~16~

10.1K 249 171
                                    

Gözlerimi açtığımda beyaz tavan ve oldukça lüks görünen lamba ile göz göze geldim.

Bu nasıl cümle Ece Naz?

Konu ben olduğum için fazla sorgulamamak gerek aslında..

Son yaşananlar bir bir gözümün önüne gelirken, fevri bir hareketle yerimden kalktım.

Ah! Başım dönüyor!

Yüzümü buruşturarak başımı ovaladım.

Bulunduğum odayı incelemeye bile tenezzül etmeden, karşımda duran beyaz kapıya koştum. Kolunu indirdim. Açılmadı. Kilitlemişler!

Ne yani şimdi esir mi alınmıştım?! Hasiktir! Bana işkence mi edeceklerdi yani?

Ya yüzüme kezzap atıp, kırk yerimden bıçaklayıp beni şişeye oturturlarsa?

Endişeyle, kapıyı yumruklamaya başladım. "Açın lan şu siktiğimin kapısını! Bana işkence etmenize asla izin vermeyeceğim! Hepinizi tek tek falakaya yatırır, suratınızda twerk atarım!" Diye, çemkirdim.

Suratlarına twerk atmak mı? Bu nasıl fantazi Ece Naz?

"Bende kendini yedirecek göz var mı lan?! Hepinizin anasını ağlatırım! Kahpenin torunları sizi!"

Kapıyı yumruklamaya devam ediyordum. Sanırım kendimi fazla kaptırmıştım.

Kapı sert bir şekilde açılınca, dengemi koruyamadım. Göt üstü yere çakıldım.

Sarışın koruma göt üstü yere kapaklanan bana şaşkınlıkla bakıyordu.

"Ulan Araf abi belamı sikecek senin yüzünden! Kalk kız ordan!" Diye, çemkirdi.

Normal mafya hikâyelerinde esas adam gelirdi odaya. Hatta kıza 'artık benim esirimsin' falan derdi.

Tamam bu kadar mafya muhabbeti yeter.

Aklıma Gökhan'ın yere yığılışı gelmişti. Yutkundum.

Rüzgâr ve Lin Lan da vurulmuştu!

Allah'ım n'olur iyi olsunlar..

Koruma kapının eşiğinde durmuş, öylece yüzüme bakmaya devam ediyordu.

"Ulan yenge de ne cazgır çıktı he!" Dedi, sarışın korumanın arkasında beliren başka bir koruma.

"Babandır yenge!" Diye, çemkirdim. Koruma yüzünü buruşturdu.

"Abov sesi de cırtlak." Dedi, sarışın korumaya bakarak. Gözlerimi kıstım. "Bana işkence etmenize asla izin vermeyeceğim lan!" Diye, cırladım.

"Çok film izlemiş herhalde." Diye, mırıldandı sarı olan koruma.

"Belki de rüyasında kendisine işkence edildiğini görmüştür." Dedi, diğer esmer olan koruma. Bakışları bana çevrildi.  "Yengeciğim biz sana işkence etmeyi düşünmüyoruz. Eğer patron öyle düşünüyorsa bilemem tabii. Ama bize öyle bir şey söylemedi. Yani... Şimdilik."

"Gerizekalı!" Dedi, sarı olan koruma. Esmer korumayı dürtmeyi de ihmal etmemişti.

"Benim adım Yiğit yenge." Dedi, esmer koruma. "Aha bu salak da İbo." Diye devam etti, sarışın korumayı göstererek.

"Ben senin yengen değilim ya!" Diye, cırladım.

"Ayağa kalk kız!" Dedi, adının İbo olduğunu öğrendiğim sarı koruma.

Kalkmayacaktım!

"Gökhan ve Rüzgâr'a noldu?" Diye, sordum.

N'olur iyi olsunlar..

"Rüzgâr iyi de, Gökhan için aynı şeyi söyleyemeyiz. Öğleleyin cenaze namazı kılındı herhalde." Dedi, adı Yiğit olan esmer koruma.

İbo, Yiğit'in ensesine bir tane geçirdi. "Oğlum salak mısın, taklit mi yapıyorsun lan?!" Diye, çemkirdi.

Hızla başımı iki yana sallamaya başladım. "Hayır! Yalan söylüyorsunuz! Hayır!" Diye, bağırdım. Bağıra bağıra ağlamaya başladım.

