Bölüm 38: Susan Şarkı

431 85 59
                                    

Haberler iyi değildi. Murnasil 'e doğru yaklaşırken, talan edilip yakılmış köy ve kasabalardan oluşan iç karartıcı tablo, Dirastya 'nın tüm küzeyine hakimdi. Edinebildiğim bilgiye göre, isyan güçleri ana karargah olarak kullandıkları Feriben kasabasında bir gece baskına uğramış ve ağır kayıplar vermişti. Haber dilden dile, tüm krallıkta dolanıyor, her bir hanedeki umut ışığını tek tek söndürüyordu.


Baskından sağ çıkabilenler ise fire vererek, atıldıkları macerayı sonlandırmak üzere memleketlerine geri dönmeye çalışıyorlardı. Valar buna da müsaade etmiyor gibi görünüyordu. İsyancılara dönebilecekleri bir yurt bırakmamışlardı. Topyekûn isyana katılan her bir köy, istisnaya mahal bırakmadan, sarayın öfkesinden payını almıştı. Kraliyetin daha ne kadar ileri gidebileceğini tahmin edemiyordum. 


Hala isyan bayrağını taşıyan, mağlup grubun nerede saklandığını bilemiyordum. Sorguladığım her bir köylü, isyan ile hiç bir alakası olmadığına yeminler edip, yanımdan kaçıp gidiyordu. Bir casus olarak, ağızlarını aradığımı düşünüyorlar ve kendilerini riske atmıyorlardı. Üstelik, bariz bir şekilde yeni bir çatışmadan çıkmış olanlar bile zekama hakaret edercesine 'düştüm' gibi bahaneler ile kendilerini savunuyorlardı. 


Saray korkusu ile yaşan bu insanları iliklerine kadar sarsmadan onlardan bir şeyler öğrenme şansım olmadığı anlamıştım. Sabrım tükenirken, çözüm üreten Roshan olmuştu. Adamın önerisiyle birlikte, köy köy gezip ihtiyacımız olan kişilere uğraşmak için Murnasil 'e doğru ilerliyorduk. Gerekirse şehre girip, gerekli bilgileri orada edinecektim.


Aradan geçen yarım yıla rağmen, tam bir tur atıp, tekrar aynı siyah cübbenin peşinden koşmaya başlamıştım. Roshan, isyan arzusunu kaşıyan Malahgard rahipleri ile iletişime geçip, ayrıntılı bir istihbarat alabileceği konusunda beni temin etmişti. Bu plandaki tek sorun, adamın söylemesi gereken yalanlardı. Daha önce bahsettiği üzere, çocuk yaştan itibaren kati bir dürüstlük öğretisi, sopa sopa, kırbaç kırbaç rahibin etine işlenmişti.


Grubum, eğer beni saymazsak tamamen Riviihlilerden oluşuyordu. Öte yandan zorunlu tuttuğum kıyafet değişikliklerinden sonra artık hiç de öyle görünmüyorduk. Roshan, üzerindeki rahip cübbesinden kurtulup, tamamen hayal gücünden yoksun gri bir pantolon ve gömlek almıştı. Cekistar 'da gelecek kariyerine uygun olarak deri bir hafif zırh ile kuşanmıştı. En şaşırtıcı olan ise Fiora 'ydı. Kız, yeşil renklerde dar bir pantolon ve üzerine onunla uyumlu afili bir ceket seçmişti. Ceketin içinde beyaz bir gömlek giyiyordu ve siyah kemeriyle, dizine kadar çıkan çizmeleri uyum içindeydi. Cekistar 'ın cebini tek başına önemli ölçüde hafifletmişti. 


Kızın seçiminde, ona anlattığım korucu hikayelerinin bir etkisi var mıydı bilemiyordum ama ona baktığımda bir Riviihli 'den çok, bir orman kızı görmeye başlamıştım. Hala baştan aşağı siyahlar giyen tek kişi bendim. Basit bir pantolon ve incecik ipek bir gömlek giyiyordum. Boynumda ise pelerinim asılıydı. Diğerleri gibi bu karanlık görüntüden bıkmamıştım. Bana doğal gelen ejder bedenimin rengini, insan formum üzerine bir kabuk gibi giymiştim. 


Tüm bu değişim neticesinde, kendileri gibi görünmeyen Riviihlilerin, bir Malahgard rahibine kıyafetleri ve orada bulunuş sebepleri ile ilgili fazladan açıklama yapması gerekiyordu. 

"Tarikatın dikkat çekmeden ortada gezinmeni istediğini, bu yüzden böyle giyindiğini söyleyeceksin" dedi Cekistar rahibe.

Murnasil 'den üç gün uzakta, atları dinlendirmek için ağır ağır sonraki hedefimiz olan Kayıklı köyüne doğru gidiyorduk. Diğer talan edilmiş köylerde bulamadığımız rahipleri, burada bulabileceğimizi düşünüyordum. Çevrede, dokunulmadan ayakta durabilen nadir yerlerden birisiydi. Nehir yatağına kurulu yerleşim yeri, yağmurların dönüp nehri doldurması ile önemli bir ticaret noktası haline gelmişti ve artan nüfusun tuzu isyana bulaşmayacak kadar kuru sayılırdı.

EJDER RUH 2. KİTAPDove le storie prendono vita. Scoprilo ora