2. Bölüm

953 65 5
                                    

10 Haziran 2020

Pastaneye girdiğimde tüm müşterilere günaydın diyerek mutfağa geçtim. Hem pasta şefim hemde dükkanın sahibi Alice Brown "geç kaldın" dediğinde önlüğümü aldım ve üzerime geçirirken yanağına bir öpücük bıraktım. "Özür dilerim Jennie sözümü dinlemedi"

Jennie benim küçük kız kardeşimdi. Anasınıfına gidiyordu ve inanılmaz yaramazdı. Annem ve babamı kaybettiğimden beri hem bize bakmak İçin çalışıyor hemde okula gidiyordum. İlerde doktor olacağıma dair kendime söz vermiştim. Şimdi üniversite üçüncü sınıf öğrencisiyim. Hayallerime yaklaşmama çok az kalmıştı.

Hızla hamurun başına geçtiğimde durup elimi yıkadım. Temizlik Stiles pastanesinde bir numaralı özelliktir. Evet, pastanenin ismi benim adım çünkü Alice ilerde burayı benim yöneteceğimi söylüyordu.

"Stiles" sesini duyduğumda kafamı çevirdim. Alice tezgaha yaslanıp bana baktı. "Hale şirketine yeni bir pastacı aranıyormuş. Bir şansını denesen ya sende"

Biraz gülümsedim. Hale şirketi Kaliforniya'nın en büyük çaplı şirketiydi. Oraya sadece mükemmel insanlar alınırdı.

"Yok ablam, benim orda ne işim olur? Koskoca şirkete tatlılarımı nasıl beğendireyim"

Hamuru bölüp tepsiye koyarken Alice kolumu tutup beni kendine çevirdi.

"Senin için en iyisini istiyorum yavrum. Sen benim oğlum gibisin. Hem oralar daha rahattır. Gecenin birine kadar benimle beklemezsin, paranı düzgün alırsın. Hem bakarsın senin sayende burası da ünlü olur"

Beni bıraktığında önüme döndüm ve düşünmeye çalışarak kurabiyelere devam ettim. Hale şirketi, pastacılık, küçük bir pastaneden çıkan ben, gerçekten bir pasta şefi olan milyonlarca insan... Oraya girebilme ihtimalim çok düşüktü.

"Eğer kabul edilmezsem burada çalışmaya devam edebilir miyim?"

"Tabii ki benim kapım sana hep açık"

Dediğiyle biraz gülümsedim ve "teşekkür ederim abla" diye mırıldandım.

Alice kocasını ve kızını bir denizde kaybetmişti. Zavallılar bir deniz motorunun pervanesinde can vermişti. Hâlâ her sene Alice ablayla onları ziyaret etmeye gidiyoruz. O benim annem, ben onun oğluydum.

İki sene önce açılmış bu pastanenin ismi dört ay boyunca konulmamış çünkü Alice'in aklına bir şey gelmemiş. Dört ay boyunca bu pastane '"isimsiz' olarak anılmış. Sonra iş ilanını camda gördüm. O zaman işe çok ihtiyacım vardı ve Jennie bir yaşındaydı ben ise lise üç.

İçeri girdiğimde tek kişi Alice'ti. Hiçbir çalışanı yoktu o yüzden beni aldı. Bana yaptığı tatlı çeşitlerini tattırıp hangisini menüye alıp hangisini çıkarmamız gerektiği gibi bir sürü soru sordu. Seçtiğim tatlıları yapmayı öğretti bana. O o kadar iyi kalpliydi ki insanın ona 'öf' demeye dili varmıyordu.

Kurabiyeleri fırından çıkardığımda içeri girdim ve boş tabakları alıp yeni gelenlerin siparişini de alarak içeri girdim. Orada ki kıza siparişleri söylediğimde o hazırlamaya geçti bende bulaşıklara...

Dört saat bugünkü üçüncü bulaşığı bitirdim. Elimi kurularken gözüm saate takıldı. Geç kalmıştım! Koşarak Alice'yi bulup "çıkabilir miyim" diye sordum. O kafasını salladığında hızla önlüğümü çıkardım ve koşmaya başladım. Okul buraya zaten yakındı. Beş dakikada vardığımda Jennie bir yere oturmuş toprağı eşeliyordu. Tam önünde durup nefesimi düzenlendiğimde çöküp yanağına bir öpücük bıraktım.

