Bölüm 4- Akademi

453 19 4
                                    

Yüzüme değen her sıcak su damlası beni zihnimdeki bulanık düşüncelerden ve hissettiğim bu acıdan biraz daha uzaklaştırıyordu. Düşünmek istemiyordum. Düşünemeyecek kadar yorgundum. Beynim isyan bayraklarını çekmiş oturuyordu. Kafamı iyice yukarı kaldırdım. Suyu hissetmem gerekiyordu. Buna ihtiyacım vardı. Kafamda kırk tilki vardı. Kırkı da beni delirtmek üzere plan yapıyorlardı.

Bilmiyordum. En çokta bu beni delirtiyordu. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

Ashley ile birlikte okyanusun o derin ve vahşi sularında duran, küçük geminin içindeydik. Kıyıya ulaşmamız gerekiyordu. Tabii henüz rotanı bile bilmezken kaybolmadan başarmak neredeyse imkansızdır derler. Tabi bu laf bizim gibi imkansız diye bir şeyin olmadığına inananlar için fazla yapmacık. İnsan inandığı sürece herşeyi yapabilir. Eğer inandığın şeye sıkıca sarılırsan, o inanç tez zamanda zafer ağacına dönüşür." derdi annem. Bu lafın doğruluğuna defalarca şahit olmuştum.

Korkuyordum. Hatta dehşet içerisindeydim. Ama korku sadece bir duygu değil miydi? Belki de sahip olduğum en güçlü duygu. Ne derler bilirsiniz 'Seni öldürmeyen şey, güçlü kılar.'

Düşüncelerimden sıyrılıp gerçek dünyaya biraz daha yaklaşırken, yediğim yumruklar ve tekmeler 'Biz burdayız!' diye çığlık atıyorlardı. Ben üstüme ne giyindiğimin farkında bile değilken uyku beni o sıcak ve huzurlu kollarına çağırmıştı bir kere. Daha akşam olmamıştı ama bir kaç saat uyumazsam kendime gelemeyeceğimden adım kadar emindim.

Henüz nereden geldiğini veya ne oldugunu anlamadığım ses beni, rüyamın o fantastik dünyasından almaya yetmişti. Hava henüz kararmamıştı. Yeni uyanmanın vermiş olduğu o sersemlikle tavana bakarken elimle yatağımda olması gereken telefonu aradım. Telefonu bulduğumda beni uykumdan uyandıran o ses kendini tekrar gösterdi. Sesin sahibi bir kadındı, duyuru yapıyordu. Kadın konuşmasını tekrar ederken telefonumdan saate baktım. Saat 15.29 u gösteriyordu. "Dikkat, dikkat!" Yaklaşık bir buçuk saat uyumuştum ama bir buçuk saatlik uyku kendimi biraz daha iyi hissetmeme yetmişti. Kadın konuşmasına devam ederken Ashley banyodan saçlarını kurutarak çıktı. "Akademide bulunan tüm öğrencilerimizin yarım saat içerisinde konferans salonuna inmeleri gerekmektedir. Katılım zorunludur." Kadının o tok ve ruhsuz sesi kalan tüm yaşam enerjimi alabilecek kapasitedeydi. Ash'e 'Gerçekten inmek zorunda mıyız?' bakışımı attım. O böyle şeylere takıntılıydı. Eğer bir yere çağırıldıysak ,hele ki akademide, kesinlikle gitme taraftarıydı. "Tabikide gidecegiz saçmalama." dedi kaşlarını çatarak. Ash'le benim, birbirimizin bakışlarından ne dediğini anlama gibi üstün bir yeteneğiniz var. Tıpkı tüm en iyi arkadaşların sahip olduğu gibi.

Tavana tekrar baktım ve gözlerimi kapattım. Hala biraz uykum vardı ama Ash'i birazcık tanıyorsam uyumama kesinlikle izin vermezdi. "Bak bu saatlerde uyuman zaten dogru değil yani seni şu ana kadar uyandırmadığıma şükretmelisin." dedi yatağıma oturarak. "Acımasız bir arkadaşsın." imalı bakışlarımı farketmiş olacak ki, kendini beğenmiş bir ses tonuyla "Kesinlikle müthiş bir arkadaşım. Yani çoğu insana benim gibi bir arkadaşı olmadıkları için acıyorum diyebilirim. Neyse ki sen çok şanslısın." gülümsemesini iyice genişletmişti. Dalga geçiyordu ama ciddi bir tavırla söylemişti. "Ah tabi, kesinlikle her gün bunun için şükretmeliyim benim kendini beğenmiş arkadaşım." dedim gülerek. "Ahh kesinlikle..." ayağa kalktı ve "...hadi hadi kalk hazırlan ve bana neler olduğunu anlat. Yüzün yara bere içinde, iyisin değil mi?" telaşlı ses tonuna çatık kaşlarını da eklemişti. "Tamam kalkıyorum ve merak etme iyiyim. Hala biraz canım yanıyor ama iyiyim." Uyumak gerçekten iyi gelmişti. Ashley üstüne giyinecek birşeyler bakarken, bende elimi yüzümü yıkamak için banyoya yöneldim.

Aynadaki yansımam gerçek anlamda dehşete düşmemi sağlayabilirdi. Kaşım yarılmış ve yüzümün bir kaç yerinde morluklar vardı. Sentiusların yaraları normal bir insandan daha hızlı iyileşirdi. Küçükken tüm o bisiklet yaralarının, morlukların hızlı iyileşmesi, bizim için dünyanın en mutluluk verici şeyi olurdu. Şimdi ise sadece iyi bir avantajdı. Ayrıca metabolizmamız daha hızlı çalışır ve hücrelerimiz daha hızlı çoğalırdı. Bu da normalden daha geç yaşlanacağım demekti. Sonuç olarak bir kaç güne eski halime dönecektim.

İntikam ZincirleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin