"Ne diyorsunuz? Gidelim mi?"
"Aslında hava soğuk, pek gidesim yok ama hepimiz gidelim derseniz gelirim"
Hyungsik'in bana günler önceden afişini attığı kamp hakkında konuşuyorduk. Kai her zamanki gibi kabul etmişti hemen ama Baekhyun pek istemiyor gibiydi.
"Biz de götümüz donsun ve bundan zevk alalım diye gitmeyeceğiz ya? Sadece birlikte kampa gidelim, eğlenelim diye diyoruz. Güzel anılar biriktirmek için son demlerdeyiz. Mezun olacağız bir dönem sonra"
"İyi tamam, beni de yazın"
Sözlerime karşı gelmeyip bizimle kampa gelmeyi kabul ettiğinde Baekhyun'a öpücük atmış ve önümdeki kağıda onun da ismini yazmıştım. İsim toplanıyordu da şimdi.
"Tamamdır. Baekhyun, Kai, Hyungsik ve ben." Demiş ve dudaklarımı büzerek Woobin'e dönmüştüm. "Keşke sen de gelsen. Üzülüyorum"
"Gelmeyi isterdim gerçekten ama anlattığım gibi, annemlerle çok önceden planlamıştık bu ziyareti"
"Öyle olsun" diye mırıldandığımda bana gülümsemiş ve saçlarımı karıştırmıştı.
"Jungkook gelecek mi acaba? Haberin var mı?"
Ben Woobin'e kedi gibi sırnaşıp beni sevmesine izin verdiğim sırada Kai bana bakarak konuştuğunda bakışlarımı ona çevirmiştim.
"Bilmiyorum. Dört beş gündür görmüyorum onu. Okula da gelmiyor. Haberi yoktur muhtemelen"
"Hiç yazmadın mı? Niye gelmiyor acaba? Minhye buralarda?"
"Hiçbir fikrim yok. Sormadım" diyerek konuyu kapatmak istercesine derin bir nefes alıp gerinmiş, esnedikten sonra da ayağa kalkmıştım. İsimlerimizin yazılı olduğu kağıdı listelerden sorumlu kişiye götürdüğüm sırada ister istemez düşünmeye başlamıştım Jungkook'u.
Beş gündür görüşmüyorduk. Bizde Hyungsik ve benle geçirdiği o gecenin ardından sanki yer yarılmıştır da içine girmişti. Ne bir mesaj ne de bir haber vardı. Okula da gelmiyordu. Ayrıca Minhye de gereğinden fazla sessizdi. Bir şey mi olmuştu acaba?
Kendi kendime düşünerek kağıdı görevliye teslim ettikten sonra yanlarına dönmek yerine tuvalete gitmeye karar vermiştim. Sessizce insanların arasından geçip tuvalete doğru ilerlemeye başladığımda aklımda açıkçası yine Jungkook vardı. Sonuçta bir olay olmuş olmalıydı ki okulu art arda bu kadar asmıştı. Gerçekten merak etmiştim şimdi ve utanmaz bir ikiyüzlü olsam gidip Minhye'ye bile sorardım. Ama neyse ki utanmaz bir ikiyüzlü değildim.
Tuvalete girip işimi hallettikten sonra ellerimi yıkarken kabinden çıkan beden birden dikkatimi çekmişti. Jungkook'tan sonra okulda en iyi görünen çocuktu bu. Joohyuk. Gerçekten iyi görünüyordu ve boyu da oldukça uzundu. Tatlıydı ama seksiydi de. Zekiydi aynı zamanda. Okulun yüzme takımındaydı ve güzel başarılara imza atmıştı.
Aslında özellikleri Jungkook'a benziyordu ama asla bir Jungkook edemezdi. Edemez miydi?
Düşüncelerim beni anlık olarak korkutmuştu. Neden bu çocuğu Jungkook'la kıyaslıyordum ki? Ya da neden alıcı gözle baktığım için şimdi kendimi garip hissediyordum? Jungkook'la onu aldatacağım bir ilişkimiz yoktu bile. Neden onun için kötü hissetmiştim? Düşüncelerim ve bazı reflekslerim beni gerçekten biraz ürkütmeye başlamıştı.
Jungkook'tan gerçek anlamda etkilenmeye başlamıştım ve bu ciddi bir tehlikeydi.
Acaba ondan uzak mı durmalıydım? Ya da bana olan davranışlarına düzen vermesini mi istemeliydim yeniden? Sonuçta ilişkimizi garipleştiren oydu. Ben sadece biraz Minhye'yle uğraşırken zevk almaya bakıyordum ve cidden hakkını yiyemeyeceğim kadar beni tatmin ediyordu. Duygusal öpücükler, sevişme sonrası sarılmalar, benimle flörtleşmeler, iltifatlar ve benzeri şeyler hep onun başının altından çıkıyordu. Aklımı karıştıran oydu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slumber Party: taekook
Fanfiction"Me and your boyfriend playin' dress up in my house"