"Naptın bakalım" diye sorduğumda ayağa kalktı ve elimi tuttu. Yerde duran çantasını almak istediğinde ise çanta yerden bile kalkmadı. Gitmemesi için Jennie'yi tutup çantayı açtım. "Bu ne?"

Sorduğum şeyle yerinde zıplamaya başladı. "Taş" diye haykırdığında elimi alnıma vurdum. "Senin çantanda ne işi var"

"Çok güzeller"

"Bunları eve alamayız Jennie"

"Zaten eve sokmayız ki. Ben onları toprağa dikeceğim taş ağacı olsun diye"

"Oh, bebeğim taş ağacı çıkamaz. Çıksa da dallara yazık olmaz mıydı?"

"Ama ben taş ekmek istiyorum"

Derin bir nefes aldım sakince taşları çantadan çıkardım ve "elma ek tamam mı" diye sordum. "İlerde gölgesinde oturur, meyvesini yersin"

"Tamam"

Tüm taşları çıkardığımda eve döndük. Gelirken bir elma ağacı tohumu almış, yarın onu ekeceğimize söz vermiştim. Çantayı kenara koyup yatakta zıplayan Jennie'yi sırtıma alıp yere bıraktım. Her gün başka bir şey döktüğü kıyafetini çıkardım ve yeni bir tişört giydirip kirliyi sepete attım.

"Bella'ya gidiyoruz" dediğimde kucağıma atladı ve evden çıktık. Alt komşumuz Bella'nın zilini çaldığımda "Jennie'm geldi" sesini duydum. Kapı hızla açıldığında Bella ne olduğunu bile anlamadan Jennie'yi kucağına aldı.

"Benim gitmem gerekiyor. Görüşürüz Jennie sakın Bella'yı üzme. Teşekkür ederim Bella"

Bella üç senedir Jennie'ye koşulsuz bakıyordu. Arada bir eğer param yeterse evinin bir yerlerine para sıkıştırıyordum. O olmasa şu an sokakta yatıyor olurduk.

Fırına tekrar girdiğimde boş kalan tek bir yer yoktu. Hızla içeri girip önlüğümü taktım ve fırında ki kurabiyeleri kontrol ettim. Benim yaptıklarım bitmiş olmalıydı. Önü cam olan yere kurabiyeleri yerleştirdiğimde tepsiyi kenara koydum. Kasada bekleyen adam Alice'ye bağırmaya başladığında Alice'yi yavaşça kenara çektim.

"Sorun nedir?"

"Pastamdan kıl çıktı ve bu kadın hâlâ bunun imkansız olduğunu söylüyor"

"Beyefendi hepimizin kafasında bone var ama emin olmak istiyorsak biraz bekleyin. Hızla aşağıda ki bilgisayarda kayıtları geri almaya başladım. O adamı gördüğümde biraz gülümsedim.

"Kendi kılınızı kendiniz yaratmışsınız"

Ben öyle dedikten sonra adam hiçbir şey demeden dışarı çıktı. Pastasına dokunmamıştı.

Saat gece bir olduğunda paramı alıp eve döndüm. Bella'nın kapısını tıklattığımda kapı yavaşça açıldı. Uyuyan Jennie'yi kucağıma alıp cebimi Bella'ya çevirdim. "Cebimden alır mısın?" dediğimde gözlerini devirdi ve "görüşürüz diyip kapıyı kapattı. Bende biraz kapıda durup yukarı çıktım. Büyük bir uğraşla anahtarı cebimden çıkardığımda Jennie kıpırdanıp boynuma sarıldı. Kapıyı açıp içeri girdiğimizde dikkatli bir şekilde onu yatağa yatırdım ve aşağı inip kendime bir şeyler hazırladım. Gün içinde yemek yemeye bile vakit bulamıyordum sanırım.

Karnımı doyurup Jennie'nin yanına yattım. Onu kendime yaklaştırıp alnına bir öpücük bıraktım ve sıkıca sarıldım ona. Şu an hayatta olup bana büyük destek veren üç kadından biriydi Jennie. Gözlerimi kapattığımda çok geçmeden uykuya daldım.

Bir Pasta Where stories live. Discover now