🍓&🚬

2.8K 294 98
                                    

''changbin dur!'' changbin aniden durunca felix'e döndü. ''farları kapat.'' changbin dediğini yaptıktan sonra tekrar döndü felix'e. ''ne yapıyorsun?'' ''ji-min orada, ben burada iniyorum.''
''tamam. evde bir şey olursa haber ver.'' kafasını salladıktan sonra arabadan indi ve ji-min'e yaklaştı. ''neredesin sen?'' ablasından sert bir şekilde tokat yemesiyle minho hızlıca ayağa kalktı ve felix'in önüne geçti. 

''sana söyledim ya? sigara almaya gitti diye? neyine inanmıyorsun?'' ''sen çık aradan minho, kardeşimle benim arama girme.'' ''öyle mi? giriyorum ama? felix'e vuramazsın.'' felix kafasını çevirip sokağın başına bakınca changbin'in arabasının hâlâ orada olduğunu gördü. aniden tutan kolla kafasını çevirdi. ''yürü eve.'' felix minho'ya sorun yok gibisinden baktıktan sonra yürümeye başladı. 

felix eve girip odasına geçtiğinde, yaptığı tuvallerin hepsinin parçalandığını görünce donakalmıştı. ''changbin'le ne alakan var?'' ji-min odaya girdiği gibi arkasını dönmüştü. 
''ne zırvalıyorsun sen?'' ''annem bir şeyler dedi, changbin'le ne alakan var?'' ''boş konuşma çık dışarı.'' ''felix seni mahvederim duydun mu beni?'' ''ji-min seni son kez uyarıyorum çık dışarı yoksa gerçekten elimde kalacaksın.'' ji-min gülerken felix ağlamamak için zor duruyordu. ''ne dedi annem sana?'' ''changbin'den bahsetmişsin, sana ne yakışıklıysa? benim sevgilim senin gibi sapkın değil. hiç umutlara kapılma yani changbin sen ve arkadaşların gibi değil.'' felix'in iki gece önce changbin'in altında inlemesi aklına gelince güldü. ''sevgilinde gözüm yok, ayrıca sevgilin 'erkeklerden de hoşlanıyor' olsa bile ona güveniyor olman lazımdı sanırım sağlıklı bir ilişkiniz yok.'' ji-min'in gülüşü solarken felix gülmeye başlamıştı. 

ani bir şekilde odasından çıkıp ji-min'in odasına girdi ve onun kendi odasına yaptığı gibi gördüğü ne varsa atmaya başladı. makyaj malzemelerini duvarlara vururken, yerde duran vazoları da kırıyordu. ve bunları yaparken büyük bir kahkaha atıyordu. üvey babası odaya sinirle girince felix olduğu yerde kalmıştı. ''kafayı mı yedin lan sen?'' ''sana ne?'' diye bağırdı felix. ''sa-na-ne?'' harfleri bastırarak ve heceleyerek söylemişti. adam felix'in üstüne gelince felix yerden aldığı camı adama uzattı. ''uzak dur benden!'' 

felix adama omuz atıp odadan çıktı ve kendi odasına girdi. hızlıca kapıyı kilitledikten sonra ağlamaya başladı. aylardır hatta senelerdir uğraştığı tabloları paramparça bir şekilde yerlerdeydi. odasının küçük balkona çıktığında köşede duran araba gözüne çarptı. changbin hâlâ gitmemişti. şortunun arka cebinden telefonunu çıkarıp changbin'e mesaj attı. 

changbinxfelix

felix
neden buradasın?

changbin
o sesler sizin evden geldi değil mi?
ağlıyor musun?
gözlerini sildiğini gördüm felix 

felix
görecekler şimdi
git
neden gitmedin ki zaten?

changbin
kavga edeceğin içime doğdu sanırım 
orada kalmak zorunda değilsin 
istersen çık üst sokakta beklerim seni

felix
gerek yok
git lütfen görecekler

changbin
tamam
iyi geceler  

felix 
sana da 

felix telefonu mermere bıraktıktan sonra köşede duran arabaya baktı, camları filmliydi ama ön camdan changbin'i az çok görebiliyordu. ''gitsene artık ya!'' felix kendi kendine söylenirken changbin inat etmiş gibi gitmiyordu. felix mermere kafasını yaslayıp changbin'in arabasını izlerken birden yanan farlarla gözlerini kısmıştı. changbin farları açıp kapatırken oldukça eğleniyordu ama aynısı felix için geçerli değildi çünkü yakalanma korkusu vardı. 

strawberries & cigarettes | changlix ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin