SAVCIM (8.BÖLÜM)

50.5K 2.1K 93
                                    

Kırmızı siyah çizgili gömleğimi ve siyah kot pantolonumu üstüme geçirip uykulu gözlerimi ovuşturarak aşağı indim.

Gece doğru düzgün uyumamış sabaha doğru uykuya dalmıştım.

Dün Yağız, polisler geldikten sonra tek kelime bile konuşmadan arabayı eve sürmüştü. Sözünden çıkmamam için binbir ikaz ettikten sonra uyumam için odama gitmeme izin vermişti. Gece geç uyumuştum ve hâlâ uykulu gözlerle etrafı izliyor. Uyanmaya çalışıyordum.

Kim bilir saat kaç olmuştu. Yağız işe gitmiş olmalı yoksa ikazlarına devam ederdi.

Bir de kadınlara çok konuşuyor derler. Dün gece bana demediğini bırakmadı. Bir ara kendimi asmayı bile düşündüm.

Mutfağa geçip dondurucuya ilerledim. Soğuk su yapmak için buz alacaktım. Kapağı açmamla şaşkınca dolaba bakakaldım.

Dondurma mı lan o?

Umarım sarma değildir.

Dondurma kutusunu elime alıp dondurma olduğunu kanıtladığımda telefonum çalmaya başladı. 'Savcım' ismi ekranda belirirken bekletmeden açtım.

"Uyandın mı Ufaklık?!"

Kabı açmamla soğuk dondurmanın görüntüsü uykulu gözlerimin aralanmasına sebep oldu. "Galiba rüya görüyorum."

"Bu dondurmayı bulduğun anlamına geliyor herhalde. Fazla yeme, hasta olup başıma iş çıkarma."

Sevinçle sırıttım. "Yani bu benim mi Savcım?"

"Yok benim. Kızım ne abarttın, al ye işte. Hem benim bir adım var Ufaklık, Ya-ğız!!"

"Ne fark eder, sen de bana Ufaklık diyorsun? Hem savcı, bu dondurma sahil kenarında ne güzel yenir?"

"Ha ben sana söylemeyi unuttum. Okul işlemlerin bitene kadar evden çıkmak yok. Dün yaptığına say."

"Ama olmaz ki-"

"Bal gibi de olur. Biraz gecikseydim kim bilir ne halde olacaktın. Bu konuyu bir kez daha konuşmak istemiyorum. Pusat birazdan orada olur. Boş durma, ders falan çalış."

Cevap vermeme fırsat kalmadan telefonu yüzüme kapattı. Öfkeyle ayağımı yere vura vura elime bir tatlı kaşığı aldım ve salondaki koltuğa yayıldım. Dondurmamı yemeye başlayalı 5-6 dakika olmadan Pusat anahtarla kapıyı açıp içeri girmişti. Girergirmez gözleriyle beni aradı ve koltukta oturduğumu fark ederek yanıma gelip tekli koltuğa oturdu.

"Naber yenge?"

Dondurmayı sehpaya sertçe bırakıp "Kötü!" Dediğimde kaşlarını çattı. "Neden? Abim kötü bir şey mi yaptı?"

Bir dakika, Yağız'ın bana dışarıyı yasakladığını bilmiyordu. Ben neden söyleyeyim?

"Şey ya... Biraz bunaldım da ondan söyledim. Yağız'ın aldığı dondurmayı yersem biraz iyi gelir."

"Bu, sabah bana aldırdığı dondurma. Senin için miydi?"

"Evet, sahilde beraber yiyelim mi?"

Bir süre düşündü. O bu şekilde düşünürken bildiğini düşünüp korksamda konuşmasıyla rahatladım. "Başka bir gün gitsek? Şu an hiç dışarı çıkacak havam yok."

"Beni bırakıp arabada beklesen de olur. Sadece hava almak istiyorum."

"Çok uzun kalamayız ama?"

"Tamam." Diyerek onayladığımda dondurmamızı yememi beklemiş ve söz verdiği gibi evden çıkarmıştı.

Evde kalmak benim için cehennemden farksızdı. Bana hapishaneleri, yaşadıklarımı, babamı hatırlatıyordu. Genelde eve uyumak dışında uğramayan biriydim zaten. Sadece biraz yürüyüş yapıp geri dönecektim.

Belki Yağız fark etmez bile.

Gerçi ben şanssızım. Kesin fark eder.

Evden çıktığımızda Pusat kibarlık yapıp kapımı açınca "Teşekkürler." Diyerek arabaya bindim, o da sürücü koltuğuna geçti.

"Nereye gitmek istersen gidelim ama çok uzak olmasın lütfen."

"Sahil olabilir." Deyince başını salladı ve arabayı çalıştırıp sahile sürdü.

Bir süre sonra araba sahilin önünde durdu. Yavaşça banklara yol aldım. Pusat, arabanın içinde telefonla konuşma yapıyordu. Sahilin önüne geldiğimde telefonumun melodisi kulağımı doldurdu. Ekrandaki isme sırıtarak baktım.

'Savcım'

Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Neredesin sen Afra?"

"Evdeyim."

"Afra!" Diyerek bağırmasıyla irkildim. Evde olmadığımı biliyor olmalıydı. "Sahilde olduğunu biliyorum deli kız. Lanet olsun, tam olarak neredesin hemen cevap ver!"

"Böyle bağıracaksan kapatırım. Sadece kafa dinlemek için çıktım, birazdan Pusat'la evde olurum zaten."

"Afra beni deli etme-"

"Yok sen devam edeceksin belli. Hadi bende seni seviyorum. Akşam görüşürüz canım, kapattım."

Telefonu yüzüne kapattığımda ilk pişman olsamda umursamayıp telefonu tümden kapattım. Benim şansıma da evden kaçtığımız gün kara bulutlar gökyüzünde olur. Yağmur yağmazsa iyidir.

Banka oturarak başımı gökyüzüne çevirdim. Gözlerimi kapatıp biraz sessizliği dinledim ve bir süre sonra yavaşça ayaklandım. Yağız buralarda olmalıydı. Biraz daha gezinip yanına giderim artık.

Sahilden uzaklaşıp yürümeye başladım. Bir grup çocuk, ağaca salıncak yapmaya çalışıyordu.

"Olmuyoy işte."

Onlara yaklaşıp kaşlarımı çattım.

"Ne yapıyorsunuz çocuklar?"

Az önce mızmızlanan sarışın çocuk "Salıncak." deyip ipi bana uzattı.

"Yardım eder misin?"

Elinden alıp "Tabii." diyerek ağaca çıktım.

Ağacın dalına uzanıp zorlukla ipi bağladım. Sevinçle geri çekilecekken dengemi kaybettim ve daha ne olduğunu anlayamadan yeri boyladım. Sırtımı tutup acıyla inlerken çocuklar etrafımı sarıp iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu. Tam iyi olduğumu söylemek için ağzımı aralayacakken bana uzatılan el ile zorlukla gülümsedim. Karşımda Yağız'ı görmemle şaşkınca ona baktım.

"Sen ne zaman geldin Savcım?"

Şu andan itibaren yapabileceğim bir şey yoktu. İç sesim gülerek bu halimi izliyor ve şöyle söylüyordu.

Yağız'ın gazabına hazır ol Afra!

&&&&

İyi günler..

✔Düzenlendi.

SAVCIM (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin