yeniden nefes alıyorum, 10

470 80 167
                                        

Sımsıcak konuşurdun konuşunca
ırmak gibi rüzgar gibi konuşurdun
yayla kokuşlu çiçekler açardı sanki
çiğdemler güller mor menevşeler açardı
sımsıcak konuşurdun konuşunca
hâlâ koynumda resmin

Ahmet Telli, Hala Koynumda Resmin

İnsan çok zaman sonra, ilk defa bir şeyler başardığında oldukça mutlu hisseder. Tıpkı çöle dönmüş ruhumuz, birini ilk defa sevdiğinde içimizde oluşan o saf mutluluk gibi. Cama doğru baktığımda, hava oldukça kapalı ve hafif yağmur çiseliyordu. Sobanın yanıyor oluşu, üzerimizde olan kalın yorgan ve kollarımın arasındaki doktor beni oldukça huzurlu hissetirmişti.

Dün gece, o baloda olan öpücük... Gerçekten ani olmuştu çünkü parlak dudakları aklımı başımdan almış ve beni ciddi anlamda zorlamıştı. Öpmek istiyordum uzun zamandır onu, sevmek istiyordum. Onunla uyumak, onunla oyunmak ve ona kocaman sarılmak istiyordum. Sevmek nedir bilmiyordum ama onu seviyordum. Dün gece tamamen mükemmeldi.

Şimdi doktor kollarımın arasında masumca uyurken, nefes almak bile çok zor geliyordu. Onun sıcak nefesi boynumu esir aldığından beri deliriyordum. Öpücüğümüzün ardından, yanakları kızarmış ve telaşa düşmüştü. Bu yüzden sonrasında çok konuşamamıştık. Eve geldiğimiz zaman onu kendi evime getirmiş, sıcak kahve yapmış ve balkonda öylece oturmuştuk.

Ne öpücükten bahsetmiştik, ne onun bana karşılık vermesinden. Susarak oturmuş ama aynı zamanda farkında olmadan konuşmuştuk. Taehyung eğer benden rahatsız olsaydı evime asla gelmezdi. Onu öpmem, ona kötü gelseydi benimle asla oturmazdı. Biliyordum ona ne zaman yaklaşsam beni itmeyişinden anlamıştım. Belki de bu yüzden bu kadar cesurdum.

Ben bunları düşünürken, Taehyung'un yerinde kıpırdanmasıyla tüm düşüncelerimden sıyrıldım. Boynuma sokulmuştu soğuktan ve gece orda hiç kıpırdamadan uyuya kalmıştı. Ufak mırıltısı ve burnunu boynuna sürtüşü kasılmama neden olmuştu. "Günaydın," sesimi duyar duymaz olduğu yere kalakalmıştı. Onun bu tatlı hali gülümsememe neden oluyordu.

"Günaydın," çekingen ve narin sesi kulağıma her dolduğunda canımdan can gidiyordu. Onu gerçekten çok seviyordum ve onsuz yaşamak istemiyordum. Birden hayatıma giren bu adamı deli gibi benimsemiştim. Elimi yorganın altından beline sardım ve kendime çektim. Şimdi burnu, benim burnuma temas ederken zorla nefes aldığını görebiliyordum.

Etkilenmişti...

"İyi misin hyung?" Bu soruyu sorma sebebim tamamen dün gecenin konusunu açmaktı. Gerçekten ne hissettiğini bilmek istiyordum. Onunla beraber olmam gerekiyordu ve bunu onun da istediğini çok iyi biliyordum. "İyiyim," kafasını eğmiş sadece göğsüme kitlenmişti. Bu kadar utangaç olacağını çok iyi biliyordum. Bu yüzden benim daha açık olmam gerekiyordu.

"Dün gece seni öptüm," o an kafasını aniden kaldırdı ve bana bakmaya başladı. Beni görüyordu ve hissediyordu. "Sen de bana karşılık verdin doktor." Gerçekten vermişti, ellerini boynuma sarıp, beni öpüşünü hala unutamıyordum. "Evet verdim," ilk defa bu konu hakkında konuşuyor olması kalbimi oldukça hızlı attırmıştı.

"Peki ne düşünüyorsun?" Bunların hepsini ona sormam ve cevabımı almam gerekiyordu. Bana kendinin de istediğini söylediği an, onu yeniden öpecektim. Bu sorumdan sonra susmuştu ve konuşmamıştı ben de onu zorlamamıştım. "Sorun değil," diyerek yanağına uzun bir öpücük bıraktım. Anında boynuma sokulmuş ve ellerini belime sarmıştı. Bana sığınışı, beni deli ediyordu.

"Korkuyorum," bunu onun ağzından duyduğum an nefesim kesilmişti. Onu korkutan tam olarak neydi? "Neyden korkuyorsun?" Biraz daha sıkı sarıldığında ben de beline daha sıkı sarıldım. "Gözlerim görmüyor, benimle nasıl yaşayacaksın? İlla gideceksin, yorulacaksın... Seni kaybetmekten korkuyorum."

Dediklerini duyduğumda, korkusunu anladığımda ölmek istemiştim. O sırf görmüyor diye insanların onu bırakmış olma ihtimali beni çok üzmüştü. O kadar güzel bir adamdı ki, ona aşık olmamak elde değildi. Nefes kesici bir güzelliği ve insanın aklını başından alan keskin manolya kokusu deli ediyordu beni. Gerçekten çok güzeldi doktor.

"Seni asla bırakmam, ben seni bu halinle seviyorum. Hyung çok güzelsin, beni nefessiz bırakacak kadar güzelsin. Seni her gördüğümde mutluluktan ölmek istiyorum. Çok seviyorum seni, çok fazla." Bu dediklerimden sonra yavaşça boynumdan ayrıldı ve yüz yüze geldik. Dudaklarında oluşan o burukluk, kalbimi ezmişti.

"Beni bırakmaz mısın?" Bu sorusu öyle masum, öyle tatlı gelmişti ki bana, istese dahi bırakmazdım onu. Elimle saçlarını yavaşça okşadığımda, yumuşak hissi ellerimin karıncalanmasına neden olmuştu. "Seni bırakamam, yüzümdeki yarayı sevmiş birisin sen, beni böyle kabul eden ilk insansın, acımadan, iğrenmeden sevdin yaramı. Seni bırakmam imkansız artık."

Bu sözlerim, onun derin bir nefes almasına neden olduktan sonra yavaşça gülümsemesi dudaklarına yayılmıştı. "Dün beni öptüğünde," konuşmaya çalışması ve cümleleri toparlama şekli gözüme çok tatlı gelmişti. "Gerçekten çok güzel hissettim terzi, beni hep öp istedim." İşte bu, kesinlikle beni istediğinin kanıtıydı. Bunu gerçekten çok duymak istemiştim.

"Ben seni hep öperim, bunun için yanıp tutuşuyorum." Kıkırtısı ve utangaç bakışları beni mutlu ederken tek isteğim onu yine öpebilmekti. Yavaşça yaklaştığımda bunu kesinlikle hissetmişti. Asla dur dememiş, belimi sıkıca kavramasıyla istediğini belli etmişti. Sıcak dudaklarına, kendi dudaklarımı bastırdığım zaman, ikimiz de durduk.

Bir müddet Taehyung'un sıcak dudaklarını ve yumuşaklığını hissedip, dudaklarımı oynattım. Çok güzeldi tadı, verdiği her his muhteşem derecede güzeldi. "Hyung çok güzelsin," bunları hep söylemek istiyordum ona. Sürekli onu ne kadar sevdiğimi, ne kadar güzel olduğunu ona söylemek istiyordum. Çünkü o bunun farkında bile değildi...

Biraz daha birbirimizi öptükten sonra hafif çekildik. Dudakları şişmiş ve kızarmıştı. Dolgun dudaklarımın üzerinde bal gibi olan tadı kalmıştı. "Sanırım seni daha sık öpmem gerekiyor." Taehyung'un bu sözlerimden sonra utanarak arkasını dönmesi kahkaha atmama neden olmuştu. Hemen beline sarılıp, kendime doğru çektim. Sırtı, göğsüme konmuştu.

"Utanma lütfen, ben sana iltifat etmek için yaşıyorum." Boynuna dudaklarımı bastırıp, mis kokusunu içime çektiğimde, belinde olan ellerimin üzerine kendi ellerini koyup, parmaklarımı okşadı. Kesinlikle hoşuna gidiyordu ama utanmadan edemiyordu. "Sen de harika birisin terzi." Ondan bunu duymak beni gülümsetirken, daha sıkı sarıldım.

"Ne olursa olsun benden gitmezsin değil mi hyung? Lütfen benden gitme." Korkuyordum, sırrımı öğrendiğinde benden gitmesinden çok korkuyordum. Yine de onu, doya doya yaşamak istiyordum. Ne kadar tedirgin olduğumu anladığı an, yavaşça bana doğru döndü. Sıcak nefesi beni harlıyordu. Çok seviyordum ondan gelen her şeyi.

"Bir derdin olduğunu anlayabiliyorum, lütfen benimle paylaş." Uzun parmaklarıyla yüzümü kavradığında, cidden dağılmıştım. Elmacık kemiklerimin üzerini okşayarak seviyordu. "Asıl ben, beni bırakmandan korkuyorum." Onunla, daha doğrusu biriyle bu kadar açık konuşmak bile benim için çok yeniydi. Genelde huysuz, dengesiz biri olurdum bu durumum yüzünden.

Her kabustan sonra dengem bozulur ve gözlerim kararırdı. Askerlik dönemimden bana kalan tek hatıra buydu. Yediğim en büyük darbeydi ve kimsenin bundan haberi yoktu. Olsun istememiştim, acınılacak bir durumum yoktu diye düşünüyordum ama vardı. "Hadi bana söyle terzi, neyin var? Ben de seni bırakmam söz veriyorum, anlat bana."

Sevgi demek ki buydu, güven demekti. O an tüm gardımı indirdim, doktora güvendim. O dudaklarıma ufak bir öpücük bıraktığı an tüm dengem bozuldu. Dilim çözüldü, bu hayattan yediğim en büyük darbeyi, kafamda taşıdığımı sonunda birine söylemiştim. Sırtımdaki tüm yükten, boğazıma binen ağırlıktan doktor sayesinde kurtulmuştum.

"Kafamda bir kurşunla yaşıyorum."

Manolya ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin