- dört -"Kanka başım inanılmaz ağrıyor var ya."
Karşıdan gelen Felix'in sesine gülmüştüm.
Ben gayet iyi hissediyordum. Kendimi kaybetmemiştim dün gece.
"Oğlum onu bunu geçin ben dün dans ettiğim çocuğa aşık oldum galiba."Jeongin'in konuşmasıyla elimle başımı ovmuştum.
Aşık olduğu zaman cidden çekilmiyordu ve şakası bile beni deli ediyordu.
"Lütfen şaka yaptığını falan söyle Jeong."
Jeongin ekranda başını sağa sola sallayıp olduğu yerde dikelmişti.
"Kanka ben inanamadım. Çok çekici dehşet bir şey, anlatamam size. Sözleri o kadar güzeldi ki. Belimi sanki her an kırılacak, değerli bir sanat eseriymişim gibi tutuyordu. Aşırı özel hissettim.""Bu çocuğu tuttum ben ha,"
Felix'in onaylamasıyla şaşırmıştım.
Aramızda en zor beğenen kişi o idi çünkü."Neden lan?"
Jeongin bile şaşırmıştı onaylamasına.
"Sana cidden güzel bakıyordu. Gözleri parıl parıldı seni izlerken fark ettim."Aklıma dün benimde konuştuğum çocuk gelmişti.
"Ben dün bir çocukla tanıştım."
"Herkesi ağına düşüren Hyunjin dönmüş!"
Felix'in çığırmasıyla işaret parmağımı dudaklarıma getirmiştim.
"Sakin ol lan, öyle bir şey değil. Sadece tanıştık normal konuştuk işte. Dans stüdyosuna gideceğim."Jeongin ağzı açık beni dinliyordu.
"Ne dansı lan?"
"Dans ederken iyi dans ettiğimi söyledi, stüdyoya gidiyormuş beni de davet etti."
"Kabul ettin yani,"
"Evet, dansımı geliştirmiş olurum diye düşündüm.""Kucak dansını mı?"
Felix'in sorusuyla Jeongin ile kahkaha atmaya başlamışlardı.
"Ya! Siz çok sapıksınız oğlum. İçiniz fesat sizin."
"Aynen kanka, katılıyorum sana."
Jeongin'in cümlesiyle tekrar kahkahaya boğulmuşlardı.
"Of kapatıyorum ben görüşürüz."
"Ne zaman gidiyorsun stüdyoya?"
"Bugün giderim kahvaltıdan sonra."
"Tamam giderken bize yaz malûm götünü koruma işi yine bize kaldı."
"Tamam köleler o iş sizde!"
Hepimiz güldüğünde el sallayıp kapattım.İşte sıra kahvaltı yapıp giyindikten sonra stüdyoya gitmekti. Uyanınca direkt olarak duş aldığım için o konuda rahattım. Yemeğimi hazırlayıp yedikten sonra heyecanla telefonumu elime aldım.
İlk olarak Minho'ya mesaj atmalı mıydım?
Sanırım sürpriz yapmak daha iyi olurdu. Beni görünce yüzünde oluşacak tepkiyi merak ediyorum.
Telefonu elimden bırakıp üstümü değiştirmeye koyulmuştum.—
Evet, şimdi tam olarak gri boyalı stüdyonun önünde duruyordum. Heyecanla içeri adımladım ve etrafa bakındım. Görünürde kimse yoktu.
Açılmamış mıydı acaba?Telefonu çıkarıp Minho yazan numarayı tıkladım.
"Efendim Hyunjin?"
Sesini duymamla kalbimin hızı artmış bacaklarım heyecandan titremeye başlamıştı.
"Merhaba, stüdyo kaçta açılıyor oraya gelmeyi düşünüyorum.."
Arkamdan gözlerim kapandığında uğradığım şokla çantamı aşağı atmış arkama dönmüşüm.
Karşımda Minho'yu görmeyi hiç beklemiyordum!
"Ben gidiyorum şimdi açmaya. Orada görüşürüz!"
Son cümlelerini söyleyip gülmüş ve telefonu kapatmıştı.Ben hala şok içinde olduğumdan yüzüne bakıyordum.
"Hey, iyi misin?"
Sonunda kendime gelip gözlerimi kırpıştırdım.
"İyiyim iyiyim bir an şaşırdım.."
Bende gülümsemiştim.
"Madem buraya kadar geldin öğrenciler gelmeden biraz bir şeyler öğreteyim mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deep red, hyunho.
Fanfiction"Şuradaki kızıl fena değil sanki, ha?" Chris'in gözleriyle işaret ettiği tarafa baktım ve bahsettiği kişinin geçenlerde barda karşılaştığım çocuk olduğunu fark ettim. Tanrı şahidim olsun ki, kızıl uzun saçları ile resmen bana cenneti bahşediyordu...