Elli üç

7.3K 599 63
                                    


İçim mahşer

Dışım ıssız çöl

O kehribar gözlerinde

Seni ağlar seni düşünürüm




"Dağı taşı sikip atmalık bir gün."

Çalışma salonundan içeri girdiğimde üzerimde bir gerginlik vardı. Berkay ile göz göze kaldığımda ona hafifçe gülümsemek istesem de başaramadım. Berkay'a hiç havamda değilim der gibi elimi salladığımda, anlayış ile başını salladı. Bu çocuğun garip bir şekilde tatlı bir enerji yaydığına inanıyordum. Buna inanmamın sebebi kıvırcık saçları olabilirdi.

Çınar ve benden başka kimse Tunç abinin vefat ettiğini bilmiyordu. Derin bir nefes alıp soyunma odasının kapısını ittirdim. Herkesin keyfi yerindeydi bunu içerideki atmosferden anlamıştım. Kapının önünde öylece durduğum zaman hepsinin dikkatini çekmiştim. İçimden Çınar'a birkaç küfür gönderdim ama yapabilecek bir şeyim yoktu. Tipine tükürdüğümün Ladin'i omuzlarıma ne kadar yük bindirdiğinden bir haberdi.

"Kartaalll!"

Devrim'in o enerjik sesini duyduğum da her şeyi koy verip ağlayacaktım. Burnumu çekip bakışlarımı ona çevirdim. Devrim'in kalkanlarımdan birine bir çatlak attığını bilmiyordum. Öylece onu görüp bir anda duygulanmamın tek nedeni bu olmalıydı.

"Neden kapının önünde öylece duruyorsun angry birds?"

Tekrar burnumu çektim, her an ağlayabilirdim. Bunun tek sebebi Devrim'in o enerjik halinin öğreneceği şey yüzünden sönüp gideceğiydi. Adamın annesi ile küçük bir tartışmasına şahit olup üzüldüğünü gördüğümde neler yapmıştım, şimdi yapabileceklerimi bilemiyordum.

Dün gece Çınar ile birbirimize iyi geceler dedikten sonra tabi ki de uyumamış sabaha kadar Tunç abinin olduğu zamanlarda neler yaptıklarından bahsetmiştik. Bu yüzden üzerimde aşırı duygusallık vardı.

Devrim ile karşılıklı birbirimize bakıyorduk. Ağlamak üzere olduğum için dudaklarımın yandığını hissettim. "Devrim..." dediğimde sesim kırgın çıkmıştı. Burnumu çekip onu es geçtim. Bir kolumla yüzümü silerken. Devrim yüzüme beklenti ile bakıyordu. "Ben içeri gideyim." Sesimdeki kırgınlığı fark etmemesi için hızlıca hareket ettim.

Çantam ile beraber kabinlerin olduğu tarafa geçtiğimde Can Polat'ın Devrim'e ne oluyor der gibi bir hareket yaptığını görmüştüm. Kabinlerden birine kendimi atıp kapısını kapattım. Gözlerimde akmayı bekleyen yaşları ellerimin tersi ile silip klozetin kapağını kapatıp üzerine oturdum. O sırada başka bir kapının kapanma sesini duydum. Burnumu çekip gözlerimi tekrar hızlıca sildim.

"Kartal?" Devrim birkaç adım atıp benim içinde bulunduğum kabinin önünde durdu. "Kartal, bir şey mi oldu?" Ona cevap verecek gücü içimde bulmak için bekledim. "Yoksa o piç herif sana bir şey mi yaptı?" Devrim hala benden ses gelmemesi üzerine sinirlenmiş olmalıydı ama biraz bana müsaade veremez miydi? Aklına hemen Mehmet abinin gelmesine şaşırmıyordum. "O herif kesin bir şey yaptı sana ya." Kapıya dan uzaklaşıp ayağı ile birkaç kere yere vurdu. "Sikicem onu, sikicem." Kendi kendine konuşuyordu. Kapının alt kısmından kapıdan gittikçe daha çok uzaklaştığını gördüm. "Ben zaten neden onu o gün öldürmediysem."

Kapıya uzanıp kapıyı açtım. "Hayır o bir şey yapmadı." Burnumu çektim, alnıma düşen saçlarımı elimin tersi ile ittirdim.

Devrim birkaç adımda yanıma yaklaştı. "Ne oldu o zaman?" Ellerini havaya kaldırıp yüzüme koyacağı an başımı geriye çektim. O ise beni hiç umursamadan elini yanağıma koydu. Yüzümdeki ıslaklığı silmesine bir süre izin verip yavaşça elini ittirdim. Bu sefer beni dinleyerek elini çekti.

volleyball men - bxbWhere stories live. Discover now