Yorgun argın eve geldiğimde mutfaktan gelen güzel kokularla kaşlarımı çatmıştım. Elimi belimdeki silaha atıp temkinli adımlarla o tarafa doğru yürürken hangi salak hırsızın girdiği evde yemek yapacağını düşünüyordum.
Çaktırmadan mutfağın kapısından baktığımda gördüğüm yüzle şoka girmiştim. O... Ölmemiş miydi? Mezarlıktayken paramparça olmuştu. Şimdi nasıl mutfağımda hafifçe sağa sola salınarak yemek yapıyordu?
Gözlerimi güzel yüzlü zarif adamdan ayırmadan mutfak kapısından içeri adımladım. Beni henüz fark etmemişti. "S-sen..."
Bir anda sesimi duymasıyla yerinde zıplayınca ne kadar tatlı diye geçirmiştim içimden. "Ödümü kopardın Tuğrul. Niye öyle sessiz sessiz geliyorsun?"
"Ölmemişsin."
Kaşlarını çatıp elindeki işi bıraktı. Bana doğru yaklaşırken gözleri yüzümün her bir zerresini dolaşıyor ne demek istediğimi anlamaya çalışıyordu. "Hayatım... Tabii ki ölmedim. Sen iyi misin?"
"Yeniden mi doğdun? Benim gibi."
"Tuğrul gerçekten ne dediğinin farkında değilsin. Sanırım iş fazla yordu seni. Gidip biraz dinlenmelisin."
"Şeytandın."
"Tuğr-"
"Benim yüzümden ölmüştün."
"Hayatım gerçekten saçmalıyorsun şu an. Lütfen odamıza gidip biraz dinlen. Kafan yerine geldiğinde tekrar konuşalım." gülümseyip yaptığı işe geri döndü. Kafayı yiyecek gibi hissediyordum. Anlayamıyordum. Ellerim arasında paramparça olan sevgilim şimdi kanlı canlı karşımda duruyordu. Hemde benim gibi bir insan olmuştu.
Belki de gerçekten kafayı yemeye başlamıştım. Çünkü başka mantıklı bir açıklama getiremiyordum.
"Sen hâlâ burada mısın? Hadi yatağa."
Hafifçe kafamı sallayıp yatak odama doğru adımladım. Normalde yanımda olduğu için sevinmem gerekiyordu ama kafam o kadar karışmıştı ki hiçbir şeye anlam veremiyordum.
Odamın kapısına ulaştığımda kolu indirip içeri girdim. Çok daha büyük bir şok bedenimi ele geçirirken sertçe yutkunmuştum. Duvarda iki büyük siyah kanat asılıydı. Ve kan damlıyordu.
Odada gözlerimi gezdirdikçe daha da bulanıyordu aklım. Bütün tavanda baltalar asılıydı. Aralarından bir tanesinden aynı kanatlarda olduğu gibi kan damlıyordu.
Sertçe yutkunup dolaba ilerledim. Kapağını açtığımda kıyafetler yerine bir sürü kesici alet bir tanede gümüş kazık olduğunu fark etmiştim. "Bunlar..."
"Ne yapıyorsun hayatım?"
"Pijamalarımı arıyordum. Ama burada değillermiş."
"Tuğrul bugün gerçekten iyi değilsin sanırım. Sen uyurken pijama giymezsin unuttun mu? Çıplak yatarsın ya her zaman."
"Öyle mi?"
"Evet. Gel buraya koca bebek. Bana naz yapmak için böyle davranıyorsun değil mi?" gülümseyerek yanıma yaklaştı. Üzerimdeki ceketi zarif hareketlerle çıkarmış sonra teker teker gömleğimin düğmelerini açmaya başlamıştı. Gömleği omuzlarımdan sıyırıp özenle yatağın üstüne bıraktı.
Tekrar bana döndüğünde bu sefer eli pantolonumun düğmesine gitmişti. Hızla bileğini yakalayıp onu durdurdum. "Bir şey mi oldu?"
"Tuhaf davranan sensin." gözlerinin en derinine bakıyordum. Sevgilime ait kırıntıları görmeye çalışıyor ama çabalarım her seferinde boşa çıkıyordu. Sanki o değildi karşımdaki. Sanki onun bedeninde başka biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dream or Real
RandomBu hikayede bir dedektifin tuhaf, korkunç ve belkide erotik rüyalarını göreceğiz. Değişmeyen tek şey ise "o" olacak. Gerçek olmasa bile birine bu denli zarar veriyor olmak zoruma gidiyordu. Özellikle de onu seviyorken... 〰️BxB Başlangıç tarihi 19...