0

23.3K 1.6K 887
                                    

Haiiii, ben geldiim. Bu 1 yıla aşkın süre öncesinde paylaştığım bir ficti, soft bir fic olacağı için tam da 1 ay süre içerisinde bitirebileceğimi düşünerek geri döndüm. Malum ramazan ayındayız :)

Buraya fice başladığınız tarihi alabilirim! Xx

Bölümleri kısa kısa, çerezlik bir fic olacak. Oruçlu olarak yazacağım için yazım tarzı ve betimlemelerle süslü olmayacak çok. Maksat 1 ay süreçte oruçluyken kendimi meşgul etmek ve sizleri de bensiz bırakmamak :)

Umarım seversiniz , keyifli okumalar! <33

**

Jungkook~

Min Yoongi hyungun doğum günü partisinde toplaşmış kafaları dağıtıyorduk.

Min Yoongi hyungun doğum günü partisinde toplaşmış kafaları dağıtıyorduk

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"1 yaş daha yaşlanmış olmama kaldırın kadehleri, şerefeee." diye bağıran Yoongi hyungun bu tepkisine hepimiz aynı anda güldük.

Tam karşımda duran Taehyung ile bakışlarımız çakıştığında sertçe yutkundum. Biz arkadaştık, o bana o gözle bakmıyordu belki. Ama ona karşı hissettiğim duygular bana pusu kurmak istercesine köşeye sıkıştırıyordu.

Yanlıştı bu. Ona karşı bir şeyler hissediyor olmam doğru olamazdı. Ama duygularıma gem vurma konusunda pekte başarılı olduğum söylenemezdi. Gittikçe daha da zorlaşıyordu. Sanki her onu gördüğümde, omzuma biraz daha yük biniyor gibi hissediyor ve gittikçe o yükün altında ezilmeye başlıyordum.

Kara bulutlar gibi benliğime çöreklenerek zihnimi işgal eden düşüncelerimin derinliğinden sıyrıldım.

İçkimden bir yudum daha alırken, bakışlarını benden ısrarla kaçıran Taehyung, gülerek Jimin'in yanına gitti.

Onların samimi olmasını kıskanıyor olmam normal değildi. Benim ondan hoşlandığımı anlıyor gibi benden kaçıyordu. Üstelik ona daha öncesinde bir kez bile duygularımı açıklamamış, gerçekleri açığa çıkarmamıştım.

Gözler kalbin aynasıydı. Her ne kadar dile getirmesem de, bakışlarımdaki o sevgi parçacıkları ona işliyordu belki de. Hissediyor olmalıydı.

Gerçekten bazen kafamı duvara vurup beynimi jöle kıvamına gelene kadar ezip akıtmak istiyordum. Arkadaşıma, nasıl aşık olabilirdim ki? Üstelik onun bana o gözle bakmadığına eminken...

Onu uzaktan sevmek kötü bir histi.

Jimin, kahkaha atarak Taehyung'un omzundan iteklediğinde dudaklarıma bulanan içkiyi yalayarak gözlerimi tavandan sarkan avizeye çevirdim.

Taehyung'a her yaklaşmaya kalkıştığımda benden köşe bucak kaçıyordu. Doğru dürüst açılma fırsatım bile olmadığı halde, reddedileceğimi bildiğim için her defasında vazgeçiyordum bu durumdan.

Çünkü bilirsiniz, reddedilmek hiç hoş bir durum sayılmazdı.

Başımı geri indirip içkimden bir yudum daha almayı denedim, ama boş kadeh bana pekte yardımcı olmamıştı.

Dizime attığım bacağımı indirip deri koltuktan kalktığım gibi içki almak için mutfağa gittim.

Hoseok hyung da benim arkamdan gelip omzuma hafifçe vurduğunda ona çarpık bir şekilde gülümsedim. Müziğin yoğun sesinden arkamdan geldiğini duyamamış, ufak bir irkilme yaşamıştım.

"Sen ve ben biraz hızlı gidiyoruz." dedi tezgaha bıraktığı kadehe şarap doldururken. Dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırıp başımı onu onaylarcasına salladım.

İçki biraz da olsa kafamdaki düşünceleri bastırıyordu. Sarhoş olmak istiyordum.

Benim kadehime de şarap doldurmak için uzandığında, "Ben koyarım hyung." diye atıldım ama, diğer eliyle 'çekil çekil' dercesine parmaklarını salladı.

Ardından, benim için de şarap doldurduğunda gülümseyerek, "Teşekkürler hyung." dedim boğuk bir sesle. Beni duyması için biraz bağırmak zorundaydım çünkü içerideki müziğin sesi tüm evi ele geçirecek kadar yoğundu.

"Ne demek Jungkook, senin canın bir şeye falan mı sıkkın? Suratın neden asık böyle?" Tezgaha şarap şişesini bıraktığı gibi kadehini aldı ve elini omzuma attı.

"Bir şey yok hyung, iyiyim." Kesinlikle iyi değildim. Özellikle Taehyung ile aynı ortamlara girdiğimde, çok daha kötü oluyordum. Bastırmaya çalıştığım tüm duygularım infilak etmek üzereydi sanki.

"Gözlerin öyle demiyor Jungkook." diyerek iç geçiren Hoseok hyunga karşı buruk bir şekilde gülümsedim. "Mühim bir şey yok Hoseok hyung, gerçekten." Israrla itiraz ettiğimde, üstelemek yerine başını belli belirsiz salladı ve gülerek bir anda omzumdaki elini boynuma atıp beni çekiştirerek mutfaktan çıkarttığında onu durdurmak yerine adımlarına eşlik ettim.

Salona geri döndüğüm anda, köşedeki masaya kalçasını yaslamış bir şekilde elindeki içkisini yudumlayan Taehyung ile göz göze geldiğimde nefesim tekledi.

Her göz göze gelişimizde mümkünmüş gibi aynı etkiyi yaratıyordu üzerimde. Nabzım delicesine hızlanıyor, tüm tenim baştan tırnağa karıncalanıyordu.

Telefonunu cebinden çıkarıp bakışlarını gözlerimden ayırarak telefonunun ekranına düşürdüğünde sertçe yutkundum.

Burnumdan sert bir soluk çekip buruk bir şekilde gülümseyerek az önce kalktığım koltuğa yöneldim.

**

Bölüm sonu :)

Ay oruçlu kafayla gerçekten ancak bu kadar oluyor. 3 bölüm kadar daha öncesinde yazılmıştı, başta da belirttiğim gibi. 1 yıl önce falan yayınlamıştım bu fici. Ah ah nereden nereye, o zamanlar kitlem bile yoktu. Hiç kimse okumuyordu ficlerimi.

Hüzünlendim. Ehehe umarım seversiniz. Softik bir fic olacak, mini fic şeklinde ilerleyecek bölümleri düzyazı ama kısa kısa olacak yani:)

Instagram: Sevvyniz & Sevvy97 / Tiktok: Sevvyniz / Twitter: Sevvyniz

-Şevval

TOGETHER FOREVER • TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin