"Buraya, mezarlığa geldiğimde hiç yaşamadığım bir duyguyu hissettim. Birinin gerçekten ölmesi kolayca atlatılabilecek bir şey değil."
Renjun mezarın üstündeki çiçekleri düzeltip gözlerini sildi. Jisung ve Mark yanında otururken diğerleri ayaktaydı.
"O gün Yangyang ile hep istediği şeyleri almıştık, sürpriz yapacaktık. Şimdi sadece mezarına koyabiliyoruz."
Mark toprakla oynarken kırpıştırdı gözlerini, derin bir nefes aldı.
"Ona her şeyimizi verdik. Ama hastalığı her şeyi aldı ve götürdü."
★
Xiaojun elindeki poşetleri sallayarak hastane odasına girdi. Haechan da ona döndüğünde kapıyı kapatıp yanına geçti.
"Gizlice yemek getirdim, hastanedekiler cidden kötü olmalı. Biraz erken saat ama kahvaltı yapmamışsındır diye düşündüm."
Xiaojun poşettekileri tek tek çıkarıp açarken Haechan da heyecanlanmış, bir yandan yemeye başlamıştı.
Ağzındaki lokmayı daha yutmadan "Diğerleri nerede?" dedi. Xiaojun elini çenesine yerleştirdi, düşünür gibi yaptı.
"Bir bakalım... Sungchan akşam yayını için provada, Jisung dans kursunda, Mark çalışıyor. Renjun ve Yangyang da işimiz var diyerek geçiştirdiler. Jungwoo ise kahve içiyor aşağıda, bahçede. Çocuklar en kısa zamanda seni ziyaret edeceklerini söylediler."
Haechan kafasını sallayıp onaylarken yemeye devam etti. Xiaojun ile sohbet ederek karınlarını tıka basa doyurduktan sonra hızlıca kanıtları yok ettiler.
Sessizlik içerisinde otururlarken Haechan tavanı izliyordu.
"Yarın için hiç umut hissetmiyorum."
Xiaojun dalgayla karışık kızarken, ki endişelenmiş ve korkmuştu, Haechan da gülmeye başladı. "Tamam tamam, kızma."
Jungwoo odaya gelince Xiaojun vedalaşarak hastaneden çıktı. Telefonu cebinde ötünce gelen mesaja, Jisung'ın attığı mesaja baktı.
"Sanırım ayağımı kırdım, hastanedeyim."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
he said i don't feel hopeful for tomorrow.﹕nct ✓
Fanfiction"Birçok gereksiz soruya artık katlanamayıp alacağı tüm tepkilere rağmen Renjun "Ben biliyordum." dedi. "Her zaman mutlu son olmaz, değil mi?" ▞▞▞▞▞▞▞▞▞▞▞▞ nct minific. angst.(?)