"Sikeyim, düzgün oynasana Jungkook!"
Yoongi'nin sinirli bakışları bedenimi delip geçerken burnumdan soluyordum. Maça 1 hafta kalmıştı. Takımımız mükemmeldi. Karşı tarafın üç elemanına denk düşen Min Yoongi bizdeydi, üstelik ben de vardım ve kalanlar da fena sayılmazdı. Yoongi ile dönem başından beri pratik yapıyorduk. Ertesi günki sınavları dahi önemsemeden her gün okulda kalıp bu maça çalışmıştık ve dediğim gibi her şey kusursuzdu işte. Yani üzerine düşününce bir sorun bulamıyordum ama...
Kahretsin, dikkatimi dağıtan şeyler vardı.
"Puşt herif." demiştim ona bakarak. Gri saçlarına geçirdiği bandana yeterince seksi değilmiş gibi bir de Yoongi'nin arkasından bana dalga geçercesine bakışlar atmıştı. "Sürekli dikkatimi dağıtıyor, sikeceğim böyle işi."
Terli ensemi silip voleybol topunu agresifçe Yoongi'nin karnına fırlatmıştım. Bok gibi hissediyordum. Karşı takımla aynı yerde pratik yapmaya başladığımızdan, Kim Taehyung görüş açıma girdiğinden beri bok gibi hissediyor, takımdan vazgeçme raddesine geliyordum. Topu kontrole aldığım her saniye bana attığı dikkatli bakışlar beynimi bulandırıyordu. Lanet herif yüzünden Yoongi'yle kavga edip duruyordum ve artık bir son verecektim. Cidden, dayanamazdım.
"Hey, Kim Taehyung!" diye gürlemiştim ona doğru yürürken. Takımıyla yaptığı konuşmayı kesip bana omzu üzerinden kısa bir bakış atmıştı. Küfürler ediyordum. Takımına seçtiği formanın lacivert oluşuna ve lacivert şortunun altından gözümün kaydığı kaslı bacaklarına küfürler ediyordum ve buna rağmen istifimi bozmadan dibine kadar yürüyebilmemle gurur duymuştum. "Sen ve sürün gidip başka yerde pratik yapsanız, iyi edersiniz."
Kaşlarını çatıp alt dudağını dişlerine hapsetmişti. En az benim kadar sinirli görünüyordu lâkin ifadesine bakarak tek söyleyebileceğiniz şey, birazdan size gülümseyecekmiş gibi bakması olurdu. Gri tutamlardan birkaç tanesi bandanasından firar ederken tek kaşını kaldırıp "Ne zırvalıyorsun sen?" demişti. Aramızda ki beş santim yüzünden yanıyordum. Dudakları göz hizamdaydı.
Eh, yapabileceğim en akıllıca şeyi yapıp onu ittirmiştim.
"Diyorum ki siktirin gidin mekanımızdan."
Kelimelerimle birlikte yüzüme eğilmiş; gözlerini kısarak benim parlak, heyecan dolu gözlerime dikmişti.
"Okul bahçesi ne zamandır sizin mekanınız, Jeon?" Kahve kokan nefesi yüzümü okşarken Yoongi'nin bana seslendiğini zar zor işitiyordum. Karşı takım gülüyordu. Sinirlerim öylesine bozulmuştu ki Taehyung'u daha da ittirip Yoongi'nin kolumdan tutmasına sebep olmuştum. "Sizi yendiğimizde de böyle konuşabilecek misin bakalım, it herif!"
Tek yaptığı omuz silkmek olmuştu. Yaptığı her şeyde beni rahatsız eden bir şeyler vardı ve bu hiç normal değildi. Çünkü tanrı aşkına, sene başından beri felaket iyi oynadığım voleybolda bir anda berbat hale gelmemin başka ne sebebi olabilirdi ki? Yoongi'nin bana yuvarladığı topu bile kaçırır haldeydim. Gözlerim hep onu arıyor, vücudumun sinirle titremesine ve onu yumruklama isteğime karşı çıkmaya çalışırken buluyordum kendimi. Kafayı yeme raddesindeydim. Yoongi beni sahanın kenarına çekiştirip dururken tek düşündüğüm yine oydu.
O ve güzeller güzeli yüzünü nasıl dağıtmam gerektiği.
"Sikeyim, ne halt ediyorsun sen?" Yoongi beni duvara ittirip tek eliyle tuttuğu topu bahçeye fırlatmıştı. Dokunuşu gibi kelimeleri de sertti. "Maça bir hafta kalmışken bir ezik gibi ağlayacak mısın?"
"Anlamıyorsun." demiştim çaresizce. Tüm bahçe bizi izlerken Taehyung'un nasıl da beni görmezden gelip takımına ve yancısı Hoseok'a hamleleri açıklayışına bakıyordum. Hücrelerim alev alıyordu. Beni zerre dikkate almayışı, maç haricinde beni izlemiyor oluşu beni gıcık eden huylarından yalnızca biriydi. Kim Taehyung'dan gerçekten nefret ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RIGHT HERE
Fanfiction"tam burada mı?" demişti soluk soluğa dudaklarıma dokunup. "daha az önce maçı kazandığımız yerde mi kaybedeyim aklımı?"