Gökhan geçmiş de piçlik yapmış olabilirsin, lâkin ölmeyi hak etmiyordun..

"Al işte senin yüzünden Araf abi ikimizi kazığa oturtacak!" Dedi, İbo bezgin bir tonlamayla.

Yiğit yanıma geldi. Cebinden bir şeker çıkarıp, bana uzattı. "Susarsan sana şeker veririm." Dedi, büyük bir ciddiyetle.

"Cebinde şeker ne arıyor lan?" Diye, sordu İbo.

Yiğit omuz silkti. "Babannemden aldım."

İbo hayretle başını salladı. Bir şey söylemeden bulunduğumuz ortamı terk etti.

"Gökhan! Beni bırakıp nereye gittin sen?" Dedim, göz yaşlarımın arasından.

"Ahirete." Dedi, Yiğit. Daha çok ağladığımda, "şaka yaptım kız! Vallahi öbür tarafa gidip gelecekmiş! Merak etmiş oraları. Küçük bir gezinti işte." Diye, düzeltmeye çalıştı.

Hem sıçıp hem de suvamıştı!

Ulan normalde korumalar bu kadar aptal olur muydu? Yoksa bu adam benimle taşşak mı geçiyordu?

Ağlamam aniden durdu. "Acıktım." Diye, mırıldandım.

"Tamam sen bekle burada. Ben sana yiyecek bir şeyler getireyim." Dedi, Yiğit. Bir şey dememi beklemeden hızlı adımlarla gitti.

İnşallah Gökhan ölmemiştir..

Belki de beni kandırıyorlardı? Her an her şey olabilirdi. O yüzden bir an önce buradan kurtulmanın bir yolunu bulacaktım. Başımı önüme eğip, ağlamaya devam ettim.

Bir beş dakika daha böyle bekledikten sonra, başımı kaldırdım. Müdür kapıya yaşlanmış, dikkatle beni izliyordu.

"Kim ağlattı lan bu kızı!" Diye, bağırdı. Hayır, bağırmadı. Gürledi.

"Sen ağlattın!" Dedim, titreyen sesimle.

Müdür bana yaklaştı. Dizlerinin üzerine çöktü. Yüzümü avuçlarının arasına aldı. Baş parmaklarıyla göz yaşlarımı sildi. Elini ittirdim. 

"Dokunma ba.." diye, bağıracaktım ki sümüğüm aktı. Kolumla sildim.

Off rezil oldum al işte!

Müdür gülümsedi. İçtenlikle gülümsedi hem de...

Burnumu çektim. Öyle bir çektim ki, tüm sümükler beynime gitti.

"Pek sümüklüsün." Dedi, muzur bir ifadeyle. Gülümsüyordu. Omuz silktim. "Kalk bir duş al istersen. Rahatlatır." Diye, devam etti.

Üşeniyordum!

Kolumdan tutup, benimle beraber kalktı. "Duş almayacağım!" Dedim, itiraz ederek.

"Acıkmışsındır sen. Gel hadi, sana bir şeyler hazırlayayım." Dedi.

Yiğit bana yemek getirmeye gitmişti. Nerde kaldı lan?

Müdür, elimden tutup beni odadan çıkardı. Yavaş adımlarla merdivenlerden inmeye başladık. Elimi öyle sıkı tutmuştu ki.. sanki kaçarım diye korkuyordu.

Şaka gibi! Şu başıma gelenlere bir bak.

Daha on gün önce böyle bir şey yaşayacağımı söyleseler kesinlikle inanmazdım. Ama hayat öyle bir oyun oynuyordu ki bazen.. 'neydim, ne oldum' diyorsun.

Bundan sonra ki hayatım belirsizlik içindeydi. Ya müdüre aşık olacaktım, ya da buradan kaçıp kurtulmanın bir yolunu bulacaktım..

İkinci seçenek kulağa çok daha mantıklı geliyordu!

                                *****
Hellooğ kafanız karıştı biliyorum ahshsh. Araf Ece Naz'ı sırf kollarında ölen sevgilisine benzedigi için esir aldı.

Peki sizce zamanla aşık olabilir mi? Yoksa sadece takıntılı olarak mı kalır?

Ve sizce Rüzgâr mı Araf mı yoksa Gökhan mı? İdeal erkek tipinizi yoruma bekliyorum.

Kapının Ardında ki Yüz (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin