Çiçekli Pencere
8. Bölüm
"Sence güneş kadın mı erkek mi?"
"Kadın olmalı. Çünkü ay bir kadın, gitgelleri var malum. İkisinin de dünya için kapıştığını düşünürsek... Fedakar ama yakmaya hazır yapısı da cabası."
Bugün telefonla randevulaşıp da gelmiştik parka. Geçen seferki park değildi ama yine küçücük ve çocuklarla, yaşlı teyze ve amcalarla dopdolu bir yerdi.
Enes bu kez de bir fötr şapka takmıştı. Siyah kot pantolonunun üzerine kırmızı bir tişört ve üstüne de gri bir fötr şapka. Beyazlığını renklerle örtmeye çalışır gibi.
"Makul." dedim yine çok sevdiğim cevabına, "Siz ne zaman geldiniz bu apartmana?"
Onların yeni komşu olduğundan emindim. Ben kendimi bildim bileli bu evde yaşıyorduk, annemle babam evlenince bu eve yerleşmişler. Çevredeki binalar gitgide daha sıklaşsa da gözlerimle tanırım herkesi. Hayatlarını bilmem ama her birine uygun bir öykü hazırlamışımdır. Enes'e olan merakım o kadar büyüktü ki gerçek öyküsünü bilmek istemiştim.
"İki ay olacak. Ne kadar da dikkatlisin."
"Bazen öyle derler." Sadece bazen. Çoğunlukla dünyanın döndüğünü bile anlamam. Benden sıkılmasından ölesiye korkuyordum, kendimi ayakta buldum. "Hadi salıncağa binelim!"
"Çocuklar bizi kovmakla kalmaz, üstüne bir güzel döver Çiçek Kız."
"Aklımı da sallandırmak istiyorum, buna değer Bulut Çocuk."
Ona taktığım ismi duyunca yüzü karardı. Ama bir şey demedi, kalktı. Neden öyle oldu? Yanlış mı anladı? Benim için önemini bilmiyordu ki bulutların. Renginden mi sanmıştı?
Kendimi ifade edecek sözleri seçemedim, arkadaşını istemeden kıran her insan gibi içim derin bir kuyuya dönüştü. Boş bir salıncağa otururken gülümseme gayretindeydim tekrar.
"Bazı günler parka gidip sallanırım," diye fısıldadım, Enes yanımda duruyordu, "teyzeler hep böyle kötü bakarlar. Ben de gözlerimi kapatıp içimden şarkı söylerim. Ben görmezsem onlar da bakmaz belki diye."
"Kocaman kız salıncakları rahat bıraksın diyorlardır."
"Kocaman çocuk ne zaman binecek acaba? Çocuklar kapmadan hızlı olmalısın."
"Sığmam ki." dedi ama salıncağın korumasını kaldırıp kendini ite ite yerleştirdi. Uzun bacakları ikiye katlanmıştı, kendimi tutamayıp güldüm.
İkimiz de yavaş yavaş sallanırken soru yağmuruma hazırdım artık. Gözlerim kapalı.
"Kaç yaşındasın?"
"Biyolojik olarak 25 ama toplamda on yıldan fazla yaşamadığıma eminim. Uykular dahil."
"İki ay önce nerede yaşıyordunuz?"
"Karşı yakada. Taksici olsaydım 'Ben karşının taksisiyim' diye yırtardım her şeyden."
"Neden taşındınız?"
"Öyle gerekti."
Sesi donuklaşınca durmam gerektiğini hissettim. O kısım şimdilik kilitli kalmalıydı. Bu kadar meraklı olmama karşın hala esprili ve nazikti zaten, saygılı olup buğulu alanları kurcalamamalıydım. Onu bu kadar iyi tanımam normal miydi? Her cevabında ona daha çok yaklaşmam?
Biraz sonra, sorularımı durdurduğumu unutup tekrar soru sordum. "Çok sosyal biri gibisin. Öyle mi?"
"Çok ortam değiştirdim, çevrem genişledi. Ama insanlarla senin gibi rahat değilimdir genelde."
Ben mi rahattım, yoksa benimleyken o mu rahattı? Aslında ilkini kast ettiğini adım gibi bilmeme rağmen ikincisini anlamayı tercih ettim. Bana kalmış bir şeydi sonuçta.
"Sadece pazar günleri mi izinlisin? Ve dün kask taktın mı?"
"Sen gerçekten çok iyi bir arkadaşsın Çiçek Kız."
Gözlerimi açtım. "Arkadaşı tanımla."
Kıkırdadı, baktım ki o da yummuş gözlerini.
"Bu dünyadaki ödünç pencerelerimiz."
Birkaç beyaz saç teli rüzgardan arkaya kaymış şapkasının altından arsızca gülümsüyordu. Gözlerimi onlardan ayırmadım, "Neden kapı değil?"
"Çünkü bütün kapılar yalnız O'na açılır. Pencerelerse dünyaya güzel bakışlar sunar... Bir pencere iyi değerlendirilirse kapı vazifesi görebilir ama. Bu yüzden iyi pencereler seçmek bize bırakılmış zaten. Ama yine de O'nun hediyesi, ödünç."
Ne güzel konuşuyordu böyle. Anladığımı düşündüm gözlerimi kapatırken. Onun için sadece arkadaş olsam da hediye olmak güzeldi. Arkadaşlığına ihanet mi ediyordum ona hayran olurken? Hayır, bunu evde düşünüp üzülürsün, şimdi değil.
Arayıp bulamadığın o şarkıyım, diyordu bir şarkıcı, yani bence öyle olmalıyım. Arayıp bulamadığın o şarkı olsam ne olur ki Bulut Çocuk? Yoksa çok şey mi istemiş olurum senden? Yalnızca en güzel pencerem olmana razı mı olmalı?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçekli Pencere
RomanceBu hayatta herkesin bir çiçekli penceresi vardır, demişti biri. Siz de birinin çiçekli penceresisinizdir, eğer değilseniz de olacaksınızdır bir gün. Ben çiçekli penceremi bulmuştum.