Seksen beş

6K 522 56
                                    

Bölüm şarkısı: Three Days Grace – Somebody that I used to know

.

.

.

Kim olursak olalım, dünyanın hangi yerinde yaşarsak yaşayalım, ta derinlerde bir yerde hepimiz bir eksiklik duygusu taşımaktayız. Sanki temel bir şeyimizi kaybetmişiz de geri alamamaktan korkuyoruz. Neyin eksik olduğunu bilenimiz ise hakikaten çok az

.

Pazartesi günü hazırlık maçları başlayacağı için antrenmanın saatini daha aza indirmiştik. Antrenmanda kimsenin kendisini zorlamaması istenmediği için takım çalışmaları yaptık ve bu durumda Devrim benimle uğraşamamıştı. Parkeyi öpmemiş, yerlerde sürüklenmemiş ve kollarım şişecek kadar zarar görmemişti. Çınar ve Devrim ikilisi karşımda olduğu her an bu üç durumu yaşamadan geçmiyordu antrenman. Akşam ki yemeğe daha çok olduğu için buraya en yakın yer olan Çınar'ın dairesine geçecektik. Çantamı sırtıma aldığımda aklıma gelen ile Çınar'a doğru döndüm. "Çınar eve Berkay'ı çağırsam sorun olur mu?"

"Yok olmaz."

"Ya neden olsun?"

"Olmazzz, gelsin yavrucak."

Çınar haricinde diğerlerin verdikleri cevapları bir süre dinleyip asıl cevap vermesi gereken kişiye bakmayı sürdürdüm. Kafasından tişörtünü geçirmeye çalıştığı için cevap veremiyordu. Tişörtü kafasından geçirip bana doğru döndü. Tişört yüzünden saçları dağılmış, alnına düşmüştü. "Gelebilir tabi ki de" Dediğinde hafifçe teşekkür edip Atakan ile birlikte soyunma odasından çıkmak için hareketlendim. Atakan kapıyı benim için açıp "Ladys is first" dedi. Ona kısa bir bakış atıp vuracakmış gibi yapıp benden kaçmasını sağladım.

Koridora beraber çıktığımızda Atakan bir kolunu omzuma atmak için hareketlendi bunu fark eden bedenim hızlıca yürümemi sağladı. Karşımızdan bize doğru Devrim'in geldiğini fark ettiğimde ise bu seferde yürüyüşümü yavaşlatmak durumunda kalmıştım. Devrim herkesten önce giyinip babası ile konuşmak için dışarı çıkmıştı. Soyunma odasının içinde telefon yeterli derecede çekmiyordu. Atakan hiç düşünmeden kolunu omzuma attı. Atakan'ın müthiş bir temas bağımlısı olduğunu her seferinde fark ediyordum. Sırtım yay gibi gerilse de kolunu çekmesini söylemedim. Onları artık kabul etmiştim. Bedenim kabul etmese de aklımda onların yanındaydı. Soyunma odasından arkamızdan Can Polat ve Oğuzhan çıktığını seslerinden anladım. Bize ulaşan Devrim ilk önce Atakan'a ve ardından Atakan'ın koluna baktı.

"Kannkaa...." Atakan'a yaklaşıp onu kendine çekti. Bir kolunu onun kafasına sararken onlardan geriye çekildim çünkü iki metrelik insanlar birbirleri ile dalaşmaya başladığı zaman iki metre altı insanlara asla yer bırakmıyorlardı. Durdur yere birbirlerine girerken onları asla garipsemiyordum. Köpek yavruları gibilerdi.

Birinin ayağına bastığımı hissederek arkamı döndüğümde Oğuzhan ile burun buruna geldim. Oğuzhan pis pis sırıtıp "Şimdi öpüşücek miyiz?" dediğinde kendimi hızla ondan çektim. Bu sefer de sırtım bir bedene çarptı. Tabi ki de bu kaslı bedenin sahibi Can Polat abiden başkası değildi. Can Polat abi beni kolumdan tutup durdurdu.

"Ulan kıç kadar koridorda niye köpek gibi dalaşıyorsunuz?!" Can abi kolumu tutmaya devam ederken Devrim ve Atakan'a söyleniyordu. Her şey Devrim'in suçuydu. İki dakika yerinde duramıyordu. Bu herifin götünde kurt olmadığına emin miyiz?

Kargaşa Çınar gelene kadar sürdü çünkü Oğuzhan ikisi arasında Can abi ile iddiaya girip ortamı ateşlemişti. Çınar geldiğinde Atakan ve Devrim otomatik bir şekilde birbirlerinden ayrıldılar. Çınar ne kadar üzerimizde takım kaptanı gösterisi yapmasa da hepimizin ondan çekindiği açık ve net bir şekilde belliydi.

"Ne duruyorsunuz burada?" Çınar durumdan habersiz bir şekilde spor çantasını omzuna yerleştirip hepinize teker teker baktı.

Çınar'ın sorusuna cevap vermeden önce Devrim, Can Polat'ın kolumu tutan eline uzanıp kolumdan beni kendine çektiği an Can Polat tarafından geri çekildim. Bir anda ikisinin ortasında kalmıştım. İkisine de alttan alttan bakışlar attım. İkisi de farkında olmadan tuttukları kolumu sıkıyorlardı.

"Bıraksana ya!" Devrim'in çocukça çıkan sesine mi güleyim, acıyan koluma mı üzüleyim? Ne yapacağımı bilemeyerek tam karşımda duran Çınar'a baktım. Aşırı temas halindeydim, gittikçe gerginliğim artıyordu.

"Sen bırak, ben niye bırakıyorum?" Can abinin konuşması ile Devrim beni kendine çekti ve Can abi altta kalmayarak o da kendine çekti. İkisinin neden bir anda bu tartışmaya girdiklerine anlam veremesem de şu an, hemen, şimdi ikisi de beni bırakmalıydı. Hemen bırakmalarının tek nedeni bana temas etmeleri değil canımı acıtmalarıydı. Farkında olmayarak ikisinin de böyle yapması aşırı canımı sıkıyordu. Tenim çok hassas olduğu için her antrenmandan sonra kollarıma soğuk kompres uygulamak zorunda kalıyordum ve bugün hafif bir antrenman yaptığımız için onu da yapmamıştım.

"Ko-ko.. Kolum! Bırakın beni!" İkisi de aynı anda bıraktığında ikisine de ters bakış attım.

"Niye paylaşamadınız şimdi Kartal'ı?"

Çınar'ın sorusuna cevap veren kişi Can Polat abiydi. "Devrim'e sor."

Can Polat abi tartışmaya bir nokta koymuş gibi bizi koridorda bırakırken peşinden Atakan ve Oğuzhan ilerlemişti. İkisinin de yüzünde bir sırıtma vardı. Gözlerimi kollarımda gezdirdim. Kızaran yerlerimi elim ile ovuşturarak yürümeye başladım. Ne oluyordu Allah aşkına! Gereksiz bir şekilde benim üzerimde güç gösterisi yapmalarına hiç gerek yoktu.

"Canın acıdı mı? Bir bakayım koluna." Devrim'in bana doğru uzanan elinden hızlıca kaçtım. Ona doğru aniden döndüm.

"Sakın. Sakın bana dokunma."

---

---

Йой! Нажаль, це зображення не відповідає нашим правилам. Щоб продовжити публікацію, будь ласка, видаліть його або завантажте інше.

Йой! Нажаль, це зображення не відповідає нашим правилам. Щоб продовжити публікацію, будь ласка, видаліть його або завантажте інше.


volleyball men - bxbWhere stories live. Discover now