yirmi yedi'

46.2K 973 68
                                    

☆yıldızlamayı unutmayalım ☆

Yorumcukları göreyim 😳


💧

Emre'nin bir anda bana doğru uzanan kollarıyla çalışmayı bırakmış olan beynimi, zor bela devreye soktum. Milimetrelik bir boşlukla elinden sıyrılırken hızla kendimi salona attım. O, gerçekten de yatak başlığımı yamultmuştu. Bunu yaparken hiç zorlanmamış mıydı? Yoksa benim yatağım mı sağlam değildi?

Umarım ikinci seçenek doğruydu, yoksa öfkeli boğaya karşı resmen kırmızı bayrak sallıyordum.

Salona geçmemle ayak parmağımın ucuna, yere dökülen kahvenin ıslaklığı değdi. 

"Küçük kuzu..." 

Yakından gelen sesiyle kendimi hızla koltuğumun arkasına yönlendirip ona doğru döndüm. Sadece adımlıyor, benim aksime koşmuyordu. Yüzünde şu ana kadar asla şahit olmadığım bir gülümseme vardı ve kahretsin ki çok tahrik ediciydi. 

"Kurt buradan gitmeli..." dememle kaşları havalandı. 

Az önce odadan attığım kelepçenin anahtarını yerden alıp sallanan halkalardan kurtuldu. Biri zaten çoktan açılmıştı, yatağı yamulturken...

"Kuzu, kurdunu kızdırdı... Gel bakalım..."

"Gelirsem şey yapacaksın..."

Kaslı çıplak bedeni gittikçe bana yaklaşırken kaçabilecek bir delik arıyordum. Üstümdeki braleti bir hamlede çıkarttım.

"Başka bir şey deneyeceğim gel buraya..."

Braleti bir anda yüzüne fırlatıp hızla koltuğun arkasından çıktım. Tam yanından kaçacaktım ki çıplak vücudumu kavrayan kollarla ağlar gibi bir ses çıkardım.

"Akılsız kuzucuk... Kurt seni yiyecek şimdi..."

Bir çuval gibi beni omzuna attığımda istemsiz bir şekilde hafifçe kıkırdadım. Buradan sıkı kalçası gerçekten mükemmel bir görüntü sunuyordu.

"Hep burada kalabilir miyim? Lütfen..."

Olduğu yerde durmaya devam ederken büyük eli havaya dönük kalçamı yavaşça okşadı. 

"Neden olmasın?" Mutlulukla ayaklarımı kıpırdattığımda eli bacak arama kaydı. Aldığım nefes boğazımda takılı kalırken "Ama buradayken, elimin seni cezalandırması gerekecek..." dedi. 

"Sen..."

Popoma bir şaplak atmasıyla inleme benzeri bir çığlık bıraktım dışarı. İki parmağı sertçe içime girdiğinde kendimi ondan kurtarmak istesem de omzundan milim kıpırdatmamıştı. Gerçekten yakaladığı anda elinden kaçmayı düşünmek mucize olmalıydı.

"Sakin ol... Ştt! Tüm binayı ayağa mı kaldıracaksın?"

Parmakları makas gibi ayrıldığında her hücrem kasılıyor, kendimi sıkmaktan kalbim ağrıyordu. 

"Emre! Lütfen..."

"Kendine dokunmak istemiyor muydun? İçindeki aletimi istemediğinden dolayı benden kaçmadın mı?"

Uzun parmaklarıyla gitgeller yaparken karnımdaki sızı daha da katlandı. 

"Biraz daha... Lütfen..."

"Parmaklarımla yetinmen gerekecek ama sen bunlara tamah etmezsin değil mi?"

Gerçekten de öyleydi. Zevki hissediyordum ama asla o yüksek noktaya çıkmama izin vermiyordu. Hissettiriyor ve yarım bırakıyordu.

"Ihm..."

"Cevap ver bana!"

Parmaklarını çıkardı ve beni koltuğa uzattı. 

"Parmakların yetmiyor..." dememle gülümsedi. "Ama senin bamyacık da yetmiyor." Gülümsemesi çatladığında bu sefer bayık bir şekilde ben tebessüm ettim. "Beni tatmin edebildiğini falan mı sanıyorsun?"

Ayağımı topraktaki mayının üzerine yerleştirmiştim ve patlaması için şu an üzerinde dans ediyordum. 

Çıplak, esmer bedenimi boydan boya izledi. Mavi gözleri cam gibi parlarken eğildi ve işaret parmağıyla göğsümün ucuna dokundu. Belli belirsiz dokunuşunu hissederken kendimi sıkıyordum.

"O dudaklarını açmaman için illa ağzını doldurmam mı gerekiyor? Sonra boğazım acıyor diye ağlamayasın..."

"Ağlatabileceğini düşündün yani?"

Göğüs ucum hızla parmaklarının arasına sıkıştığında belim koltuktan doğrulacak gibi oldu ama elinin karnıma baskısıyla sadece inleyebildim.

"Nasıl da kıvama geliyorsun... Bu etkilenmemiş halin mi?"

"Emre..."

Göğsümü serbest bıraktığında yavaşça beni koltuğa doğru yan bir şekilde yatırdı. Kalçam ona doğru dönerken arkama uzanmasıyla bedenimi yok saymış gibi sıkıştırmıştı.

Aletinin damarlarında gezinen kanı bile kalçamda hissediyordum.

"Burada uyumak istemiyorum... Ayrıca beni mutlu etmedin?"

"Bana ihtiyacın olmadığını, kendini tatmin etmeye çalışarak gösterdin." dedi kulağıma doğru. Ardından eli yavaşça bacaklarımı aralamaya çalışınca küçük bir baskı kurup karşı çıktım.

"Kendimi tatmin edeyim o zaman..."

Elimi harekete geçireceğim sırada açılan bacaklarımla beraber içime girmesi milisaniyeler sürdü.

"Of!"

"Sevdin değil mi?"

"Hareketlen... Bakalım bu sefer benden sonra boşalabilecek misin?" dedim ama o sadece cıkladı. 

Elinin birini bedenimle koltuk arasından geçirip göğüslerimi avuçladı. Zevkle kıpırdanmak istesem de öyle bir sıkıştırmıştı ki asla buna izin vermiyordu. Delirecek gibiydim. Hem heyecanlanıyor hem de tepkisizliği karşısında dumura uğruyordum.

"Böyle kıvranmam hoşuna mı gidiyor?"

"Bilemezsin..." deyip boştaki parmaklarıyla da klitorisime baskı kurdu. "Zevkten uyuyamayacağın bir gece olacak... Merhametli halimi sevmedin... En azından uyumanla seni tatmin ediyordum ama heyecan istedin..."

"Bu çok..." Devam etmek istedim ama her taraftan uyarılırken olmuyordu. "Ah... Lütfen..." İnlemeden duramıyordum. Kısık kısık kıvranmaya çalışırken buna bile izin yoktu.

"İyi geceler bebeğim... Umarım güzel bir uyku çekebilirsin..."

Sakallı çenesini yanağıma sürtüp boynuma doğru sokuldu. Kısık inlemelerim durmaksızın devam ederken klitorisimle oynuyordu. Ne yazık ki birkaç defa bunun yüzünden boşalmıştım ama sonrasında uykuya dalan bedeniyle sadece sıkmış ve sürekli uyarılmama rağmen rahatlamama izin vermemişti. Bacaklarımda karıncalar geziniyor gibi hissetmiştim. Sabaha kadar gözlerimi kırpamadım. Artık sürekli sürekli onu isteyen, aleti bedenimin bir parçası olmuş biriydim. İkimizi de sanki böylesine birbirine yapıştırmıştı.

Gün aydınlandığında evimde tanımadığım bir telefonun melodisi yayılmaya başladı.

💧

Texting kısmını özledim...

YAKININDA +18 (YARI TEXTİNG) (ASKIDA)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin