8.Bölüm: Yağmur

810 375 89
                                    

8

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

8.Bölüm: Yağmurun damlalarını hissediyorum gözlerimde. Bir şarkı başladığında ellerimin soğukluğuyla dans ediyorum. Ben kıyıya çarpan dalga, sen okyanusa karışan incisin bundan sonra...

Hoca bütün sınıftan kağıtları toplayıp tekrar masasına döndü. Sandalyeyi yavaşça çekip oturduktan sonra rastgele bir kağıt alıp okudu.

"Sanki yanmıyor canım, açma ışıkları."

"Ama seni görmeliyim aydınlıkta."

Cümleler dudaklarından çıktıktan sonra içimden "uymamış." dedim. Çünkü belli olabiliyordu. Ellerimi masanın üzerinde birleştirirken devam etti.

"İlk cümle Göktuğ Atlas Devin'e, ikinci cümle Ayda Nur Bulucu'ya ait. Güzel çift olmuşsunuz gençler."

Konuşmasını bitirdiğinde dudaklarımın kuruduğunu hissettim. Ellerimin terlediğini ve beni saf yerine koyduklarını. Ayda'nın kazandığını anladım. Göktuğ benimle oyun mu oynamıştı? Onunla eşken neden benimle de konuştu? Ve benim kağıdımda onun adı yazıyor, onunkinde Ayda'nın. Bu beni ciddi anlamda kırmıştı. Gözlerimin dolduğunu hissederken dudaklarımı aralayıp hocaya yöneldim.

"Hocam!"

Sesimin titrediğini fark ettiklerine emin olsam da bir damla yaş düşmedi. Çünkü ağlamak için odama gitmeyi bekleyecektim. Bana döndüğünde devam ettim.

"Benim kağıdımı değerlendirme dışı bırakır mısınız? Tam şuan daha iyisini yapabileceğimi düşünüyorum."

Ağlamaya yüz tutmuş gözlerimin acısıyla sunduğum teklifi başıyla onayladığında sevinmiştim. Kağıtların arasında adımı bulunca eliyle buruşturup kenara koydu. Tam da yapmak istediğim gibi. Sonra sandalyeden kalkıp masaya oturdu. Bu benim konuşmamı beklediği anlamına geliyordu. Ve ben kendimi toparlamaya çalışıyordum. Son kez arkama bakıp bana yaptığı şeyin kalp kırıklığıyla konuşmaya başladım.

"Bir damla bile akmayacak onlarca manzaraya tanık olan gözlerimden. Artık biten şarkıların devam etmesini istediğimde söylemeye başlıyorum. İnan bana üzmüyor omzunda başkasının başı olması. Her yağmurla anacağım eski sokak lambalarını..."

Başımı dikleştirip yüzüne baktım. Masadan kalkıp tekrar yerine geçti. Masanın üzerinde olan kağıtlardan birine anlayamadığım bir şeyler yazdıktan sonra başını kaldırıp bana baktı.

"Aferin, özgün olduğun için."

Kaşlarımı çatıp dediklerini anlamaya çalıştım. Ama çok fazla sorgulamaya gerek yoktu. Arkama dönüp sıralara baktıktan sonra çantamı alıp en arka sıraya geçtim. Burada herkesten uzak olmak istiyordum. Hala sapladığı hançer benim canımı acıtırken yapabileceğim bir şey yoktu. Ellerimi sırasın üzerine koyarak dikkatimi dağıtmaya çalışırken cebimde telefon titredi. Çıkarıp ekranı açmadan bildirimlere baktım.

HİSSEDEBİLİRSİN YAĞMURLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin