bazı tesadüfi arkadaşlık ilişkileri ve daha iyi bir akşam yemeği

639 62 20
                                    

ilk kısımda sizi biraz zortlatayım bir de artık asıl olaylara giriş yapıyorum şaşırabiliriz biraz jdkcodockdk

BÖLÜM 15

dünya baya küçük bir yer

kore de öyle otomatik olarak

şu an minho bilgisayar mühendisliğinden seonghwa ile aynı masada oturuyordu kim olduğunu bilmeden.

sosyal kelebek mingi aynı fakülteden arkadaş edinmişti kendisine. seonghwa olması neyin şansıdır bilinmez ama bir şekilde ortama adapte olmuştu iki hafta içinde. 

nerden bilebilirdi barda jisung'un peşinden koşan çocuğun o olduğunu? kaç ay geçmiş zaten minho ismini bile hatırlamıyor oysa jisung'u göle sırf bu çocuğun ismini duydu diye itmişti. aşktan konu açıldığında tam karşısında oturan çocuktan bahsetti diye fırlatıvermişti jisung'u göle. küçük bir yarıştan sonra birbirlerine değen tenleri, aralarındaki fark edilmeyen çekimin kıvılcımını ateşleyivermişti hatta.     

"siz herhangi bir yapıyı incelemeye başladınız mı?" diye sordu minho'nun bölümü olan inşaat mühendisliğinden yunho.

"ya kanka ben..

onlar derslerle alakalı şeyler konuşurken minho öylece bakınıyordu etrafa. canı sıkkın. planı elinde tuzla buz olmuş. jisung'u yanında tutacak diye kafasında kurduğu mantık esamesi barındırmayan tam da bir aptal aşığın yapabilecegi türden yüzeysel üzerine fazla düşünülmemiş bencil planı. 

heejin ile ettikleri kavgadan sonra çıkıp jisung'u evine bırakmasını pek hoş karşılamamıştı heejin. fazla ciddileştirmişti her şeyi. gurur meselesi haline getirmiş dramatizeyi üst boyutlara taşımıştı. "istemiyorum bir daha gelmesin jisung gerek yok. saçma buluyorum artık yeni bir partner de istemiyorum!" diyerek son noktayı koymuştu.

minho bunu jisung'a söyleyememişti bile. koca üniversitede iki haftadır tom ve jerry misali köşe kapmaca oynuyordu çünkü han jisung. belli ki jisung da istemiyor bu mevzunun tekrarlanmasını zaten. suratına bile bakmıyordu minho'nun.

sanki bir video oyunu gibi. birbirlerini tanıdıklarından beri koca üniversitede daha çok karşılaşıyor gibiydiler. belki zaten karşılaşıyorlardı da o zaman anlam ve önemi yoktu. ikisi de birbiri için hayaletti o zamanlar.

"ohooo minho uçtun yine aloo." dikkatini çekmek için yüzüne doğru sallanan elle mingi'ye döndü. "hangi evrene gittin be oğlum."

"sanırım benim evrenim daha eğlenceli. çık şu buhranlı halinden."

kafasından gitmeyen sesler vardı bir de. anlam veremeden ordan burdan çıkıp duruyordu bir şeyler hatırlatmak ister gibi.

zihniyle meşgul olduğu için "ne dedin?" diye sordu sordu mingi'ye kafasını toplayarak.

"harbi gitmiş kafası." dedi masadaki başka arkadaşı jongho masadaki herkes minho'nun aptal hallerine gülerken.

"sigaraya çıkalım baydı burası."

mingi'ye, minho'nun "olur."demesiyle masadan kalkacaklardı ki seonghwa da sandalyesini ittirdi. "ben de geleyim nikotin lazım."

dışarı yürürken "paketim yok. kimden façalıyorum?" dedi gülerek seonghwa ve minho'yu da güldürdü.

güzel anı.

betonda oturdukları akşam kaşla göz arasında paketini çarpıp giden jisung beliriverdi hemen.

la petite mort | minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin