yirmi bir

2.2K 279 116
                                    




Dönme dolap yaklaşık üç tur atmıştı. Hyunjin hâlâ Felix'in omzunda uyuyordu. Felix defalarca uyandırmayı denese de, inatla uyanmıyordu. Şehrin ve lunaparkım ışıkları, kabinin içini aydınlatıyordu. Felix bir süre kaç metre yükseklikte olduklarını düşünmüştü. Ama bunu düşünmekten sıkıldığı anlarda, Hyunjin'in ellerini incelemişti.

Yüzünü onun yüzüne doğru eğdi ve elinin içindeki elini okşadı. Bu soğuk yerde bile ciddi anlamda huzurlu görünüyordu, belki de kendisinin burada oluşundandı böyle oluşu. Emin değildi.

Dudaklarını usulca dudaklarına değdirdi. Soğuktu, üşümüş olmalıydı. Başını aynı hizada tutarak yüzünü inceledi. Dudaklarını yeniden soğuk dudakların üzerine bastırdı. Yanağına değen burnun ucu hâlâ soğuktu.

Yavaşça ayrıldığında, ellerinin arasındaki elinin kıpırdadığını hissetti. Kalbi hızlanmaya başlarken, tamamen geri çekildi ve başını kabinin camına yasladı. Bedeni dik duruyordu. Kısa bir süre sonra Hyunjin başını kaldırdı ve sakince bir nefes alarak onun olduğu tarafa döndü.

"Tanrım..." Gözlerini birkaç kez açıp kapattı ve gözlerini eliyle ovuşturdu. Bir yandan da yalancı bir acıyla inliyordu. "Bu rüyalar artık beni üzmeye başladı." Ağlamaklı çıkan sesiyle gözlerini yeniden açtı ve onun tarafına baktı yeniden.

"Gideceksin değil mi yine?" Elini onun yanağına götürdü. Felix gülmemek için kendini tutuyordu. "Gerçeğim ben." Kısaca söyleyince. Hyunjin dudaklarını büzdü ve ona yaklaştı. Elini beklemeden yanağına götürdü ve dudaklarını dudaklarına bastırdı. Felix gülümseyerek yanağını okşayan elinin bileğini tuttu ve başını yana yatırdı.

Dudaklarını aralayınca, Hyunjin biraz daha üzerine doğru eğildi ve diğer elini uyuşukça siyah saçların arasına daldırdı. Felix gülümsemeye devam ederken dilleri birbirini buldu. Sıcaklıkları birbirlerini bir süre sarmalayınca ayırdı Hyunjin dudaklarını. "Felix," dedi gözleri gözlerine kayarken.

Parmağı yanağını okşadı ve birkaç çilin üzerinde gezindi. Felix kaşlarını yukarı kaldırdı ve ona baktı soru sorar şekilde. "Gerçeksin sen," Felix başını sallayarak elinin altındaki bileği okşadı.

"Evet," Sesi sakin çıkıyordu ve bakışları birbirindeydi. "Düşündüm ve," Eli yeniden onun tenini okşadı. "İkimiz de mantıksız davrandık... Ayrıca böyle davranmayı bırakmalıyız. Basitçe, çokça zaman kaybettik Hyunjin. Onları geri alamayız ama ben her anımı seninle geçirmek istiyorum. Yeni anılar biriktirmek istiyorum. Bunları senin de istediğine eminim, bu yüzden,"

Hyunjin başını salladı. "Evet," dedi cümlesini keserek. Felix kıkırdarken geri gitti. "Evlilik teklifi etmiyorum, sakin ol biraz." Hyunjin başını yeniden sallarken dudaklarını ıslattı. "Fark etmez, seninle olan her şeye evet."

Felix kıkırdamaya devam ederken diğer elini onun saçlarının arasına daldırdı. "Yalan söyledim," Parmakları sarı tutamlar arasında gezerken söylendi. "Sarı saçla dayanılmaz oluyorsun."

Bu defa Hyunjin gülümserken başını onun göğsüne yasladı ve kollarını beline doladı. "Seni çok seviyorum Felix." Sakince bir nefes aldı ve devam etti.

"Biliyorum, bazı zamanlar cidden çok kötü davrandım sana. Söylediğim gibi seni kaybetme korkusuyla yaptım bunları ama bunları yaparken seni kaybetmeye başladığımı fark edemedim. Bu yüzden senden defalarca özür dilerim. İnana bana her gün bunun üzüntüsünü yaşıyorum."

buz kırağı | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin