-TAMAMLANDI-
Görkem fazla hassas birisiydi ve tek dileği sevilmekti. Yüksel ve İnanç ise sonunda sevebilecekleri birini bulmuş olmanın mutluluğunu yaşıyorlardı.
Eşcinsel konulu bir hikayedir, Ageplay içerecektir ve bunları bilerek başlamınızı iste...
*** Homofobikler başlamadan hikâyeyi terk edebilirler. Sorun çıkartmak için okuyanlar, açık bulmaya çalışanlar, alaycı pezevenkler beni uğraştırmadan siktir olup gitsinler lütfen.
Yaş farkından kaynaklı "Öğğ söbyöncölök." gibi yorum yapacaklar için de aynısı geçerlidir. İki taraf da 18 yaşının üzerindeler ve karşılıklı rıza olduktan sonra bu sübyancılık olmaktan çıkıp ilişkiye girer.
Lütfen burayı daha dikkatli okuyun!
Kitap bxbxb olup grup ilişkisini içeriyor ve ageplay var.
Ageplay karakterin tamamen bebek gibi davranıldığı bir durum. Bebek gibi emzik emiyor, biberon kullanıyor, babacığım diye sesleniyor, beşiğinde uyuyor ve bez kullanıyor. (Bez kullanma olayına başta ben de ılımlı yaklaşmasam da sonrasında alışıyor insan, sadece fazla mantık aramamak lazım sanki...)
Eğer yukarda yazdıklarımdan herhangi birinden rahatsızlık duyacaksanız kitabı bırakıp çıkabilirsiniz. O sahneler geldiğinde saçma sapan yorumlar yaparsanız yaptığınız yoruma göre size açıklamaya girişebilir ya da direkt olarak yorumunuzu silerek sizi engelleyebilirim.
Burada açıklama yapıyorsam sizlerin iyiliği ve ne okuduğunuzu anlamanız için.
Seks ağırlıklı olmayacak yeri geldiğinde soft yeri geldiğinde fantezi okuyabileceksiniz.
Sevgiler.
Klasik uyarımı da yaptığıma göreee, kalanlar için iyi okumalar.***
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Tek başıma oturduğum sandalyenin üzerinde elimdeki keke bakarak üzerine diktiğim mumu üflemiştim.
"İyi ki doğdum ben."
Ağzımın içinde mırıltı halinde konuşmamla hafifçe gülümsediğimde içimdeki çocuksu yanım bana yeniden sevinçli olmam için seslenmişti. Sonuçta herkes sadece bir kez 20 yaşına giriyordu.
20 yaşın güzelliğine inanan birisiydim aslında ama yine de pek umudum yoktu. Bugüne kadar tamamen yenik başlamışken hayata karşı skorumu hiçbir zaman eşitleyemiyordum.
Derin bir nefes alarak kafamı gökyüzüne kaldırdığımda orada beni duyan birinin olduğunu umarak yıldızlı havada kısık sesimle dileğimi dilemiştim.
"Eğer beni duyan birisi varsa, dileğim sevilmek."
Susup önümdeki dalgalara baktığımda hafiflemiş hissediyordum. Elimdeki keki ağzıma atıp yediğimde elimdeki mumu da kekin jelatinine sararak çöpe atmak için avcumun içine almıştım. Orada yeterince oturduğumda karar vermemle elimi tekerlekli sandalyemin tekerlerinde bulunan demirlere atarak itmemle harekete geçmiştim.
İlk işim bana en yakın çöpün yanına gelmek olurken elimdeki çöpü atıp alçıdaki ayağıma kötü bir bakış atmıştım.
"Pis fobik yaratıklar."
Sinirle konuşup yeniden kendimi itmeye başladığımda okuldaki durumu düşünüyordum. Evet, Üniversite'de insanların büyüdüğünü düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Lise 5'den devam eden bir sürü geri zekâlı ile aynı bölümde okuyacak ve işin kötüsü onları durduran aileleri de olmadığı için iyice sinir olacaktınız.
Hoş gerçi benim de çocuksu yanım vardı ama kimseye zararım yoktu ki en azından.
Benim burada da şansım yaver gitmemiş zaten yurt köşelerinde büyüdüğüm yetmezmiş gibi eşcinsel olduğum okulda öğrenilmişti. Hoş gerçi saklama meraklısı da değildim ama yine de homofobik grubun gözünden kaçmayan bu durum benim için fazlasıyla zararlı oluyordu.
Tabii ki kampüs içinde ellerini süremiyorlardı çünkü yönetmelikte çok sıkı ve sert kurallar vardı ama bu şu anki halimi haklı çıkartmıyordu.
Bir gün ders çıkışı merdivenlerden inerken kendi aralarında şakalaşıyor gibi yaparak ve sanki yanlışlıkla bana dokunmuşlar gibi göstererek beni merdivenlerden itmişlerdi. Olay böyle olunca ceza almazlarken ben kırılan bacağımla ve kuru bir özürle kalmıştım.
Neden tekerlekli sandalye kısmına gelecek olursam da... Diğer bacağımı da düşerken incitmiştim ve mecburi olarak bir süre bu sandalyeye bağımlıydım. Karşıdan karşıya geçmem gereken yere gelmemle ışığın zaten çoktandır yeşil yandığını görmemle sevinerek yola çıktığımda ortaya gelmişken bir anda değişen ışıkla heyecan yapmıştım.
Şimdi bana kırmızı yanarken arabalar için yeşil zamanıydı ve şu an yol her ne kadar boş olsa da duyduğum motor sesine bakılacak olursa hızla bir araba yaklaşıyordu.
Heyecandan kalbim hızlı hızlı atarken kendimi tüm gücümle itmeye çalışsam da yolun cidden tam ortasındaydım ve geniş bir yoldu. Artık suratıma vuran araba farıyla refleks olarak ellerimi tekerlerden çekip suratıma koyduğumda kulaklarımda arabanın fren sesi yankılanıyordu.
Sanırım artık cidden ölmüştüm.
****
Bir kere de ilk bölümlerde karakterlerimin başına iyi bir şey gelse şaşarsınız :))
Girişi okuyun. Sonrasında oluşacak durumlardan sorumlu değilim!