Çiçekli Pencere10. Bölüm
Ritmi bozuk para.
Uyku sersemi pilot.
Rüzgar gülü dikeni.
Kendimi tanımlayan şeyleri sıralarken yorulup yatağımın üstüne attım kendimi.
Az önce boşalmıştı ev, gece yarısı olmak üzereydi. Amcamlar bizdeydi. Bir iki ayda bir yapılan ev ziyaretlerinden biri.
Hep aynı sohbetlerin edildiğini fark etmemiş gibi yaptığımız o müthiş yemek sofraları. Bir tek ben mi yoruluyorum, anlamıyorum sahiden. Neden böyle? Her şeyi, bütün sistemi ve hayatı yerinden oynatmak ister gibi mi görünüyorum size de?
Örneğin bir kuzenim var, her görüşmemizde, altını çiziyorum her görüşmemizde tam olarak aynı soruları sorar. Her seferinde aynı cevapları verirken nazik ve şakacı olmaya çalışırım ama içimden bir şarkı söylemek zorunda kalırım.
Bir de herkesin başkasının yaşantısındaki bazı şeyleri olağanüstü bir şekilde çaktırmadan eleştirmesi, laf sokması yok mu... Bu sosyallik, toplum, iletişim işlerini hiç mi hiç becerememek elimde değil.
Telefonumu elime alınca iki mesaj olduğunu gördüm, biri Fatma'dan biri Enes'ten. Heyecan patlaması yaşamamak için önce Fatma'nın mesajını açtım:
Son zamanlarda yaptığım resimleri sanatsal bir aurayla fotoğraflayıp atmamı istiyordu. Süper. Son zamanlarda paylaşılır bir resim yapmamam dışında hiçbir sorun yoktu. Gözlerim Bulut Defteri'me kaydı, "son zamanlarda yaptığım" her şey oradaydı ama hepsi Enes'ten ibaretti. Onu kimselerle paylaşamazdım doğal olarak.
Enes'in mesajını açtım:
*Muhteşem hayatlar vardır. Bir yanıyla eksiktirler çünkü eksiksiz hayat olmaz. Ama biz ilk bakışın verdiği ışıkla eksiklerin gölgede kaldığını anlamaz, şöyle deriz, bak ne kadar muhteşem bir hayat. Ve benim değil. Benimki ne kadar da eksik.*
Ne diyeceğimi bilemedim. Benim medcezirli fikirlerimden birine çok benziyordu ilk cümle.
*Söylediğin her şey neden kitap gibi?* yazdım, yanında olsam gülerdim.
*Söylediğim her şeyi Çiçek Kız'a söylüyorum, Bulut Çocuk sen anla. Benim almam gereken dersler yani..*
Kendinden Bulut Çocuk diye bahsetmesi içimi yumuş yumuş yaparken yatakta yuvarlandım. Telefonu avcumda sıkarken gülesim geliyordu sürekli.
Unutmamış lakabını. Alınmamış bana. Neden bulut olduğunu bilmese de. Belki de gökyüzüne olan sevgimi anladı? Hem güvenir bana, kötü bir şey demeyeceğimi bilir? Daha samimiydik değil mi artık?
Lisede birinden hoşlanmıştım. Kendi halinde takılan biriydi çünkü. Öyle olunca masum gelmişti gözüme. Onu çizmeye bile kıyamazdım. Sonra öyle hallerini gördüm ki, hayalimdeki aşkı yaşadığımı anlayıp bu histen koşarak uzaklaştım.
Ya yine öyle olursa diye düşünürdüm yıllardır. Üstelik insanlara bayılıyor da sayılmazdım. Sürüsüne bereket bir yüzeysellik içinde boğulduğumuzu hissetmiyor gibilerdi.
Ama Enes ne dese müthiş derecede derin geliyordu, benim olamayacak kadar müthiş, layık olamayacağım kadar müthiş. Eğer bir büyü altında değilsem, yaşadıklarım ve baktığımız kedicik gerçekse, bütün iyi duygularımı hak ediyordu. Hayranlıkla karışık.
*Bir kitap karakteri olmadığını nasıl bileceğim?*
Hemen cevap geldi, *Okuyabilirseniz eğer. İstediğiniz sorudan başlayabilirsiniz.. *
*Sigara içiyor musun?*
Yazıyor. Çevrimiçi. Yazıyor. Çevrimiçi. Yazıyor.
*Annemin astımı var, bıraktım o yüzden*
Telefonu ısırasım gelmişti şimdi de. Göz ucuyla perdemin arkasında görünen ışığına baktım. Sana dair her dersi ezberlemem gerek çocuk.
*En sevdiğin kitap ne?*
*Dostoyevski'nin kemikleri sızlar seçim yaparsam*
*Okulda en sevdiğin ders neydi?*
*Bedende matematik. Bu soruların cevaplarını ben de alabilir miyim acaba mail adresime?*
*Özgeçmişimi atarım ama KPSS puanımı yazmam.* diye cevapladım ve ilk buluşmamızda cevaplamadığı soruyu tekrar sordum,
*Neden taşındınız buraya?*
*İnsan kendinden kaçabileceğini sanan zavallı bir mahluk çünkü*
En azından bir cevap vermişti şimdi. Yaklaşıyordum iç çemberine.
*Huzurlu bir şey söyle, uyuyalım Bulut Çocuk*
Birkaç saniye geçti mavi tikin üzerinden.
*39/36, güzel rüyalar*
Hemen internete yazdım tabii, ne demek istedi diye. Matematik işlemi sanıyordu Google. 39 yazdım sonra sadece. Ne, neydi bu? 39 plakalı şehir sandı bu kez de. Biraz daha kurcaladım. Ulaşabildiğim en mantıklı sonuç, Kuran'ın 39. suresinin 36. ayeti oldu. Zümer suresindenmiş ve... Uyumadan önce huzurluydum sayesinde.
*Allah kuluna kâfi değil mi?*

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçekli Pencere
RomanceBu hayatta herkesin bir çiçekli penceresi vardır, demişti biri. Siz de birinin çiçekli penceresisinizdir, eğer değilseniz de olacaksınızdır bir gün. Ben çiçekli penceremi bulmuştum.