Ölebilirim genç yaşımda,
En güzel şiirlerimi söylemeden götürebilirim. Şimdi kavak yelleri esiyorken başımda, Sevgilim,
seni bir akşam-üstü düşündürebilirim.Lavinia, Özdemir Asaf
Dünyanın bir sonu olduğu gerçeği kafamdaki kurşunla birleştiğinde, evvela doğrunun bu olduğuna inanmıştım. Bir gün ansızın ölecektim ve kimsenin benden haberi dahi olmayacaktı. Öylece göçüp gidecektim bu diyardan diye düşünüyordum. Lakin şimdi beni seven bir adam vardı. Ben öldüğümde benim için ağlayacak biri vardı.
Tam şu an kollarımın arasında uyurken, bundan daha güzel bir akşam saatleri olamazdı. Kar yavaş yavaş yağarken, karanlık çökmüş havayı pencereden izliyordum. Evimizdeki sobanın ateşini hiç düşürmemiş ve sürekli yanması için saat başı odun atıyordum. Doktorun üşümemesi için elimden geleni yapıyordum.
Sobanın üzerindeki güğümde kaynayan suyun sesi ve ateşin çıtırtı sesleri birleşince, omzumda duran saçlardan derin bir nefes aldım. Manolya kokusu buram buram burnuma dolarken, yarın ameliyat olacağımın gerçeği kalbimi hızlandırıyordu. Güzeller güzeli taehyung'u yalnız bırakma ihtimalim elimi ayağımı birbirine dolamıştı.
Bir yudum su olmuştu bana bu dünyada. Ben onun gözleri, o benim elim ayağım olmuştu. Aylardır yanımda olmasına rağmen sanki daha dün gelmiş gibi heyecanlanıyordum onu görünce. Askere gitmeden önce annemin beni evlendirmek istediği gerçeği, buz kesmeme neden olurken ona gerçek benliğimden söz edememenin ağırlığını yaşıyordum.
Kasabadan güzel bir kız bulup, o zavallının da hayalleriyle oynamıştı. Askerlik yaşamım boyunca çok fazla zorlanmıştım lakin düşmanın eline düştüğümde kafama yediğim kurşundu beni baştan yaratan. Ordan geçen bir köylü olmasaydı ben belki şu an toprağın yedi kat altında çürümüş olacaktım. Her zaman düşünürdüm mucize neden beni bulmuştu?
Lakin hiçbir zaman buna bir cevap bulamamıştım. İyi bir adam veya tanrının sevdiği bir kulu olmuş olmam gerekiyordu ama ben nedenini şimdi anlıyordum. Benim sevilmeye, kusurlarıma rağmen ölmeden önce sevildiğimi hissetmeme ihtiyacım vardı. Doktorun ise gözlerindeki o güzel kusura rağmen, onu sevmekten vazgeçmeyecek birine ihtiyacı vardı.
Biz birbirimizin kaderi olduğumuz için, ben yaşıyordum. Kesinlikle doktordan sonra taşlar kafamda yerine oturmuştu. Sevdiğim adam sayesinde, onunla olmam gerektiği için yaşıyordum. Gönlüm çorak ve boştu yıllardır. Kendime uygun birini aramamıştım hiç. Her zaman onun gelip beni bulmasını istiyordum.
O gün, bitmiş ve eski dükkanıma ayak bastığında kalbimde oluşan o hızı asla unutamıyordum. Derin derin aldığım nefeslerin haddi hesabı yoktu. Hala uyuyan suratına baktığımda ellerim titriyordu güzelliği karşısında. Ben aniden, birden ama yaşayarak aşık olmuştum doktora. Fikirleri, sıcaklığı, kokusu aşık etmişti beni kendine.
Ben onu nasıl sevdiğimi düşünürken, yavaşça göğsümde oluşan hareketlilikle uyandığını belli etmişti. Her hareket ettiğinde boynundan dehşet bir şekilde manolya kokusu yayılıyordu. "Terzi," pürüzlü ve uykulu sesi kalbimi okşarken onun bu haline gülümsedim. "Günaydın sevgilim," ona hitap seklimi duyduğunda dudakları iki yana kıvrılmıştı.
"Günaydın, nasıl hissediyorsun?" Dün doktorun arkadaşından ameliyat günü aldığımızdan beri, bu kadar erken olması biraz korkmama neden olsa bile, doktorun beni öperek sakinleştirmesi kâfi gelmişti. Onu üzmek ve korkutmak asla istemiyordum. Doktor benim iyileşme durumuma oldukça pozitif bakarken aksini iddia etmeyecektim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Manolya ✓
Fanfiction"Ölü bir manolya." Yıl, 1950 Genç bir terzi, Görme engelli bir müşteri.