yarına mı yoksa haftaya mı dedikten sonra bölüm atmam!!!
sizi tutmayacağım, kendinize iyi bakın beğenirsiniz umarım
———
"Taehyun!"
Biraz bekleyip odama doğru gelen adım seslerini duyduktan sonra kalkmak için doğruldum.
"Efendim?"
"Sanırım tuvalete gitmem gerek."
İlk başta bulunduğum bu durumu umursamamıştım. Yeonjun bana bunu anlattığında da veya kavgadan sonra gözlerimi açtığımda da pek fazla ciddiye almamıştım ama durum ciddiydi. Onların söylediklerini dikkate almadığımı öğrenen doktorum "Hadi bakalım, kalk o zaman." dediğinde saniyeler içinde kendimi yerde bulmuştum. Evet, ayakta durmam zor değildi ama büyük ihtimalle bedenim çok yorulmuştu ve kendini inada çekiyordu. Yavaş yavaş toparlandığım ilk haftanın sonunda artık bizde yatıp kalkmaya başlayan arkadaşlarım yine de beni yürütmüyorlardı. Eh, canıma minnet. En azından işimi yaptırabileceğim kişiler vardı ve buna seslerini de çıkarmıyorlardı.
İşimi halledip ellerimi yıkamaya başladım. Tam çıkacakken aniden kapıyı açan Heeseung ile irkildim.
"Selam canım. Nasılsın?" Keyifli sesi ile kaşlarımı çattım. Onu ancak sabah kahvaltıda görmüştüm ve pek de iyi değildi. Yani tabii iyi olamasını isterdim ama garipsemeden de edemedim. "Neyin var senin? Nerden geliyor bu enerji?" Orta boyutlardaki aynanın yanında asılı havluya kuruladığım ellerimi üzerimdeki eşofmanın cebine sokarken mırıldandım. Önce omuz silkti daha sonra da yeni fark ettiğim, üzerinde bir kırtasiyenin logosunun bulunduğu poşeti salladı.
"Sana defter ve kalem aldım."
Söyledikleri ve komik yüz ifadesine karşı uzun zaman sonra içten bir kahkaha attığımda kaşlarını çattığını gördüm. Sinirlenmeye başladığını hssederken gülüşüm yavaş yavaş iç çekişlere döndü. "Of Heeseung, tut beni de gidelim. Başım çatlıyor." Sabah ilaçlarımı almamıştım sanırım. Arada bir unuttuğum oluyordu. Hatırlamaya çalışırken enseme götürdüğüm elimi hissettiğim boşluk ile geri çektim.
Tabii ya saçlarımı kesmişlerdi.
Doktorlar düzensiz bir şekilde kestikleri için dün gece annem düzeltmişti. Uzun saçlarımı gerçekten çok seviyordum, her ne kadar çoğu zaman dağınık bir görünüm alsalarda isteyerek uzatmıştım. Şimdiki haline alışmak zaman alacak gibiydi.
Heeseung koluma girerek benimle beraber odama giderken annemin ne zaman geleceğini düşünüyordum. Sabah bazı işlerim var diyerek çıkmıştı, az çok işlerini tahmin edebiliyordum. Büyük ihtimalle onlardan bir tanesi sabah çıkmadan önce kendisine gelen telefon ile ilgiliydi. Ondan öncede cenaze işleri için kaybolmuştu zaten. Sözü açılmışken, cenaze işleri nasıl halledilmişti bilmiyordum ama ben gitmemiştim. Çocukluğumu ve abimin çocukluğunu cehennem içinde geçirmesine sebep olan adamı son kez bile görmek istememiştim. Annem gitmişti. Belki de yalnızca veda etmek istemişti, bilmiyordum.
"Geç bakalım yaralı gazi-"
"Gazi yaralı olur zaten, salak."
"Kes."
Beni bırakması ile kendisi yatağımın ucuna otururken ben ise sırtımı başlığa yasladım. Elindeki poşeti ters çevirip içindekilerin düşmesini sağladı. Siyah bir kalem ve orta boyutlarda, siyah, hafif kalın bir defter vardı.
"Death note mu bu?"
Dalgaya alarak söylendiğimde eline aldığı defter ile kafama vurdu. Klişe şeyler yapmayacağını biliyordum, yalnızca ne olduğunu bilmediğim için basit bir tahmindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SLIDE • beomjun
Random"Cennet mi? Oraya gitmek istediğimi sanmıyorum. Sen ister miydin?" Ayağa kalktım ve üzerimdeki yalandan tozları temizledim. Cehennem içinde cenneti yaşatıyorsun zaten diyemedim. 'Olabilir.' anlamda kafamı salladığımda yüzüme dikti gözlerini. Neden...