Otuz İkinci Bölüm

128K 9.3K 2.3K
                                    

Çağan Şengül, Zor.

Merhaba,

Nasılsınız çiçeklerim 🌹

Önce oy verelim. Keyifli okumalar diliyorum.

Şu satıra birer 💙 kalp alayım.

Şu satıra birer 💙 kalp alayım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Parmak uçlarımda beliren karıncalanmayı tüm bedenimde hissettiğimde ekrandaki tehdit içeren harfler bulanıklaştı. Ensemden sırtıma doğru soğuk terler inmeye başladı.

Mısra yoğun bakımda, demişti. Küçücük bir can benim yüzümden ölüm kalım mücadelesi veriyordu.

Birbirine sımsıkı bastırılmış hâlde duran dudaklarımı araladığımda dişlerimi sıktığımdan kaskatı kesilen çene kemiğimin sızladığını ancak fark edebildim.

Eğik duran başımı kaldırarak yüzümü sol tarafımdaki adama çevirdim. Göz pınarlarımda biriken sıcacık yaşlarla burnumun direğini sızlatan acıyı kalbimden boğazıma tırmanan yanma hissiyle daha net hissettim.

Birinin canına kast edecek kadar gözü dönmüş biri vardı karşımızda. Onu hafife almamalıydım. Zihnime dolan felaket senaryolarıyla korkuyla ürperdim.

Savaş'ın gergin bedenine baktığımda boğazımda yutkunmama mâni olan sert yumrular belirdi. Nefes alamadım kısa bir an. Huzurla geçen akşam yemeğimizin sonunda bir felaket haberi almıştık. Beni tehdit eden cani Savaş'ın ailesine zarar vermek istemişti ve başarmıştı da.

Savaş'ın keskin bakışları yoldaydı ancak zihni tamamen hastanedeki sevdikleriyle meşguldü. Bunu titrettiği dizinden ve direksiyonda aceleci tavırlarla ritim tutan parmaklarından anlayabiliyordum. Gömleğinin yakasını çekiştirdi nefes alma ihtiyacıyla.

Sevdiğim adam benim yüzümden acı çekiyordu.

Kalbimin orta yerine bir bıçak saplanmıştı. Nefes almak istedikçe batıyor, canımı yakıyordu.

Kupkuru kesilmiş olan dudaklarımı ıslattım konuşmadan önce. "O yapmış," endişenin kol gezdiği sesim yolda büyük bir hızla ilerleyen arabanın içini doldurduğunda Savaş'ın pür dikkat yola odaklı bakışları ağırca bana çevrildi.

İfadesizce yüzüme baktığında avuçlarıma ağırlık yapan telefonu hafifçe kaldırdım. Elim zangır zangır titriyordu. "Mesaj atmış," gözlerimden süzülen yaşlarla birlikte ağlamaklı sesimi işittiğinde hâlihazırda çatık duran kaşları daha derin çatıldı.

Alnındaki damar belirginleşti. "Ne yazmış?" dedi sertçe.

Tahammül sınırlarını çoktan aşmıştık. Ses tonu kalbimdeki sızıyı arttırırken titreyen sesimle mesajı okuduğumda gözlerini kısa bir an kapatarak avuç içini oldukça sert bir şekilde direksiyona geçirdi. "Amına koyduğumun yavşağı!" kükremesiyle gözlerimi sımsıkı kapattım. Kirpiklerimde asılı duran yaşlar hızla yanaklarıma art arda düşmeye başladı. "Ulan küçücük yeğenimden ne istedin orospu çocuğu!"

155 POLİSİYEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin