma. Adım adım ilerlemeye başladığımızda önce önümüzde ilerleyen kişilere daha sonra da arkamıza baktıktan sonra kulağıma doğru eğildi.
Fısıltıyla, "Günaydın." dedi. Geri çekilip çok önemli bir görevi yerine getirmişcesine gülümsediğinde duraksadım. Daha fazla gülmemek için dudağını ısırıp kolumdan tutarak ilerlememi sağladı.
Bir şey olmuştu, Yeonjun gülüyordu ve başım dönüyordu. Bak demek istiyordum gökyüzündeki güneşe. Bak, sana gerek kalmadı artık. Gülüyor çünkü o, hem ısıtıyor hem de aydınlatıyor beni.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SLIDE • beomjun
Random"Cennet mi? Oraya gitmek istediğimi sanmıyorum. Sen ister miydin?" Ayağa kalktım ve üzerimdeki yalandan tozları temizledim. Cehennem içinde cenneti yaşatıyorsun zaten diyemedim. 'Olabilir.' anlamda kafamı salladığımda yüzüme dikti gözlerini. Neden...