29

732K 14.1K 619
                                    

Kendimle yüzleşmemin ardından sabah hiçbir şey olmamış gibi yataktan kalkıp okul için hazırlandım. Geceleri normalden daha duygusal oluyordum. Hissettiğim her şeyin gerçeklik payı vardı. Kendime yalan söylemediğim için acı çektiriyordum. Ve her şeyi düşünmeyi sürekli erteliyordum. Bu yüzden de belki Meriç'in varlığı iyi geliyordu. O ve hayatı, eskiden bildiğim haliyle ve yeni haliyle, bir süreliğine de olsa sorunlarımı unutturuyordu bana.

Öğle yemeğinde tepsimi alıp Ömer'in karşısına oturduktan sonra konuyu hiç uzatmadan "Çok yakın mısınız?"diye sordum. Cansu ortalıkta yoktu. Bora ile kimseye görünmeden yemek yiyecekleri bir kör nokta keşfetmişlerdi. Sanırım ikisi de Suzan'dan ve onun gibi bu arkadaşlığı tepki göstereceklerden biraz çekiniyordu.

"Doğduğumuzdan beri."

Yutkundum ve bunu sindirmek için kendime biraz zaman tanıdım.

"Ama o Ankara'dayken araya biraz mesafe girmişti.  Döndüğünde de şu arkadaş olmamızı saklayan oyunumuz başladığı için rahat değildik. Sadece birbirimizin evindeyken eskisi gibi olabiliyoruz."

Konuşmayı sevdiği için bir sürü yeni konu başlığı açtığından habersizdi.

"Neden döndüğünde böyle bir şeye başladınız?"dedim öncelikle.

"Çünkü... Ona sor, yeni. Benden onunla ilgili sır alamazsın."

Sır vermediğini mi sanıyordu? Bunlar sır değilse, sır neydi? Mutlaka bir sır vardı ortada, ondan emindim. Ailesini öğrenerek bir şeyi çözdüğümü sanıyordum ama galiba sadece bir kilidi açmıştım.

"Ankara'da yaşadığını söyledin. Bunun gibi basit bir şekilde söyleyebilirsin."

"O bir sır değildi. Israr etme. İstemiyor işte. Söylersen inan bana kim olduğun önemli değil nasıl tehdit ettiyse onu yapar."dedi sesini kısarak. Nasıl tehdit ettiğini hatırlayınca bir an düşündüm. Bunun ciddi olabileceğini düşünmemiştim. Babam gibi bir adamı iflas ettirebilir miydi?

"Babamı iflas ettirebileceğinden bu kadar emin olması saçma."dediğimde Ömer "Yapabilir."dedi.

"Nasıl?"

Kızartma kokusu üstüme siniyordu. Yemekhanede nefes nefeseydim neredeyse.

"Babası o isterse her şeyi yapar."

"Babasıyla arası iyi değil sanıyordum."

"İyi olması için yapar zaten."

Tamam, düşünecek bir şey daha kapmıştım. Babası eğer araları iyi olsun diye her şeyi yapabilmeyi göze alıyorsa babası ya oğlunu çok fazla seviyordu ya da bir hata yapmıştı. Aynı benim biyolojik babamın yaptığı gibi.

Ömer iştahla yemeğine başlarken "Annesini çok seviyor olmalı."dedim. Tebessüm ederek "Öyle gözüküyor."dedi.

Normal bir sohbet havası katmak için yemeğimi yemeye başladığımda "O melek gibi bir kadın. Onu herkes sever."diye ekledi. Nazik bir kadındı. O rezilliğime karşı bana hiç bir imada bulunmamıştı. Tam tersi durumumu sormuştu. Babası gibi üzerimi incelememişti de.

"Peki annesine iyi bir çocuk gözükmek için mi öyle kibar davranıyor. Yoksa bu kötü çocuk imajı sadece okul için mi?"dedim salatalık dilimini ağzıma attığımda. Ağzındaki lokmasını çiğnedikten sonra omuz silkti. "Meriç sandığın gibi biri değil. Sadece öfkeli."

"Neye öfkeli?"

"Her şeye. Ailesinin sunduğu ayrıcalıklardan da o hayattan da hoşlanmıyor. İnsanlar sırf Tunaların oğlu diye onunla konuşmaya çalıştığında bundan nefret ediyor. Bu yüzden Ankara'da okudu ortaokulu. Döndüğünde de henüz onu tanımayanlar ya da unutanlar için böyle bir hayatı tercih etti."

Kötü Çocuk I & IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin