ben bir peri masalına aşığım, 9

530 76 221
                                        

Küçüğüm, bu senin sesin, güzel ırmak
Önce rüzgarın öptüğü, sonra benim öptüğüm
Bu bitmemiş şiirler senin ayak bileklerin
Soluğun, kokun, karnın, gölgeli gözlerin
Bu böyle çözülü göğsün, enine boyuna dudakların
Sabahlara kadar ki büyük gözlerin böyle

Güzel Irmak, İlhan Berk

Balkon kapısından içeri sızan yoğun yağmur ve toprak kokusu uyanmama neden olurken, ilk yaptığım kendime acı bir kahve hazırlamak olmuştu. Üzerime kalın hırkamı geçirip, tahta sandalyeme yerleştim. Çiçeklerim yağmur sayesinde daha bir parlak, canlı gözüküyordu.

Yağmurun bereketli olduğunu biliyordum, bu yüzden çiçeklerimi her zaman yağmur suyuyla besliyordum. Her yağmur yağdığında kenara kova koyarak dolmasını bekler, daha sonra büyük bidonlara aktarırdım. Yettiği yere kadar o suyu kullanır, sonra tekrar çeşme suyundan verirdim.

Havanın soğuk olması derin bir nefes almama neden olmuştu. Ciğerlerime ilk defa temiz, mis koku tekrar sarmıştı. Kahvemden ufak ufak yudumlar alırken, gözlerimin önüne dün yaşananlar düşmüştü. Doktorun utangaç halleri, kızarmış elmacık kemikleri...

Her seferinde gülümsememe ve günümün güzel geçmesine neden oluyordu. Ona içimdeki hislerden bahsetmek istesem bile yapamıyordum. Korku, itilmek, hor görülmek... Bunlar beni iyice geriyor, ellerimin bile titremesine neden oluyordu.

Halbuki doktorun mükemmel bir kalbi vardı. Belki sadece ondan uzak durmamı isteyebilirdi. Bu bile kalbimi dehşet bir sızının ortasında bırakıyor, nefes almamı engelliyordu. Sıkıntılı bir nefes bıraktığımda, saçlarımı öylece savurdum.

Onsuz bir yaşam istemiyordum, istemeyecektim. Ben bunları düşünürken ve o derinlikte boğulurken kapımın tıklatılmasıyla kendime gelmiştim. Balkondan içeri girip, kapısını kapattım. Kahve bardağımı sehbanın üzerine bıraktım ve kapıya doğru yöneldim.

Daha fazla bekletmemek adına hızla açtığımda, karşımda doktoru görmek yutkunmama neden olmuştu. Güzelliği bir güneş gibi evime doğmuş, manolya kokusu burnumu sızlatmıştı özleminden. Ben onu öylece izlerken, hayattan kopmuştum. Başka kimse yoktu aklımda.

"Günaydın terzi," ismimi bilmesine rağmen bana terzi diyor oluşu, kalbimi dehşet bir şekilde hızlandırıyor, heyecandan ellerimin titremesine yol açıyordu. Bu hitabı çok seviyordum, özellikle onun meleksi sesinden duyduğum zaman daha çok seviyordum.

Sabah sabah benim kapımı çaldığına göre bir şey olmuştu diye düşünürken, içimi huzursuzluk kaplamıştı. "Günaydın hyung, içeri geçmek ister misin?" Elleriyle oynuyor oluşu, içimden bir şeylerin kopmasına neden oluyordu. Çok masumdu doktor, bu dünya için fazla güzeldi.

Utandığını bildiğim için parmaklarından tutup içeri doğru çekiştirdim. Yine çok soğuktu elleri, acaba üşümüş müydü? "Hyung, buz gibi ellerin." Avuç içimlerimde tutup, hepsini tek tek ısıtırken gülümsemeye başladı. Çok hoşuna gitmişti belli ki onunla ilgileniyor oluşum.

"Bu sefer sobam yanıyor terzi, parmaklarımın üşüme nedeni malesef vitamin eksikliğim yüzünden." Yumuşak ellerini daha çok sevdim, sıcacık olsunlar istiyordum. "Oturmak ister misin?" Sabah saatlerimi onunla geçirmek harika olacaktı. Ayrıca yumuşak saç tutamları kalbimi hızlandırıyordu.

"Aslında ben seninle bir şey konuşacaktım." Kurumuş dudaklarını ıslatıyor olması nefessiz kalmama neden olmuştu. Parlak, ince ve oldukça güzeldi. "Tabii ki, bir şeye ihtiyacın mı var?" Ellerimin arasında olan parmaklarını daha da sıkılaştırıp, elimi tuttu. O an gözlerim kaymıştı birleşik, harika duran ellerimize.

Manolya ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin