67- AMED

52K 4.1K 3.1K
                                    

Kürşat ile beraber ilçenin merkezinden gelen minibüsten indiğimizde kendimizi yine çamurlu, ıssız bir alanda bulduk. Sabah biraz oyalandıktan sonra kalkıp merkeze gitmiştik iş aramak için. Aynı yere iki eleman alan olmadığı için Kürşat sanayi tarzı, otomobil tamiratı yapan dükkanda kendine iş bulmuştu. Ben de bir lokantada garsonluk işi bulmuştum.

"Neyse ki adam Türkçe konuşuyor, yoksa işim yaştı." dedi Kürşat sigarasından içine derin bir nefes çekip.

"Zaten köyler dışında merkezde çoğu kişi Türkçe konuşuyor, sadece dayımlar Türkçe konuşulunca rahatsız oluyor." diye açıkladım, dayım hayatımda gördüğüm en büyük ırkçılardan biriydi. Kürşat'ın eski haliyle kapışırdı.

"Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları icerisinde Türkçe konuşulmasına kızan ilk gevşek dayın herhalde. Amına koduğumun-" diye devam etti ama ardından tövbe çekerek kafasını iki yana salladı.

Cevap vermedim, haklıydı. Irkçılık yapması konusunda atar gider yapsaydı eski kötü anılardan dolayı ona ufakta olsa laf sokabilirdim ama şimdi bir şey demiyordum yoksa agresif kurt daha da hararetlenecekti.

Eve yaklaşırken elimi cebimden çıkardım ve anahtarı buldum. Burada başbaşa geçireceğimiz son gündü, yarın sabah İstanbul'a gidecektik ve ardından annemler ile geri dönecektik. Bu yüzden geceye kadar onu bir köşede sıkıştırıp etlerini sıkarak sevmek istiyordum. Daha fazlasında gözüm yoktu.

"Yengen inşallah bugünde o tatlıdan yapmıştır, acayip güzeldi ya." diye mırıldandı tosun, Varakkaak tatlısından bahsediyordu.

Yengemlerin evi hemen yandaydı ve geldiğimizden beri bize yemek getiriyordu. Öğlen yemeğine eve çağırıyordu ama kahvaltı ve akşam yemeğini tepsi ile kapımıza getiriyordu. Dayım sadece öğlenleri evde olmuyordu, dolayısıyla Kürşat ile karşılaşmıyorlardı.

"Her gün tatlı yapmıyor hatırladığım kadarıyla, dün bize özel yapmıştı." dediğimde morali bozuldu. İnsan yemeğe bu kadar düşkün olur muydu ya? Ben bunu nasıl doyuracaktım bilmiyordum.

İkimiz çitlerle çevrili, ferah evin önüne geldiğimizde yandaki iki katlı evden çıkan yengemin yeğeni Amed ile adımlarım yavaşladı. O ise kız kardeşi ile gülümseyerek bizim yanımıza ilerliyordu.

Amed küçüklükten beri çok iyi anlaştığım arkadaşlarımdan biriydi, normalde onu gördüğümde asla dokuz yaşında birlikte olmayı teklif ettiği aklıma gelmezdi. Ama Kürşat'ı tanıdıktan ve dün yaşadıklarımızdan sonra onu görmek garip gelmişti.

Bana göre köyler cinselliğin afrikasıydı, en çok namus kavgaları ve ölümleri buradan çıkardı ama en büyük namussuzluklarda buranın adresiydi. Küçüklükten beri baskılanan çocuklar, kısıtlı bilgileri ile çevresinde gördüğü olayları birbirleriyle yaşamaya çalışırdı.

Bu köyden her çocuğun böyle bir anısı olduğuna emindim, sadece cinsellik üzerine kurulmuş düşünceler vardı küçükken. Birbirlerinin erkekliklerini gulerek elleyip, daha ileri giden ve diğer gün hiçbir şey olmamış gibi devam eden onlarca çocukluk arkadaşımı bilirdim. Onlara göre normal gelirdi, cinselliği merak ederek birbirleriyle merak giderir, yıllar sonra büyüyünce cinsel birliktelik yaşadığı çocuğun düğününde halay çekerlerdi. Hem de o zamanları hiç düşünmeden, çünkü hiçbir duygusallık olmadan sadece meraktan yapıyorlardı.

Amed ise daha ikimiz dokuz yaşındayken bana gülerek böyle bir teklifte bulunmuştu, çok fırlama bir çocuktu ve sadece merak ediyordu. Tabi ben bu konulardan aşırı korkup çekindiğim için normal olarak reddetmiştim. Aşırı derecede ısrar edip beni korkuyla odadan kaçırdığını hayal meyal hatırlıyordum.

MEMLEKETSİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin