"Teşekkür ederim."

Bana gösterilen yere geçip otururken içimde gittikçe büyüyen heyecanın önüne geçmekte zorlanıyordum. Bakışlarım ise sürekli kolumdaki saate gidiyordu. Nedense bugün zaman bir türlü geçmek bilmiyordu.

"Asel Hanım?"

İsmimi duymamla birlikte bakışlarımı kaldırdım. Karşımda sarışın, uzun boylu bir kadın duruyordu. "Evet, benim," diyerek oturduğum yerde doğruldum.

"Hoşgeldiniz, ben Filiz," diyerek elini uzattı.

Bana uzatılan eli sıkarken gülümsedim. "Hoşbuldum ve memnun oldum."

"Ben de memnun oldum. Size ofisinize kadar eşlik edeceğim. Öğleden sonrası için tüm çalışanlarımızın katılacağı bir toplantı ayarladım. Ondan öncesinde de size kısaca şirketimizi tanıtmaya çalışacağım."

Filiz Kamer, şirketin genel müdür yardımcısıydı. Yani bundan sonra benim yardımcım görevinde olacaktı. Tuhaftı. Bu kadının tecrübesi benden katbekat fazlaydı hiç kuşkusuz. Ama şu anda genel müdür pozisyonuna getirilmiş olan kişi o değil de bendim. Dışarıdan bakılınca bana geçilen torpili daha iyi görebiliyordum. Bir an bu durum beni rahatsız etti. İşimi severek ve hakkını da vererek yapıyor olduğumu biliyordum ama yinede bir anda içimde bir huzursuzluk duymaya başlamıştım.

Filiz Hanım'la asansöre bindik. Parmağı on dördüncü katın tuşuna bastı.

"Rahat bulabildiniz mi burayı?" diye sordu sonra. Muhtemelen üstümdeki gerginliğin ve heyecanın farkındaydı.

"Evet, taksiyle geldim zaten. Sadece biraz trafiğe takıldık."

"İstanbul ve trafiği, çoğu zaman hiç çekilmiyor ama yinede seviyorum bu şehri. Başka yerde yaşayamazdım sanırım," derken çok samimiydi.

Ben ise tam tersini düşünüyordum. Elimden gelse buradan kilometrelerce uzağa gitmek isterdim. Özellikle Murat'tan boşandıktan sonra bunu yapmayı çok arzu etmiştim. Ama yapamamıştım işte... İlk başta hâlâ okuyor olmam buna engeldi, sonra ise iyice yalnız kalmaktan korkmuş olmam. Sevdiğim adamla aynı şehirde olup onu görememek çok acı vericiydi. Sırf bu yüzden gidebilmek isterdim, ama ailem bildiğim arkadaşlarımı da arkamda bıracak cesareti kendimde bulamamıştım. Sırf okumak için geldiğim bu şehir benim vazgeçilmezim olmuştu.

Asansör sonunda şirketin bulunduğu katta durduğunda Filiz Hanım'ın arkasından ilerlemeye devam ettim. Bu arada bizi gördüğü için yürümeyi kesip selam veren kişilere ben de elimden geldiğince selam vermeye çalışıyordum. Tüm bu insanların burada çalıştığına inanamıyordum.

Filiz Hanım koridorun sonundaki kapıdan içeri girdiğinde genç bir kız karşıladı bizi.

"Hoş geldiniz," deyip bana gülümsediğinde ben de gülümsedim. Buradaki insanların hepsi cana yakın kişilere benziyordu.

"Hoş buldum."

"Asel Hanım, Gül sizin asistanlığınızı yapacak. Odanız hemen şurası, benim odam ise yanındaki kapı."

Filiz Hanım'la birlikte bundan sonra benim olan odadan içeri girdik. İçerisinde ilk dikkatimi çeken ne kadar büyük olduğuydu. Devasa büyüklükteki çalışma masası ve koltuğu söylemeye gerek görmüyordum bile. Masanın önündeki tekli koltuk ve sehpaya ek olarak, odanın köşesinde siyah deri koltuklardan oluşan bir oturma grubu bile vardı. Benim iki göz odalı evimin toplamı kadardı bu oda.

"Buyrun, oturun," diyerek Filiz bana masanın arkasındaki koltuğu işaret etti. "Orası artık sizin yeriniz."

Öyle miydi gerçekten de? Peki o zaman neden hâlâ kendimi buraya yabancı hissediyordum?

Sandıklara Saklı Anılar ("Saklı" Serisi #1) - TamamlandıWhere stories live. Discover now