Keyifli okumalar
Dondurma yememizin üstünden
birkaç gün geçmişti. O günden sonra bir daha buluşmamıştık.Bu birkaç gün kendi içimde onlar hakkında savaş vermiştim. Ya Tuğkan kişisi köprüyü geçene kadar ayıya dayı diyordu. Ya da gerçekten kendini olduğu gibi yansıtıyordu.
Eskiden annemi paylaşmak zorunda kalacağım diye birinci seçeneğin gerçek olmasını istiyordum. Biraz bencilceydi.
Fazlaca.
Hâlâ içimde bu konuyu direten bir taraf vardı ama baskın değildi. Baskın olan taraf, Tuğkan kişisinin iyi biri olduğu gerçeğiydi.
Hep beraber vakit geçirince -sesli söylemeye çekindiğim ama içimden sıkça dile getirdiğim- aileymişiz gibi hissediyordum. Sanki en başından beri beraber tatlı bir aileydik.
Bunlara rağmen hâlâ annemi koruma içgüdüsü ile yanıp tutuşan tarafım, Tuğkan kişisinin kötü bir özelliğini bulduğu anda ortalığı ayağa kaldıracaktı.
Bak yine kafa patlatmaya başladım. En iyisi ne giyeceğimi düşünerek beynimi yormaktı.
Bugün beraber öğle yemeği yemeye gidecektik.
Dolabımı açıp ne giyeceğime baktım. Çok fazla kıyafetim vardı. Kafam karışıyor muydu? Evet. Mutlu muyum? Daha çok evet.
Bazen dolabımda ki kıyafetlerin az olduğunu düşünüyordum. Belki bu sektörü takip etmeyi sevdiğim içindi.
Elime kolları balon kol olan, mini pembe bir elbiseyi aldım. Uzun zamandır giymiyordum. Ayağıma beyaz spor ayakkabılarımı giyersem süper olacaktı.
Elbisemi giydikten sonra saçlarımı da tepeden iki tane topuz yaptım. Hatta birkaç tane renkli küçük toka da taktım. Aşırı tatlı olmuştum. Bu görüntüm hoşuma gitmişti.
Gözüme sadece rimel sürdüm. Dudağıma da nemlendirici.
Telefonumu elime alıp, boy aynamda birkaç fotoğraf çekildim. Beğendiğimi favorilere ekleyip internete yükledim.
Elbisemden daha açık ton olan bir renkte çanta aldım. Tam kapıdan çıkacakken kapım tıklatıldı ve annem girdi. "Yine erkenden hazırsın, artık korkmaya başlıyorum."
"Bence sen geç hazırlanmaya başladın. Bu yüzden denk geliyoruz."
Annem güldü. "Buna sen bile inanmadın."
Dudak büzüp kafamı salladım. Haklıydı. Annem tanıdığım en dakik insandı.
Kapıdan beraber çıkarken olduğum yerde durdum. "Ay dur, parfüm sıkmadım."
Annem kahkaha attı. "Biliyordum."
Bende.
Odama girip en sevdiğim parfümümü sıktım. Şimdi tam olarak hazırdı.
Yani, umarım.
*
Yemek yiyeceğimiz mekana gelmiştik. Önceki geldiğimiz mekâna göre daha salaş bir yerdi.
Uraz abi ve Tuğkan kişisi çoktan gelmişti. Annem ile aynı anda içeri girdik.
Yanlarına gelince ikiside ayağa kalktı. Tuğkan kişisi bu sefer ilk bana sarılmıştı. Biraz şaşırmıştım. Gerçi şu iki günde bende kendime şaşırıyordum. Bende kollarımı sırtına koydum. "Nasılsın Pericim?" Güldüm ve cevap verdim. "İyiyim Tuğkancım, sen nasılsın?" O da bana sırıttı. "Seni gördüm ya şu an çok iyiyim." Gözlerimi kıstım. Dudaklarımı oynatarak konuştum. "Yalaka." Bu dediğime güldü.
