25. Bölüm

148K 8.1K 7.4K
                                    

  

Lütfen okuyun bölümde eksik olan yerleri ekleme yaptım bölümü tekrar okuyun arkadaşlar ⚡

Bölüm sınırı 1400 vote

   5000 yorum

   Lütfen okumadan önce yıldıza basın, diğer bölümlere vote vermeyen arkadaşlar geri dönüp oylarlarsa çok mutlu olacağım.

  Sizin bir kaç saniyenizi almasa da benim için çok önemli.

Jutenya_ şurayı tıklayarak watpad hesabımı takibe alın ve gelişmelerden haberdar olun.

  500k şerefine bölüm erken geldi.

  Kitabı arkadaşlarınıza önerip beraber büyümemizi sağlayabilirsiniz.

Garip bırakılmış bir kadın, Şahe!
Daha on altısında soldurulan,
Töreye kurban edilen güzel Şahe...
Berdel dediler hiç düşünmeden ondan vazgeçtiler...
Urfa’lı Şahe’yi daha on altısında berdelle gelin ettiler..
Bu topraklarda kızlar çocuk olmazdı.
Kız doğmuştu ya illa kadın olması gerekti...
Babasının, oğlu uğruna hiç düşünmeden Şahe’yi gözden çıkardı..
Oysa ki, o’da babasının evladı o evin kızıydı. Çilekeş güzeller güzeli Şahe'nin abisinin günahı hatasının bedeli küçük omuzlarına yük edildi.
Gelin gittiği evde suçsuz günahsız olmasına rağmen hor görüldü.
Oysa Şahe, yalnızca kurban edilen on binlerce kızdan sadece biriydi..
Şahe ve Şahe gibiler beyaz gelinliği kefen olarak giyerler.
Şahe kocaman kalabalığın içinde kimsesiz bırakılmış kızlardan sadece biriydi.
Gelinliği kefen olmuş, küçük bedeni genç yaşında toprağa karışmıştı.
Hayalleri bir günde elinden alınınca güzel yüzü aynı gün solduruldu. Bir daha içten hiç gülmedi. Küçük Şahe’nin güzel gözleri o günden sonra hep parçalı bulutlu bir hüzünle kaplıydı.
Gördüğü şiddete dayanamayıp her seferinde baba ocağına sığınıyordu. Her gittiğinde o kapıdan koca evine geri gönderiliyordu.
Genç kadın en son sığındığı baba ocağından geri çevrildi.
“Gelinlikle çıktın kefenle geri dönersin,” denilerek koca evine gönderildi.
Farkında olmasalar da Şahe insandı, et kemiğe batardı...
Çıkmaza düşen Şahe bir buçuk yaşındaki bebeğini sırtına bağlayıp banyoda kendisini astı...
Sırtına sarılı yavrusuyla çilesine son veren Şahe’nin ölü bedeni saatler sonra ancak bulundu.
Kapısından döndürüldüğü  baba ocağına istenildiği gibi kefeniyle geri dönmüştü.
Şahe yaşasaydı Zerya ile yaşıt olacaktı.
Belki okuyacaktı....
Kim bilir, belki de aşık olacaktı..
Toprak Ana açtığı kollarıyla genç kadını sarıp sarmalamıştı.
Onu sarmayan anası yerine sarmış,
Onu koruyamayan babası yerine korumuştu.
Toprak sonsuz uykuya huzurla dalabilmesi için kulağına ninniler fısıldadı. Şahe’yi ebedi uykusuna yatırdı.
Zerya, Şahe gibi nice hikayeler duymuştu ancak Şahe onun kanayan kabuk tutmayan yarasıydı. Mizgin’in de aynı veya benzer kaderi yaşamasına izin vermeyecekti. Kendi kara bahtına uzanamayan yardım elini Mizgin’e uzatacaktı.
Zerya büyük bir nefes aldı.
Kafasını kaldırıp bakışlarını odada dolaştırdı. Birçok erkek genç yaşlı fark etmeksizin gencecik bir kız adına  karar almaya çalışıyordu.
Boğazını temizleyip “Şahe” dedi. Kuruyan dudaklarını nemlendirdi. “daha on altısında berdele kurban gitti. Sizin gibi erkekler onu kurban etti.”
Şahe'nin acısıyla kavrulan ciğerlerine derin bir nefes çekti.
Yeri gelince kadın eksik etek kaşık düşmanıydı..
İşlerine geldiği vakit kadın kurtuluşları için seçtikleri kurbanlarıydı.
Namus kavramı kaftandı sadece kadına biçilmişti.
Odada kimseden çıt çıkmazken herkes Hanım’larına bakıyordu.
Azad ise karısının konuyu nereye getireceğini merakla bekliyordu.
Zerya bakışlarını berdel diye direten, kaçan kızın babası Ömer beye dikip “Şahe çocuk yaşta evliliğin yükünü kaldıramadı. Bebeğini sırtına bağlayıp kendisini astı.” dedi.
Mizgin’in babası gözlerini irice açıp yutkundu.
Zerya bakışlarını bu sefer ona çevirdi. “Dayak yedikçe zulüm gördükçe sığındığı babası, gelinlikle çıktın kefen giymeden dönemezsin dedi”

Mardin'e Tutsak. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin