twenty seven, i believe that you see me for who i am

शुरू से प्रारंभ करें:
                                    

Onu daha çok kendime bastırırken dillerimiz birbirine karıştı, ellerim tişörtünden içeri girerek sıcak teni ile buluştu. Nefes almak için ara verdiğimizde "Seni seviyorum, Jeongguk. Benim için sen varsın." dedim, dudaklarımız yeniden birleşirken onu geriye iterek yatağa uzanmasını sağlamadan önce üzerindeki tişörtü çıkararak bir kenara attım.

Parmaklarım tenini keşfederken dudaklarım çenesine, boynuna değiyor, bacaklarını katlayarak birbirine bastırmak isteği duyduğunu biliyordum. Dilim dudaklarımın arasında çekiştirilen tenin üzerinde gezinirken "Hyung..." diye mırıldandı, dilim yeni keşfi olarak göğüs ucuna dolanırken adım dudakları arasından bir çığlık ile döküldü, bacakları katlanarak beni sıkıştırırken ellerimi diz kapaklarına koyarak buna engel oldum.

Tişörtümü çıkarmam için çekiştirirken dişlerimin arasına hapsettiğim göğüs ucunu serbest bırakarak istediğini yaptım, eşofman altının iplerini çözerek iç çamaşırı ile birlikte sıyırırken kalçasını kaldırarak bana yardımcı oldu. "Taehyung..." Sunbae ya da hyung demeden sadece adımla sesleniyor olması beni mutlu ediyordu, dudaklarım karnında gezinirken iç geçirdiğini duydum.

Jeongguk bir masal içinden hayatıma gelmiş gibiydi, ona dair her detay büyülü bir güzellik barındırıyordu.

Dudaklarım hiç beklemediği bir anda penisine dolanarak onu ağzımın içine hapsederken çığlığı ve saçlarıma dolanan parmakları ile dilimi ağzımın içindeki penisin ucunda gezdirdi. Ard arda gelen inlemeleri ile ileri geri yaparken saçlarıma asılıyor, dizlerinde olan ellerimi zorlayarak onları kullanmak istiyordu.

Gelmesine yakın olduğumu hissettiğinde dudaklarımı açarak onu serbest bıraktım, penisi değen hava ile seğirirken gözlerinden süzülen yaşlarla eğilerek dudaklarına minik bir öpücük bıraktım. Kendi şortumu da çıkararak onun karşısında tamamen çıplak kaldım, parmaklarım şişmiş pembe dudaklarının arasında gezinmesinin ardından onları ağzının içine yolladım.

Yanıyordum, tüm bedenim alev almış gibiydi ve bir an önce onun içinde kıvrınmak istiyordum fakat onun canının acıyacak olması düşüncesi kendimi durdurmama sebep oluyordu. Dili parmaklarımın arasında gezinerek onları şeker yerine kullanırken aralık bacaklarından içeri süzüldüm.

Yeterince ıslandıklarına kanaat getirdiğimde dudaklarının arasından çekerek deliğine konumlandırdım. "Canın acırsa bana söyle." dedikten sonra ilk parmağımı içeri yolladım. Elleri çarşafı sıkıca kavrarken başı geriye doğru gitti, titrek nefeslerinin arasında gözleri kapandı. Alıştığını fark ettiğimde diğer parmağımı da yolladım ve bir süre bekledikten sonra deliği genişletmek için parmaklarımı çapraz yönde oynattım.

Bacakları sonunda özgürlüklerine kavuşarak belime dolanırken "Senin her bir zerrene aşığım, sevgilim. Sen benimle olduğun sürece dünya benim için varlığını yitirir." diye fısıldadım, dudaklarım yanağındaki yara izine değerek öperken nemli gözlerini araladı.

Parmaklarımı içinden çekerek kendimi konumlandırırken ellerimiz birbirine dolandı, içine bedenimi iterken yeniden minik bir inleme dudaklarından sıyrıldı. "Hareket et." dediğinde ona uyarak bedenimi hareketlendirdim, içinde gidip gelirken her vuruşta hareketlerim hızlanıyor, gözlerim bir an olsun gözlerinden ayrılmazken beraber inliyorduk.

Alt tarafıma toplanan kan vücudumdan çıkmak için can atarken son vuruşlarımı da yapmanın ardından beraber boşaldık. Jeongguk başını geriye atarak kahkaha atarken onun bu haline gülmeden edemedim, biraz daha rahatlamak için içinde kalmaya devam ederken dudaklarımızı tembel bir öpücük için birleştirdim.

Duşa girdiğimizde tamamen odağım bana belli etmemeye çabalasa da canı yanan Jeongguk olmuştu, küvetin sert zemini daha fazla canını yakmasın diye kucağıma çekerken saçlarını okşayarak şampuan ile yıkadım. Yorgun bedenini benim bedenime yaslamış halde gözleri kapalı, parmaklarımın altında huzurluydu.

Odaya döndüğümüzde çarşafı değiştirdikten sonra uzanmasını sağladım, onun için ağrı kesici bir ilaç ve su getirmenin ardından yatağın içinde mayışmasına izin verdim. Maçın yorgunluğu hala üzerindeyken yaşadıklarımız birleştiğinde uyumamak için direniyordu, onu yeniden kollarımın arasına hapsettiğimde gözlerini kapadı.

Telefonumu komodinin üzerinden alarak gelen mesajlara cevap verdim, Jeongguk'un uyurken bir fotoğrafını çekerek duvar kağıdım yaptıktan sonra yayılarak ben de yattım. Biraz önce yaşadıklarımız yeniden zihnimde canlanırken onun saçlarını öptüm, gözlerim kapanarak uykuya daldım.

Sabaha karşı uyandığımda Jeongguk bana tam arkasını dönmüş şekilde uyumaya devam ediyordu, ilk neden uyandığımın farkında bile olmasam da yeniden çalan kapı ile ayaklandım, terliklerimi giyerek odadan çıktım ve daha güneş aymadan gelen kişinin kim olduğuna bakmak için kapıyı açtım.

Annem bana kollarını dolarken çok özlediğini söylüyordu ve babam da bu saatte habersiz geldikleri için özür diliyordu. Salondaki koltuklara otururken annem bir an olsun kollarını üzerimden çekmemişti. Jeongguk uyanmasın diye sessiz olmaya çabalıyordum.

"Bir rüya gördüm Taehyung, seni kaydebiyordum. Çok korktum."

Annem saçlarımı okşarken söylediğinde kollarımı onun bedenine doladım, onlardan ayrılarak ilk buraya geldiğimde benzer kötü rüyalar beni ziyaret etmişti. Ben onlardan uzaktayken hep bir şey oluyordu ve ben asla onlara gidemiyordum. "Annen uyuyamayınca kalktık, geldik." dedi babam, hala uykulu görünüyordu ve biraz sonra koltuğun köşesinde horlamaya başlayacak gibi bir hali vardı.

Annemin yanaklarını öperken "Iyi ki geldin, çok özlemişim seni." dedim, babam kaşlarını çatarak onu özleyip özlemediğimi sorduğunda sadece dil çıkardım. Bana "Terbiyesiz." derken gülüyordu, kıkırdayarak annemin kollarına daha çok sığındım.

Annelerin gerçekten farklı bir kokusu olup olmadığını bilmiyordum ama ne zaman ona sarılsam kendimi güvende hissediyordum. O hala saçlarımı okşamaya devam ederken orada uyuyup kalacak gibiydim. Odanın kapısı açılarak ona giydirdiğim tavşan pijamaları ile çıkan Jeongguk'u görene kadar onu unutmuş olduğumun farkında bile değildim. Ona dönen üç çift göze şaşkınlıkla bakarken kıkırdadım.

"Sizi sevgilimle tanıştırayım."

Ayağa kalkarak Jeongguk'un yanına giderken esnediğinde gülmeden edemedim, bir kolumu beline dolayarak onu bizimkilerin karşısına götürürken hala uykuya dalmak üzereydi. Onların karşısında eğilirken acıdan değişen yüz ifadesi içimin acımasına sebep olsa da yaşadığım anların güzelliğini gölgeleyemiyordu.

Annem ayağa kalkarak onun siyah saçlarını geriye ittikten sonra "Umarım reşittir." dedi, gözlerimi devirip ona baktığımda kıkırdadı. Babam onun elini sıkıyor olsa da hala uykulu olan sevgilimin bu anları ne kadar hatırlayacağından emin değildim.

Babam onu odaya götürerek uyutmamı söylerken kendilerinin misafir odasına yerleşeceğini ve onlar için endişelenmememi söyledi. Jeongguk yatağa yeniden geçerken ben de odanın ışığını kapattım. "Taehyung." diyerek adımı söyledikten sonra kolları belime dolandı, başını göğsüme koyarak bir kez daha esnedi ve gözlerini kapadı.

"Onlar kimdi?"

merhaba,
smut olmayan smut ile geldim.
o anlardaki cinsel birlikteliğin uzun uzun anlatılmasından çok, duygusallığı ön plana koyuyorum geneld, niye bilmiyorum.
umarım sevmişsinizdir.

sabah yıldızı' taekookजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें