1.Bölüm-Çaresizlik Kokusu

12.5K 1.8K 79
                                    

Çaresiz olunca düzelmez mi bir şey,
Bu koku duyulsa da hiç geçmez mi?

STEF ARAZ

Siyah bulutların tüm ürkütücülüğü ile gökyüzünde kendini göstermesi, yağmur sinyalleri vermekle beraber sonbahar mevsimine girmiş olduğumuzu hatırlatıyordu Montumun ceplerinde, üşümemek için mücadele eden ellerimi ısıtmak maksatlı bir yer ararcasına gezdirdim. Sağ elime peçete gelince çıkarıp, soğuk havaya dayanamamış burnumun kızarmamasını umarak sildim. Hava değişikliğinde genelinde olduğu gibi bende nezle oluyordum ve yalnız yaşayan bir erkek için bu hiç de güzel değildi.

Gözlerimi spor ayakkabımın ucundan çekip gökyüzüne çevirdim ve burnumun ucuna bir yağmur damlası değince ayaklarım ister istemez hızlandı. Yağmuru severdim ama bu eve varıncaya kadar ıslanıp zatürre olabileceğim ihtimalini ilgilendirmiyordu. Bir sokağı daha dönerken yağmurun artışı ile birlikte rüzgardan uçuşup ayağıma dolaşan iki üç kağıt parçasını fark ettim. Yokluktan olsa gerek para olduklarını anlamam uzun sürmedi. Hızımı sonlandırdım ve eğilip elime aldım. Yavaş adımlarla bir iki adım daha ilerledim. Paraları incelerken ilerideki karartı dikkatimi çekmişti. Duvarın dibinde oturmuş siyah bir örtü ile kaplanmış ne olduğu belirsiz bir şey vardı. Kesinlikle çok korkutucuydu.

Parasını etrafa saçan bir dilenci mi?

Ah! Yok artık!

Yanına vardığımda önündeki bir kaç paraya göz gezdirdim.

"Paraların uçuyor delikanlı!" Ses yoktu. Öyle ki delikanlı demem bile bana yabancı gelecek şekilde ne olduğu belirsizdi.

"Hey!" Yine ses yoktu. Paraları metal paraların altına koyarak "Bak bunları böyle koydum. Yağmur yağıyor, kalk bence."

Yine ses yoktu. Uyuyor mu ne... "Aman ya!" diye elim cebimde yürüme devam ettim. İnsanların derdi kendineydi. Tıpkı benim derdimin kimseyi yıllardır alakadar etmeyişi gibi...

"Abi!" diyordu kardeşim. "Abi ya çok kötüsün!" diyerek suratını buruşturdu. "Ben büyüdüm artık makyaj yapabilirim." diyen o kız, yolda karşıdan karşıya geçemiyordu. Kahkaha atarken yeşil gözleri bana korku ile bakıyordu. Daha fazla dayanamamıştım.

"Tamam tamam bekle, geliyorum korkak cadı!" diye bağırıyor bir yandan da gülüyordum. "Korkak değilim ben, sadece arabalar çok hızlı geliyor!" diye bağırdı. Tekrar gülerken bir araba geldi ve oracıkta durdu. Kardeşimin tam önünde.

"Abi!" diye cılız sesini yeniden duydum. Kardeşimi göremiyordum. Araba gitti ve kardeşim yoktu. Arabanın peşinden deli gibi koştum. Küçük boyum, küçük ayaklarım... Kocaman minibüse ne kadar yetişebilirdi ki... Koşabildiğim kadar koştum. Sonra gözden kayboldu araba. Nefesimin tıkanmasını önemsemeyip tekrar geldiğim yere gittim. Belki gelir, diye. Ağlayarak akşama kadar orada beklemiştim. Yoktu... Tam 17 sene olmuştu ve yoktu. Şu an yaşıyor gibiydim. 17 senedir de böyleydi bu. Gözlerimi kapattığımda yeşil gözleri çaresizce bakıyordu bana. Abi diyen sesi yankılanıyordu kulaklarımda. Kulaklarımı kapatsam ne fayda? Yerli yersiz o sesi duymam, bu kadar net hatırlamam normal miydi? Ben acı çekiyordum. Sanki etlerim kor ateşte yanıyordu.

"Abi!"

Yeter, duymak istemiyordum. Ne zaman bitecekti bu işkence?

"Abi ya çok kötüsün!"

Rabbini Kalbinde HissetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin