Önemli Tarif ve Küçük Bir Hırsızlık

3K 386 117
                                    

Telefon çalıyordu. Birkaç saniye sonra aradığı numara aramayı cevapladı.

"Ah, sonunda aradın. Bir an hiç aramayacaksın sandım."

Jungkook kaşlarını çattı. Birkaç adımda koltuğa ulaştı ve oturdu. Konuşmaya başlamadan önce hafiften öksürerek boğazını temizledi.

"Anlamadım... Kartta yazılanlar doğru mu?"

Direkt konuya girmişti Jungkook. Karşı telefondaki adam gülümsedi. "Elbette doğru... Lakin... Bir şeyler isteyeceğim tabii ki senden. Merak etme zor bir şey istemeyeceğim."

İster istemez merak etti Jungkook. Bu adam ondan ne isteyebilirdi? Ne isteyeceğini bilmese de Taehyung'un gözleri için yapmaya hazırdı. Ya da öyle zannediyordu.

"Ne istiyorsun peki?"

"Böyle telefondan konuşarak olmaz. Adresi vereyim, ister gel, ister gelme. Ama gelirsen yüklü miktarda para kazanacaksın."

Jungkook'un gözleri önüne Taehyung'un hayali belirdi. Gülümsüyordu Taehyung. Ne de güzel gülümsüyordu o. Sonuna kadar hak ediyordu görmeyi. Jungkook da istiyordu bal gözler tarafından görülmeyi. Hem artık Taehyung'la dalga da geçmezlerdi. Böylelikle Taehyung'un canı acımazdı.

Jungkook düşündü hep bunları. Bunları düşündükçe de seçtiği yol yanlışsa bile ilerleyecekti.

"Tamam... Geleceğim. Adresi ver."

Adam adresi verdiğinde Jungkook telefonu kapattı. Ayağı kalktı, hızla odasına doğru yürüdü. Kapıyı açar açmaz çekmeceleri karıştırdı. Sonunda bulduğu kalem ve kağıtla unutmadan aldığı adresi not aldı.

Kağıdı katlayıp cebine koydu. Gitmeden önce Taehyung'un yanına gidecekti. Çünkü her şeye rağmen Jungkook neyle karşılaşacağını bilmiyordu. Belki de çıkmaz bir sokağa girecekti.

Belki de bir daha Taehyung'u göremeyecekti. En azından onu son kez görmek istiyordu. Hayır, son kez olsun istemiyordu. O sadece tüm olasılıkları hesaplamıştı. Çok düşünmüştü. Gerçekten çok düşünmüştü Jungkook. Ama tutamıyordu kendini. Artık Taehyung'un gözleri görsün istiyordu.

Zaten kağıdı bulduğundan bu yana neredeyse bir, bir buçuk hafta geçmişti. Bu süre içinde hep düşünmüştü. Annesinin yanına bile gitmişti. Ama ne yazık ki annesi olumlu bakmamıştı. Çok fazla olan parasının birazını, oğlunun çok sevdiği çocuğun gözleri için verememişti.

Vardı. Böyle insanlar gerçekten vardı. Vardı ki bunun kanıtı da tam da Jungkook'un annesiydi.

Evden çıktı ve emin adımlarla Taehyung'un evinin yolunu tuttu. Biraz yürümesinin ardından varmıştı bal çocuğun kapısının önüne. Derin bir nefes alıp yumruk yaptığı elini havaya kaldırdı ve birkaç kez tıklattı.

Çok geçmeden kapı gürültüyle açıldı ve boynuna sıkı sıkı kollar dolandı. Hep böyle olurdu. Jungkook da gülümseyere kollarını sardı ince bele. "Ne diyeceğim, Tatlı Güzel... Gel bugün hiç olmadığı kadar gezelim. Bugün akşama kadar durmadan yürüyelim. Hem Çona da gelir."

Kocaman kocaman gülümsedi Taehyung. Çok büyüktü gülümsemesi. O gülümsemeye hangi saf, temiz, iyilikler sığmazdı ki? "Olur! Gezelim!"

Fakat asla anlam veremiyordu Taehyung! Neydi bu bir şeyler olacak hissi? Bir şey Taehyung'u durmadan dürtüyor, nedense aklına kötü şeyler sokuyordu. Hissediyordu Taehyung işte! Onun kalbi anbean sızladı. Ama bilemiyordu bu sızının nedenini.

"Tamam. Seni bekliyorum. Hadi, Çona'yı da getir."

"Tamam! Zaten Raito da sıkılmıştı. Ona da yürüyüş olur!" dedi ve hızlı adımlarla kulübeye vardı. Ayak seslerini duyan köpek, hızla yuvasından çıktı ve Taehyung'un bacakları etrafında dolanmaya başladı.

Defective • Taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin