66- ULUYAN KURTLAR

59.9K 4.1K 3.6K
                                    

Gece vakti buraya yakın ıssız ve soğuk dağlardan gelen uluma sesleri, sobanın çıtırtısına eşlik ediyordu.

Sigaramdan bir duman daha çekip sönmek üzere olan sigaramı camdan dışarı attım ve pencereyi kapattım. Tam o sırada odanın kapısı açıldı, perdeyi çekip arkamı döndüğümde elinde odunlar ile içeri giren Kürşat'ı gördüm.

"Kürşat sıcak zaten, daha fazla odun atma." dedim divanın yanına serdiğim yer yatağına otururken. O bana aldırmadan odunları sobanın yanına koydu.

"Sabah titreye titreye uyandık oğlum, hasta olacaksın. Saat başı kalkıp sönmesin diye bir odun atarım ben." sabah dişlerimin takırtısına uyanmıştı, üşümemem için beni sıkı sıkı sardığında ben de uyanmıştım. Beni kendi vücut sıcaklığı ile ısıtana kadar yataktan kalkmamış, yorganı üzerime sarıp hemen sobayı yakmıştı.

"Neyse yarın değil öbür gün gidiyoruz zaten." İstanbul'a gittikten sonra geri dönecektik ama annemler geleceği için daha rahat edecektik. En azından yeme, içme ve barınma konusunda. Diğer türlü rahat etmeyeceğimiz malumdu.

"Yarın iş aramaya çıkarız."

"Tamam."

O bir tane odun atıp elini sobada ısıttı, o sırada bir uluma sesi daha geldi. Gözleri pencereden dışarıya kaydı.

"Seninkileri sikiyorlar herhalde, yardım çağrısı yapıyorlar." dedim alayla, ilk başta çatık kaşları ile bana baktı ama ardından kafasında ne geçiyorsa pis pis sırıttı.

"Bence bana sinyal veriyorlar." deyip tesbihini çevirerek yanıma geldi. Hemen yanıma oturdu. Yüzüklü elini tutup kendime çektim, biraz mıncırmak istiyordum tosunumu.

"Ne sinyali? Kurta mı dönüşeceksin?" dedim avuç içini öpüp, kenarını dişlerimin arasına alırken.

"Evet," dedi gülerek. Elini bir kez daha öpüp yeniden yüzüğünü çıkardım ve işaret parmağıma taktım. "Hatırlar mısın buraya gelirken kısa çöpü çekmiştim."

Yüzüğe gülümseyerek bakarken onun söylediği şeyle nefesim resmen boğazıma kaçtı. Gözlerim büyürken kafamı kaldırıp yüzüne bile bakmadım, it gibi sırıttığını biliyordum.

Nefesim hızlandı, bu zamanın eninde sonunda geleceğini biliyordum ama yine de kendimi hazır hissetmiyordum. Hem utanıyordum hem de korkuyordum. Aşk meselesi olsa korkusuzca kurşunun önüne bile atlardım ama cinsel konularda kendimi yeterli hissetmiyordum. Hele ki tüm bildiklerim şaşıp, bir erkekle yaşayacağım cinselliği hiç bilmiyordum.

"Ben bugün annemlerle konuştum mu? Merak ettim şimdi onları." dedim konuyu değiştirmek için, gözlerimi yüzükten ayırmıyor, onunla ilgilenmeye çalışıyordum.

"İki kere konuştun." sesi keyifli geliyordu.

"Allah'ın hakkı üçtür." deyip bir anda kalktım ama bileğimden tutulup çekilince kendimi Kürşat'ın kucağında buldum.

İri elini bacağıma atıp diğer yanına attı ve belimden tutup dengede durmamı sağladı. Kalbim hızlı hızlı atarken ani olay karşısında gözlerimi iri iri açmış, dudaklarım aralanmıştı. Her nefes aldığımda karnıma ağrı giriyordu.

"Kaçma," dedi boynuma dudaklarını bastırırken, öpüp geri çekileceğini düşündüm ama boynumun her köşesine sıcak dudaklarını değdirmeye devam etti.

"Kaçmıyorum, niye kaçayım?" yüzümü görmediği için yüz ifademi değiştirmeye gerek duymuyordum. Elimi boynumu istila eden Kürşat'ın kafasına koydum, bu sefer dilini sürüp emdi.

"Korkuyorsun değil mi?" dedi bir kez daha öpüp geri çekilirken. Aniden bana döndüğü için yüz ifademi değiştiremedim. Bu halime bakıp gülümsedi. "Caner sana kurban olurum ha."

MEMLEKETSİZ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin