twenty six, everything cool when we're all in line for the throne

Începe de la început
                                    

Ilk seti sadece bir sayı alarak kapattığında bana attığı bakışlara ellerimi iki yana açarak karşılık verdiğimde küçük bir çocuk gibi ayağını yere vurdu.

Hayatımın hangi çizgide gideceği benim için hiçbir zaman kesin olmamıştı, Seokjin her an tenisten sıkılarak bırakmamdan, ailem bu hayatın getirdiği para ve şöhretin içinde kaybolmamdan, arkadaşlarım onlardan uzaklaşmamdan korkuyordu. Herkesin benim için korkuları, onlara dokunacak endişeleri, benim için endişeleri vardı ama ben, sandıkları kadar iradesiz biri hiçbir zaman olmamıştım.

İkinci set başladığında Jeongguk daha temkinli oynuyordu, ilk sayıyı alan o alsa da benim için sorun değildi. Jeongguk hayatımda olduğu sürece hiçbir sorun yoktu, sadece ona hayatımda sahip olmak isteyen bir aşıktım.

Set sayısını alarak kazandığımda Jeongguk raketi elinden atarak bana çevirdi bakışlarını, suyunu içerken onu oldukça sinirli görmek hoşuma gitmişti. Yanakları güneşten ve yorgunluktan kızarırken suyumu kafama diktim. "Jeongguk'un sevgilin olduğunu hatırlıyorsun, değil mi?" diye sordu Seokjin ben havluyla alnımdaki teri silerken, omuz silkerek yanından uzaklaştım ve korta döndüm.

Bu seti oynamanın Jeongguk için pek bir yararı yoktu çünkü üç setlik bir oyundu ama kurallar gereği oynanması gerekiyordu. Yer değiştirmek için yanından geçerken elini tutarak sıktığımda bana hafif gülümsedi, yerime geçerek raketi elimde döndürdükten sonra yeniden setin ilk servis atışı bendeydi. Jeongguk eğilerek pozisyonunu alırken düdük sesi ile servis atışını yaptım.

Üçüncü set uzun sürmeden benim kazanmam ile biterken raketi elimden atarak kollarımı havaya kaldırdım, Jeongguk kendi raketini bırakarak kortun kenarından ortaya ilerlerken ben de ona doğru ilerledim. Kollarım beline sarılırken insanların çığlıklarını duyabiliyordum, saçlarını severken kollarıma sığınması çok hoşuma gidiyordu.

"Tebrik ederim."

Benden ayrılarak elini uzattığında gülümseyerek elini sıktım, "Teşekkür ederim, güzel maçtı." dedim, kaşları anında çatıldı. "Güzel maç mı? Resmen ezdin beni Taehyung, dört sayı zor aldım maç boyunca. Ben senin sevgilinim hani, düşmanın da değilim. Bir de gülüp duruyor maç boyunca, anladık en iyisi sensin, eziğin tekiyim ben. Yazık ama bana, insan bari bir set verirdi." derken kahkahalarıma engel olamayarak onu yeniden tek kolumu omzuna atarak kendime çektim. Kolları anında belime dolanırken "Terli halinizle ben sizden tiksindim, siz nasıl birbirinizden tiksinmiyorsunuz." diye söylendi Seokjin hyung yerinden kalkarak, beni tebrik bile etmeyerek eşyaları toparlamaya başladı asistan kızla birlikte.

Kısa bir duşun ardından terden kurtulurken üzerimi hızlıca giyindim, kendimi oldukça enerjik ama aynı zamanda yorgun hissediyor olmam normal miydi, emin değildim. Bekleme odasındaki Seokjin hyungun yanına giderek sandalyelerden birine kendime bıraktım. "Jeongguk'a bu kadar yüklenmemeliydin." dedi beni uyararak, "Ona yüklenmedim, tam tersine ben gayet rahattım ama stres yaparak durumu kötü hale getirdi." Kesinlikle öyleydi, ondan beklemediğim hatalar yaptığını kabul etmeliydim, belki de bu kadar rahat olacağımı tahmin etmemişti ve bu onu hatalara sürüklemişti.

Soyunma odasının kapısı açılarak siyah pantolonu, gri tişörtü içindeki Jeongguk bekleme odasına gelirken ona el salladım. Gözleri mutlulukla parlayarak yanıma geldiğinde belinden tutarak kucağıma çektim onu, "Yorgun musun?" diye sordum burnunu sıkarken, Seokjin hyung bize gözlerini devirerek baktıktan sonra ayaklandı. "Sizi eve bırakayım." dedi yanımızdan geçip giderken, Jeongguk kucağımdan kalkarak onun peşine takıldığında mecbur ben de kalktım.

Arka koltuğa beraber yerleşerek otururken yerimde iyice yayıldım, başımı Jeongguk'un omzuna koyarak gözlerimi kapadım. "Bana kızgın mısın?" diye fısıldadım, "Biraz insaflı davransan güzel olabilirdi ama kızgın değilim." dediğinde kıkırdadım, saçlarımda hissettiğim dudakları kendimi iyi hissetmeme sebep oldu. "Jeongguk, Taehyung'a ne zaman anlatacaksın?" diye sordu Seokjin, gözlerim açılarak Jeongguk'a bakarken onun da kaşları çatıktı. "Neyi anlatacağım?" diye sorarken kafası karışmış görünüyordu ve bu hali bile oldukva sevimliydi.

"Taehyung'a üç yıldır aşık olduğunu."

Yerimde doğrulurken Jeongguk başını geriye atarak gözlerini kapattı, elleri ile yüzüne siper yaparken "Seokjin hyung neyden bahsediyor?" diye sordum ona dönerek, ellerinin üzerine ellerimi koyarak yüzünden uzaklaştırmasını sağladım. Gözleri aralanarak bana bakarken nemli halleri kalbimi delik deşik etti.

Onu kollarımın arasına alırken ağlamaya başlamasına dayanmak zordu, "Jeongguk, güzelim. Niye ağlıyorsun ki?" diye sordum onu daha çok sararken, "Ya Jeon Jeongguk, niye ağlıyorsun şimdi?" Seokjin hyung ön koltuktan bağırdığında gözlerimi devirdim, ben saçlarını öperken daha çok bana sığındı. "Konuşmamak için mi kaçıyorsun?" diye sordu Seokjin hyung, "Hyung bir sus, ağlıyor zaten." dedim kızarak, o önüne dönerek arabayı sürmeye devam ederken burada ne olduğunu gerçekten anlamıyordum.

Jeongguk'un hislerinin tahminimden öncesine dayandığının ben de farkındaydım ama üç yıl, çok uzun bir süreydi. Seokjin hyung bunu nereden öğrenmişti hiçbir fikrim yoktu ama şu an birden söylemesi Jeongguk'u çok kötü etkilemişti. Başını omzumdan kaldırarak gözyaşlarını sildim, "Ağlamana gerek yok, neden ağlıyorsun?" diye sordum, tırnaklarının kenarında kalan deri ile oynarken canının yanmaması için ellerini sıkıca tuttum birbirinden ayırarak.

Sırtını arabaya yaslarken "Seni ilk alt ligde oynamaya başladığım zaman gördüm, yani fiziksel olarak, kim olduğunu biliyordum." diye anlatmaya başladı Jeongguk, yutkunarak dilini dudaklarında gezdirdi. "Benim için hayran olduğum biriydin ilk başlarda ama zamanla hislerim çok daha fazla oldu, kalbimi yakacak hale geldi. Seokjin hyung haklı, nereden öğrendi bilmiyorum ama üç yıldır aşığım sana." Dudaklarıma alnına değdirerek yeniden onu kollarıma aldım.

"Jeongguk, onu her zaman gizlice izliyordun, Taehyung fark etmese bile görüyordum. Bir kere o görmesin diye kaçarken ona yazdığın mektubu düşürmüştün."

Jeongguk'u Ace yapmama sebep olacak maça kadar gördüğümü hiçbir zaman hatırlamıyordum, o her zaman beni izlemek için orada olurken bir kez gözlerim ona değmemişti. "Taehyung bulur diye çok korkmuştum." dedi Jeongguk kollarımın arasında, "Avustralya'daki partide sana kızmam bu yüzdendi, o gün seni kötü hissettirdiğimi biliyorum ama üç yıl Jeongguk. Üstelik ona bu kadar aşıkken Taehyung'u düşüncelerin içine sokman hoşuma gitmemişti. Seni üç yıldır fark etmemesinin intikamını almandan çok korktum." dedi Seokjin hyung evin önüne arabayı yanaştırırken, o gün Jeongguk'un bu kadar üzerine gitmesinin sebebi buymuş gibi duruyordu.

Arabadan indiğimizde Seokjin hyung da bizimle birlikte indi, "Ben söylemesem ne zaman söylemeyi düşünüyordun Jeongguk?" diye sordu Seokjin hyung, sevgilim kollarımın arasında bana daha çok sığınırken Seokjin hyunga artık bırakmasına dair yalvaran bakışlar attım. Pes ederek omuz silkti ve iki gün dinlenmemi söyledikten sonra yeniden arabaya ilerledi. Jeongguk biraz benden uzaklaşırken elini sıkıca tuttum.

"Sana süt ısıtmamı ister misin?"

selam
selam
selam

sabah yıldızı' taekookUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum