1

26K 2.1K 2.2K
                                    

merhabaaa

kendinizden bir iz birakmak isterseniz baslama tarihinizi buraya atabilirsiniz:))

keyifli okumalar, umarim begenirsiniz<3
COK HEYECANLI AAAAAA

***

Saçlarımı taramak; beni dünyadan uzaklaştıran, o an için zihnimi boşaltabildiğim ve hiçbir şey düşünmek zorunda kalmadığım bir terapiydi benim için.

Annemin en çok saçlarımı sevdiğini hatırlıyordum. Onları en güzel kokularla yıkar, saatlerce tarar ve okşayarak uyuturdu beni. Ondan bana armağan olan sapsarı saçlarım, annem toprağa karıştığında bile onu hissetmeyi sürdürebilmem için ışıl ışıl parlıyordu sanki. Bu yüzdendir ki onlarla ilgilenirken ruhum annemle buluşmuşum gibi dinginleşiyor, huzur buluyordu.

Gümüş tarağı bir kez daha saçlarımdan geçirirken yeşil gözlerim duvardaki saate kaydı. Kahvaltı saatinin yaklaştığını fark etmemle elimdeki tarağı çekmeceme bırakarak ayaklandım ve son kez aynaya baktım.

Kendimi güzel bulurdum. Annemin bir kopyası gibiydim ve ona hayran biri olarak aynaya baktığımda görünüşüm hakkında olumsuz herhangi bir şeyi aklımdan geçirmeye cüret edemiyordum.
Çok uzun sayılmasam da omega standartlarının oldukça üstündeydim, ufak tefek sayıldığım söylenemezdi. Narin görünüyordum, ince belimin buna katkısı büyüktü. Yıllar önce belime kadar uzanan sarı saçlarım şimdi kısaydı, omuzlarıma ulaşamasalar da taranabilir ve küçük tokalarla toplanabilir seviyedelerdi. Gözlerimi alfa babamdan almıştım, görünüşümde ona benzeyen tek yanım gözlerimdi. Yeşil; koyu, bir ormanın en kuytusunu andıran kopkoyu bir yeşil..

Babamın gözleri ifadesiz bakardı. Koyduğu kurallar çiğnendiyse, kontrolü dışında bir olay gerçekleştiyse yeşili daha da koyulaşır; kararmış irisleriyle emirler yağdırırken etrafında gazabına uğramış herkesi korku ve dehşetten titretirdi.

Zihnime düşen görüntülerle irkilerek kendime geldim. Etrafa yayılmış feromonlarımı kontrol altına almak istercesine derin bir nefes alırken kahvaltıya inmek için odamdan çıktım.

Yemek odasına ulaşmak için birkaç dakika yürüdüm. Yaşadığımız ev iki kişi için oldukça büyüktü. Devletin önemli bir kademesinde gözde bir siyasetçi olan alfa babam; hayatının her noktasında olduğu gibi ev seçiminde de hiç mütevazı davranmamış, bir aile yuvası değil de saray meclisi gibi görünen bu yapıyı hayatımızın büyük kısmını geçirmemiz için satın almıştı.

Kapıdan içeri girerken derin bir nefes aldım. Pazar günü hariç her gün saat tam yedide kahvaltı için masada hazır olmam gerekirdi. Görüş açısına girdiğim babam gazetesini katlayarak kahvesine uzandı.

"Günaydın babacığım."

Kafasıyla yaptığı bir jestle karşılık verirken gergin görünüyordu. Aslında beraber olduğumuz her an böyle görünürdü. Onun için tam bir hayal kırıklığı olduğumu yüzüme vurmak istercesine bana bakmaz, asık suratıyla beni görmezden gelerek önündekiyle ilgilenmeye devam ederdi.

Adından söz ettiren ateşli bir siyasetçiydi ve nâmını sürdürebilecek bir evladı yoktu. Ben sönük bir omegaydım. Bunun sebebi çocukluğumdan beri babamın bakışlarıyla aşağılanmam, her çocuğun yapabileceği birkaç basit hata yüzünden korkunç hakaretlere maruz kalmam ve sonuçta tarumar olmuş bir öz güvenle yaşamaya çalışmamdı.

Girdiği ortamlara güneş gibi açan, her yere neşe saçan ve herkesin muhatap olmak için can attığı ilgi odağı annemin veya kariyeri, başarıları, parlak fikirleriyle caka satan babamın aksine doğru olduğuna emin olduklarımı bile yanlış yapma korkusuyla dile getiremeyen sönük bir omegaydım.

to begin again | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin