Şeytan İle Anlaşma "KİTAP OLDU!"

70. Şeytan ile Anlaşma: Sadece 💯 Gün

    "Sadece...16...Gün..."

   "Birine ancak sevdiğin kadar güvenirsin."

    Saçlarımı toplarken derince bir nefes alıp balkona çıktım. Altıma rahat bir şort, üzerine ise bir tişört giymiştim. Sırt çantamı güzelce kontrol ettikten sonra balkondan aşağıya baktım.

     Kahverengi gözleri ile karşılaştığımda kocaman gülümsedi.

    "Bu bir peri masalı değil ama prens gibi gözüküyorsun!" diye fısıldadığımda daha da gülmüş özenle dizilmiş dişlerini gözler önüne sermişti.

     "Sen de Rapunzel gibisin." diyerek göz kırptığında kıkırdamadan edemedim.

    Gülüşüm ile daha da gülerek ellerimi dikkatle balkon korkuluklarına koydum.

    "Yakalayabilir misin? Çok yüksek değil ama...yani kapıdan da çıkabilirdik." dediğimde başını iki yana salladı.

    "Bordo bereli bir sevgilin var. Bunu kullanmalısın." dediğinde tek kaşımı kaldırarak gözlerine bakmıştım ki yan tarafın penceresi birden bire açıldı.

     "Ya al şu kızı, nereye gidiyorsan git kardeşim! Sabahın köründe Romeo ile Juliet gibi. Tıkır tıkır, fıkır fıkır ne yapıyorsunuz ya!?" diye bağıran Onur sinirle geri pencereyi kapatmış, şaşkınca ona bakmamıza sebep olmuştu. 

     Elimi ağzımın üzerine getirip şaşkınlıktan açılmış ağzımı kapatırken Yiğit kaşlarını çatarak Onur'un hızla kapattığı pencere camına bakıyordu. Birkaç saniye sonra pencere sessizce açıldı ve uykusu kaçmış Onur eğilip Yiğit'e baktı.
   
    "Rüzgar çarptı." diyerek yalandan, memnuniyetsizce, gülümseyip bu sefer yavaşça kapattı.

    Yiğit sırıtarak bana döndüğünde ellerimi uzattım ve kendimi aşağı attım. Çok yüksek olmadığından beni rahatça yakalamış, düşüşün yarattığı etkiyi azaltmak için kendi ekseninde dönmüştü.

   "Çok tatlı gözüküyorsun." diyerek beni yere bıraktığında uzanıp elini tuttum.

   "En az senin kadar..."

    Bu gün hava cıvıl cıvıldı. Güneş tatlı tatlı dolanıyordu tepemizde. Üstelik arada bir orman içerisinde gezinen rüzgardan da nasibimizi alıyor, serinliyorduk.

  Hava karardığında helikopter bizi alacağı için ve geri döndüğümüzde Yiğit asker olduğundan onu benden alacakları için beraber vakit geçirmeyi kararlaştırmıştık. Dün beni, hani kucağında taşırken...

     Gülerek bir kayanın üzerine çıkarken dönüp güzel gözlerine baktım. Boştaki eliyle uzanmış ve yanağıma doğru gelen bir tutam saçı kulağımın arkasına  ittirmişti.

   "Bugün çok enerjik ve mutlu gözüküyorsun." dediğinde daha da gülümsedim.

    "Sakladığım hiçbir şey kalmadı. Hoşlandığım adam da benden hoşlandı. Üstelik koskoca bir ormanda bulduğum adam." dediğimde tek kaşını kaldırarak güldü.

     "Hoşlandığın?" dedi tehdit eder gibi. "Sevdiğin ya da aşık olduğun olmasın o?" diyerek beni düzeltmeye çalıştığında alay eder gibi baktım.

    "Yoo..." dediğimde birden uzanıp belimi tuttu ve bir iki cm havaya kaldırdı.

    "Ne dedin?" diyerek gözlerimin içine içine baktı.

     "Hoşlanıyorum!" dedim vurgulayarak. "Aşık falan olmadım!" dediğimde beni indirmiş ve gıdıklamaya başlamıştı. Çığlık atarak koşmaya başladım. O da peşimden gelirken dere benzeri bir yere gelmiştik.