Bölüm 6

16.5K 524 8
                                    

Bugün acının başladığı üçüncü ay...

14 haziran 2014 cumartesi günü. Annem ve babamın on sekizinci yıl dönümü için şık bir restoranda güzel bir yemek hediye etmek istemiştim. Mükemmel olduğunu düşündüğüm bu planın beni karanlığa hapsedeceğini nereden bilebilirdim ki. Onların benden ebediyen ayrı kalacaklarını, onlarsız bir ömür geçireceğimi… bilemezdim. 
Bu gün onların yanımda olmayışının üçüncü ayı. Üç aya ne çok gözyaşı, hüzün, azap, isyan sığdırdım. Hayatın karanlık yönlerini gördüm. İnandım; herkesten, her şeyden önce kendime inandım. 
Şimdi üstümde tamamıyla siyahlara bürünmüş onların yanına gidiyorum. Uzun zamandır hiç uğramamıştım. Arabanın arka koltuğuna gömülüp dışarıda yağan yağmur damlalarının camda aşağıdan yukarıya doğru tırmanışını izliyordum. Ya da dışarıdan görünen buydu.
Araba durunca kendimi gerçek hayata sokmaya çalıştım. Zorlukla koltuktan kalktım. 
Teyzem ve anneannem mezarın bir kenarına oturdu. Onları dört beş adım geriden izliyordum. Anneannem hem ağlıyor hem kuran okuyor bir yandan da toprağı var gücüyle sıkıyordu. Teyzem dua ediyor, mezar taşını okşuyordu. Leyla mezar taşını üstüne ellerini koymuş toprağa gözleri dolu dolu bakıyordu.
Onlar bir karış mezarı annem yerine koyuyordu. Aslında teyzem annemin yanağını okşuyor gibiydi, anneannem sanki topraktan annemi çıkarmak için uğraşıyordu. O mezar artık annem yerine koyuluyordu. Ben artık o mezarda görüyordum annemi.
Hemen yan tarafında yatan babamın yanında kimse yoktu. Onu ailesi yalnız bıraktı yine. Zaten yaşarken de aynı değil miydi? O hep yalnızdı. Abisiyle hiçbir zaman şirket kararlarında ortak karar alamamışlar ve sürekli tartışmışlardı. 
Varlıklı bir ailesi vardı babamın ama hepsi sevgi yoksunuydu. Belli ki babamın mezarının onlara para kazandırmayacağını bildikleri için gelmemişlerdi. Gelmesinler zaten.
Anneannem, kalkıp yanıma geldi sıkıca sarıldı hıçkırıkları kulağımı tırmalıyordu. Donmuştum resmen, hareket edemiyor, ona sarılamıyordum. Hıçkırıkları birbiri ardına çıkıyor, nefes almakta zorlanıyordu. Teyzem ve Leyla anneannemin kollarından tutup benden uzaklaştırdı. Ben hipnoz olmuş gibi gözlerimi kırpmadan mezara bakıyordum.
“Kızım biz arabadayız.” Dedi teyzem onlar mezarlıktan çıkana kadar öylece durdum. Yağan yağmur şiddetini arttırmasıbeni kendime getirdi. Elimde ki şemsiyeyi bir kenara koyup annem ile babamın arasına bağdaş kurup oturdum. Kendimi konuşmak için zorluyordum. (Boğuk çıkan bir sesle)
“Anne, baba… Uzun zamandır yanınıza gelemedim özür dilerim. Ama sizin dediğiniz gibi bir insan olmaya çalıştım. Bu sefer elime yüzüme bulaştırmadım baba eminim ki içinden bunları geçiriyorsun...
Saçmalık mı bilmiyorum ama ben sizin beni bir yerlerden izlediğinizi düşünüyorum. Eğer izliyorsanız görüyorsunuzdur ağlamıyorum uzun zamandır.”
Uzunca bir süre sessizce bekledikten sonra:
“Ben sizi çok özledim ama. Her şeyde siz var gibisiniz hep yanımda gibi ama yoksunuz. Ve tembellik yapıp yanıma da gelmiyorsunuz.” Gözyaşlarım yağmurla karışıyordu. Elimin tersiyle yüzümü sildim. İkisinin ortasında yüzüstü yattım.
“Ve ben böyle yağmurlu gecelerde aranız da yatmayı da özledim. Şimşek çaktığında korkup koşarak yanınıza gelmeyi, annemle yemek yapmayı, babamın yüzme öğretme çabalarını, film gecelerini. Ben sizle sıkılmayı bile özledim. Hep burada böyle yatsam kimse karışmasa keşke.” 

Yağmur damlaları yumuşak inişler yapıyor ve etrafta oluşan toprak kokusu ile beni yatıştırıyordu. Söylemem gereken çok şey vardı. İçime attığım, içimden çıkaramadığım çok şey. Burada huzurluydum. Burada bir parça toprakta ve iki mezar taşının arasında...

“Canım…” bir ses birinsanı en fazla ne kadar sinirlendirirse o kadar sinirlendirmişti. Normal bir insanda güzel durabilecek bu kelime onun yani amcamın ağzına hiç yakışmıyordu. Yerimden yavaşça doğrulup karşımda ki her gördüğüm de midemi bulandıran adama baktım. Kaşlarımı çatıp
“Ne vardı?” dedim.
“Abimin yanına geldim. Neden bu kadar sinirlisin bir şey mi oldu yoksa”
Üç aydır sadece annem ve babamı toprağa verdiğim gün gördüğüm amcam olacak adam benimle mi ilgileniyordu.
“Evet, bir şey var. Senin burada olman eminim ki babamı ve annemi rahatsız ediyordur. Git buradan” mezarın çıkışını gösterdim.
“Gizem onlar öldü ne senin o güzel sesini duyuyorlar ne de benim burada olduğumu bile biliyorlar.” Sesin de bariz dalga vardı.
“Git buradan. Sen nereden bileceksin ki. Onlar seni burada istemiyor. Sen ne onların ne de benim hiçbir şeyim değilsin.” Ayağa kalkıp hiddetle sesimin çıkacağı son tonda bağırmaya başladım. Eğilip gözlerimin içine baktı.
“Sen istesen de istemesen de benimle bağlarınız var. Orada yatan benim abim ve sende benim yeğenimsin.” Her bir kelimeyi sanki kafama kazımak istermiş gibi üzerinde durdu.

SİSBULUTUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin