--Kiraz çiçeklerinin altında yürüyordu.
Bazen yanına bakıyordu. Onun orada olduğu gafletine düşüp..
Bazen, hayatına kaldığın yerden devam etmek isterdi insan. Ama bir el tutar işte. Kim olduğunu bilir, ama geriye dönemez. İtemez o eli.
Öyleydi.. Eğer devam etse, hiçbir şey olmamış gibi, biliyordu. Eninde sonunda, yine buraya dönecekti. İlk nerede mutlu olduysa.. Oraya dönecekti. O hep buraya dönecekti.
Yoongi onu hep tutacaktı. Narumi onu itemeyecekti.
Bu yüzden, ne önemi vardı ki?
Birini sevmek, başka her şeyi daha az sevmek demek değil miydi zaten? Kendini bile hiçe saymak değil miydi?
Avuç içleriyle kuruladı gözlerini. Gökyüzüne bakmıştı.
"Buraya, en son benimle geldiğini söylemiştin." Gülmüştü. "Sahiden geldik mi ki acaba?"
Tekrar akmaya başlamıştı gözyaşları. "Sahiden.." Daha yeni silmişti halbuki. "Sahiden burada el ele yürüdük mü ki Yoongi?"
Gezmişti öylece.
Yoongi ile gittiği nere varsa, her yeri tek tek adımlamıştı. Her yerde yâd etmişti onu.
Yoongi'nin eski evine gitmişti.
O yaşlı adamın dediği gibi, mahalle boyu konuşarak yürümüştü onun gibi. Bas bas, avazı çıktığı kadar bağırarak yürümüştü o yolu.
'Min Yoongi mi?! O öleli 5 yıl oldu!'
Mesela otobüsle Daegu'ya gelirken, O zaman oturdukları koltuğa oturmuştu. Yol boyu yanındaki boş koltuğa bakmıştı.
Palgongsan, akvaryum.. Yine aynı filme gitmişti mesela. Aynı koltuğa oturmuştu. Film boyu sessizce ağlamıştı başını boşluğa yaslayarak. Orada onun omzunun olduğunu düşlemişti.
Son durak ise, onu.. Buraya getirmişti.
Mezarlığa.
Sessizdi..
Burası çok sessizdi.
Hıçkırdı istemsizce. Gözleri ilerideki mermerde takılı kalmıştı.
Güçlükle ilerledi o tarafa. Geri geri kaçmak istiyordu..
Onun ölmüş olması gerçeğini, kabullenmek istemiyordu.
Mezarın başına geldiğinde, çökerek yere oturdu.
Elini isminin üzerinde gezdirmişti.
"Korkma.. Ben geldim."
Dişlerini sıkıyordu.
"Bak.. Bu sefer ben geldim sana." Gülmüştü. "Geldim mi.. Onu da bilmiyorum ki pek..
Haklıymışsın.." Etrafa bakındı.
"Demek bu yüzden sessizliği sevmediğini söylüyordun.. Haklısın.. Ben de sevmedim."
Zorlukla yutkunuyordu. "Uykun.. Geliyordu. Ahahah! Evet. Gerçekten çok uykun gelmiş olmalı.." Ettiği her kelime sıkıyordu boğazını.
"Uyursan, beni kaybedeceğini biliyordun. Benimleyken.. Aslında ölü olduğunu biliyordun değil mi?"
Şaşkınca etrafına bakındı.
"Ahahah! Yoongi! Görüyor musun? Gitmedim. Gitmedim meydana. Kimse afedersiniz demedi." Kahkaha atmaya başlamıştı deli gibi. "Gitmedim.."
Sonrasında kesmişti gülmeyi. "Ama sen gittin! Madem biliyordun, gitmeseydin ya! Söyleseydin bana. Ben inanırdım sana..
Çok.. Uğraştım.. Çok çabaladım Yoongi. Sana ulaşmak için, o kadar çok çırpındım ki.. Hâlim kalmadı. Bittim artık.. Bittim ben. Bak.
Kalmadı gücüm.
Kalmadı aklım. Hahah!
Şuan olanlar.. Gerçek mi, yoksa benim kurmacalarım mı.. Onu bile bilmiyorum.
Hangisi gerçek bilmiyorum.
Hangisi doğru bilmiyorum..
Hepsi birbirine girdi, seçemiyorum artık.
En kolayı bu olur değil mi?
En doğrusu bu olur değil mi?
Senin gittiğin yoldan gidebilir miyim Yoongi?
Seni takip edebilir miyim?
Çünkü.. Benim artık, burada kalmam için bir sebebim kalmadı ki..
Asla gidemeyeceğim ki senden zaten.
Her defasında.. Dönüp dönüp buraya geleceğim. Hep buraya bakacağım. Hep seni düşüneceğim.
O yüzden.. Ben, peşinden geliyorum. Hızlı gitme.. Gitme ki, ben.. Yetişebileyim sana.
Gelebileyim sana..
Bekle tamam mı? Bekle. Ben..
Yarın geleceğim sana.
Senin yerine ben tutacağım o sözü.
Ben geleceğim sana."
Seslice ağlamaya başladığında zorlukla kalktı yerden.
Kaçarcasına koşmuştu.
Duramamıştı daha fazla.
Sığamamıştı bu Dünya'ya daha fazla.
Eşi yoktu ki! Yarısı yoktu!
İçindeki bu kapanmayacak boşlukla nasıl yaşardı?!
Arkasına bakmadan kaçtı oradan.
Apsedong'a.
3'er 5'er çıktı dik merdivenleri.
Gece olmuştu vardığında. Aynı geçerek oturdu.
Sakinleşmişti o vakte kadar. Ağlaması durmuş, yorgun gözlerle bakmıştı manzaraya.
Sessizce izlemişti sabaha kadar. Tek kelime etmemişti.
Kabullenmişti. Neyi kabullendiğini bilmiyordu pek tabii ama kabullenmişti.
Telefonu çıkartarak kontrol etti.
16 Şubat 11:48
"Vakit geldi Yoongi."
Ağaca tutunarak kalktı yerden. İleri doğru yürüdü yavaş adımlarla.
En ucuna kadar yanaştı uçurumun.
49'u gösterdiği sıralarda gözlerini kapatarak kollarını açtı.
Gülümsüyordu.
"Ben mi? Ben öleli 5 yıl oldu,"
Bıraktı kendi boşluğa.
--
