10.Bölüm : Cennet Sanılan Cehennem.

78.3K 5.3K 2.6K
                                    

Selamlar benim güzel kar tanelerim <3

Bu sefer bölüm sonunda konuşmayacağım çünkü yarın yeni bölümde görüşeceğiz, dünki bölüme yazdığınız tüm yorumlar için ve mesajlarınız için sonsuz teşekkür ederim, iyi okumalar dilerim^^ 

Yukarıdaki müziği açmayı unutmayın :)

Ve tam buraya, bu satırın altına bana final teorilerinizi yazarsanız çok sevinirim^^

ÖPÜYORUM SİZİ. YARIN GÖRÜŞMEK ÜZERE <3


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


10.Bölüm : Cennet Sanılan Cehennem.

Psikiyatristimden ilk tanı aldığım zamanlar annem sürekli araştırır ve okurdu... Neydi bu anksiyete? Bir insana neler yapabilirdi? Bir insanı nasıl panik atağa sürüklerdi? Panik atak nasıl ortaya çıkardı? Panik atak anında bir insan ne hissederdi? Depresyon herkesin dilinde olduğu kadar basit miydi? Annem depresyon kelimesini çok kullanırdı, moralinin bozuk olduğu günler "Bugün depresyondayım, yarın geçer." derdi. Oysa depresyon bunun çok ötesindeydi. Anksiyete ve panik atak kelimeleri ise ailemin benim sayemde tanıştığı, yepyeni birer kavramdı.

Annem de babam da bu kavramları anlamakta çok zorlandılar. Ben herkesin "çekingen" diye adlandırdığı ama bunun çok daha ötesinde olan, terapilerle büyüyen bir çocuktum ama bir teşhis almak bambaşka bir boyuttu. Anksiyetenin bana yaptıkları görünenden fazlaydı, dışarı çıkmak istemiyordum, insanların içinde olmak istemiyordum, dışarıda kendimi stresli ve endişeli hissediyordum, yanımda insanlar varsa ben iyi değildim, bana göre eğer evimde değilsem güvende değildim. Eğer evimde değilsem tehlikenin ortasındaydım. Başlarda beni zorlamaya çalıştılar, beni sosyalleşmem gerektiğine, insanlarla bir arada olmam gerektiğine inandırmaya çalıştılar ama olmadı, zihin böyle işlemiyordu, zihin zorlanmayı sevmiyordu. Kabuslar, kaygılar, çarpıntılar benim en yakın dostumdu.

"Neden olmuş olabilir? Atağını tetikleyen bir şey olması lazım?" Annemin endişeli sesiyle gözlerimi araladığımda bir hastane odasında olduğumun farkındaydım.

Odada yalnızca annem, babam, ben ve terapistim vardı. Annem endişeyle terapistime sorular sorarken gözlerim kolumda takılı olan seruma kaydı, bu sakinleştirici olmalıydı.

"Uyandı," dedi terapistim anne ve babama dönerek, "Bizi biraz yalnız bıraksanız olur mu? Siz şu an çok endişelisiniz, konuşursanız stres olacak."

Ben kelimenin tam anlamıyla "boş" gözlerle onlara bakarken annem odadan ağlaya ağlaya çıktı. Babamın kolu annemin omzuna teselli etmek istercesine dokunurken endişeli gözleri bendeydi. Terapistim Aycan Hanım bana hafif bir tebessümle döndü. Elindeki dosya ile uzandığım hastane yatağının yanındaki koltuğa oturdu ve koltuğu biraz daha çekerek bana yaklaştı.

Kar Küresi (İki Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin