"Eşine günaydın demiyecek misin?" Diye sordum bu sefer. Dudakları arasından hayret dolu bir "Hıı." sesi çıktığında, şirin hali karşısında kırkırdadım. Jungkook benim bu odadan sağa çıkmamı istemiyor gibiydi. Biraz daha böyle tatlı davranmaya devam ederse büyük ihtimal şeker komasından ölecektim.

Bir elim yavaşça belini bulduğunda, gözleri vücuduna kaydı. Sonra sanki olabilirmiş gibi gözleri daha da büyüdü. Çırıl çıplak olduğunu yeni fark etmişti. Hızlıca bir eliyle çarşafı yukarıya doğru çekmeye çalıştığında ona engel oldum.

"Biricik eşim deltasına günaydın öpücüğü vermeyecek mi? Eğer vermeyecekse.." dedim ve belindeki elimi karnına çıkardım. "Ben onu burdan yemeye başlayacağım." Karnını içe doğru çekmişti. Dokunuşlarım altında bedeninin gerildiğini hissedebiliyordum. "Günaydın..." Dedi uykulu sesiyle. "Günaydın deltam."

Göğsümde omegasının mutlu olduğunu hissedebiliyordum. Bütün duygularına ortak olmak eşsiz bir şeydi. Neler hissedebildiğini anlamak ise mükemmeldi. Biz ruhları bir olan iki bedendik. Jungkook benim ruhumun diğer yarısıydı.

"Ağrın var mı?" Diye sorduğumda yanakları kızardı ve alt dudağını dişiyle ezerken bakışlarını kaçırdı. Dün gece kucağımda bana sürtünürken ve altımda daha fazlası için zevkten ağlarken fazlasıyla cüretkârdı. Muhtemelen kızgınlığımın hat safhasındayken yaydığım yoğun feromonlarımın etkisiydi bu. Fakat şimdi dün geceye nazaran çokça utangaçtı.

Bu soruyu onu utandırmak için sormamıştım. Dün gece kaç kere birlikte olmuştuk bilmiyordum. Aslında sorduğum soru absürttü. Hiç sormamam gerekiyordu. Muhtemelen fazlasıyla ağrısı vardı.

Bedenimin çıplak oluşunu umursamadan hızlıca yataktan kalktım ve banyoya yöneldim. Jungkook'a iyi gelebilecek bir krem aramaya koyuldum. Kremi bulduğumda ise tekrardan odaya döndüm. Jungkook, yatakta dizleri üzerinde oturmuş, bedenine yarım yamalak sardığı çarşafı göğsünde bir eliyle sıkı sıkıya tutarken benim gelmemi bekliyordu. Gözleri beni bulduğunda olduğu yerde biraz kıpırdandı. Parlak gözleriyle bana aşağıdan bakarken yanakları kırmızının en güzel tonuna boyanmıştı.

Vücudu zayıf olmasına rağmen fazlasıyla kıvrımlıydı. Bedenine sıkı sıkıya doladığı çarşaf ise vücut hatlarını net bir şekilde ortaya sunuyordu. Özellikle ince beli ve kalçaları.... Sertçe yutkunmam neden olacak kadar güzeldi.

Bir kaç adımda yatağa vardım ve yavaşça yatakta yanına oturdum. Bu sırada ise bakışları yüzümdeydi. Gözlerini çıplak vücuduma değdirmemeye çalışıyordu. Çıplak olan bendim fakat bundan utanan oydu.

Gözleri elimdeki kreme indiğinde, "O ne için?" Diye sordu masumca.

"Senin için. Ağrına iyi gelir."

Gözleri tekrardan büyüdü ve ağzı hafif aralık bir şekilde elimdeki kreme baktı. Sonra ise uzanıp elimdeki kremi aldı ve kısıkça teşekkür etti. Pekâlâ büyük ihtimalle kremi kendisi sürmek istiyordu. Aslında ben sürmeyi planlıyordum fakat Jungkook'u daha fazla utandırmak da istemiyordum. Ortamdaki havanın gerildiği bariz bir şekilde ortadaydı. Uyanır uyanmaz ona fazla yüklenmemem en iyisiydi.

Biraz da olsun kendisini rahat hissetmesi için iki kolumla bedenini yatağa doğru ittim ve onu gıdıklamaya başladım. İlk başta ne olduğunu anlayamadığı için küçük bir çığlık atmıştı. Fakat onu gıdıklamaya başladıktan sonra bal gibi sesinden tatlı kıkırtılar odaya dolmaya başlamıştı.

Ellerim koltuk altarında, karnında ve göğsünde dolanırken, "T-taehyung lütfen dur." Dedi kahkahası arasında. Gittikçe büyüyen kahkahası kulaklarıma bayram ettirirken durmaya niyetim yoktu. Bedeni yatakta kıvranıyor, elleriyle beni itmeye çalışırken kocaman gülüşüyle benim de yüzümde bir gülümeseme oluşmasına neden oluyordu.

I Want Only You | Taekook Where stories live. Discover now