"Merak etme bende ilk ve son defa konuşuyorum seninle. Sözlerimi kulak ardı etmemen senin yararına olur. Kevın benim sevgilim, sakın onu benden çalmaya çalışma yoksa yemin ederim seni doğduğuna pişman ederim." Bu defa dişlerimi ve yumruklarımı sıkan bendim, yavaş yavaş soluk alıp verdim ve sakinleşmeye çalıştım.

"İçiniz rahat olsun Kevın ile ilgili hiçbir planım yok. Bu nedenle beni rakipler listenizden silebilirsiniz." Olivia'nın bakışları kafamda kurşun delikleri açıyordu. Bana olan nefretini gözlerine yansıtmaktan da hiç çekinmiyordu. Kapıya yöneldiğinde bu kabus bittiği için şükrettim.

"Dikkatli ol gözüm üzerinde olacak."

Çıkıp gittiğinde az önceki güçlü görüntüm bir anda büyük bir yıkıma uğramıştı. Ayakta durabilmek için sırtımı duvara dayadım. Aldığım nefes yetmiyordu ve sanki son anlarımı yaşıyormuşum gibi hissediyordum. Kesinlikle kalbim birazdan buraya kadar diyecek ve atmayı bırakacaktı. Gözlerimi kapadım ve güzel şeyler düşünmeye çalıştım. Hadi kızım bunu başarabilirsin.

Sahil kenarındaydım ve karşımdaysa alabildiğine berrak bir deniz uzanıyordu. Masmavi ve pırıl pırıldı. Arkamda ise yemyeşil bir orman ve ikisinin ortasında kalın direklerin üzerine kondurulmuş ahşap bir ev bulunuyordu. İçeriden gelen çocuk seslerini duydum. Sanki her zaman aşina olduğum seslerdi, bunu yüzümde oluşan kocaman mutlu tebessümden anlamıştım. İlk defa hayalimde çocuk barınıyordu bunun şaşkınlığıyla gözlerimi açıp karşımdaki aynada kendime baktım. Tuhaf bir duyguydu bu benim için. Alışılmadık. Beynim daha fazlasını kurgulamak için çırpınırken kendimi tekrar hayal dünyasının içinde buluverdim. Kevın'ın sesini duydum o esnada çocuklara bir şeyler söylüyordu. Sesi nasıl da keyifli ve mutlu geliyordu kulağıma. Sonra gitgide yaklaştıklarını hissettim ve merakla arkamı dönüp baktım onlara. Ortalarında Kevın iki küçük çocuğun elinden tutmuş bana doğru yürüyordu. Kendi gözlerime yansıyan mutluluğu gördüm o anda. Kendimi hiç bu kadar mutlu görmediğimi fark ettim ve duygulandım. Gözümden bir damla yaş süzüldüğünde yanağımdaki ıslaklığı fark ederek şimdiki ana döndüm. Oysa sonsuza dek bu güzel hayalin içine hapsolmak istiyordum.

"Siz iyi misiniz hanımefendi?" Bana endişeyle bakan kısa boylu kadına bakarken kendimi toparlamaya çalıştım. Hayal kurmak işe yaramıştı ama o hayalin içinde Kevın ve çocukların olması beni farklı bir boyuta göndermişti. Bunun için daha sonra kafa yoracaktım. Hızlıca kadına cevap verdim.

"Evet iyiyim teşekkür ederim."

Duruşumu dikleştirdim ve kadına her şeyin yolunda olduğuna dair gülümsedim. İkna olunca başıyla selam verip çıktı. Derin birkaç nefes alıp verdim ve masadakileri endişelendirmemek için hızlıca çıktım lavabodan. Masama yaklaşırken Olivia'nın cilveli ve kadınsı bir kahkaha attığını gördüm, bu manzara karşısında yüzümü buruşturmadan edemedim, neyse ki bunu kimse görmemişti. Tam sandalyeme oturacaktım ki tanıdık bir sesin bana seslendiğini duydum ve bir an tüylerim ürperdi.

"Julietta." Başımı kaldırıp yanımda dikilen adama baktığımda Arthur'un arkadaşından başkası olmadığını fark edince gözlerim irice açıldı. Ah olamaz bu gece daha fazla nasıl kötü olabilirdi.

"Julietta seni tekrar görmek ne güzel. Uzun zaman oldu görüşmeyeli." Bakışları tüm vücudumda gezinirken resmen herkesin içinde gözleriyle çırılçıplak soymuştu beni.

"Her zamanki gibi olağanüstü görünüyorsun." Elini belime koydu ve beni kendine çekerek sarıldı.

"Görmeyeli nasılsın bakalım?" Bakışları gözlerim ve dudaklarım arasında gidip geldi.

"İyiyim sen nasılsın?" dedim mesafeli olmaya çalışarak ama bir eli hala belimdeyken pek de mesafeli görünmüyorduk.

"Ben de çok iyiyim." Masadakilerin üzerinde gezindi gözleri.

JuliettaWhere stories live. Discover now