4.Bölüm

688 71 9
                                    

Seni Bekliyordum

Bölüm 4

Yazan:Hilal

Bir cuma gecesi YiFan’ın mutfağından ilk kez yemek kokuları yükseliyordu.YiFan kendi elleriyle gönül misafirine yemek hazırlıyordu.Misafirine yaptığı yemek sarışın adam için ilkti.

Doğrama tahtasının üzerinde büyük bıçağı kullanıp sebzeleri keserken fazla ses çıkartmamaya çalışıyordu radyodaki çocuğun konuşmasından tek bir kelime bile kaçırmamak için.Evet YiFan yemeği kendisi ve radyocu çocuk için hazırlıyordu.

Mutfaktan çıkıp salonunun bir köşesinde duran içkilerini dizdiği raftan Fransız usulü yemeğine koyabilmek için şarap almaya gitti.Şimdi daha net duymaya başlamıştı radyodan yayılan sesi.

“Bugün beni ve benim aşkımı anlatmak yerine size bir hikaye anlatmak istiyorum.Küçük bir çocuğun aşkını.”

YiFan şaşırmıştı duyduklarıyla.Radyocu çocuk her zaman kendisini veya aşık olduğu adamı anlatmıştı.Değişen neydi? Meraklanıp seçtiği şarap şişesini kucağına alan sarışın adam radyonun karşısındaki beyaz koltuğuna oturdu.Televizyondan birisini izler gibi radyoyu izlemeye başladı.

“Daha yetişkinliğine adım atmamış bir çocuk soğuk bir gecede yer altına inen merdivenlerden aşağı inip metro istasyonuna girmiş.Günün son seferine yetişmek için çalışırken daha 10 dakikası olduğunu görünce beklemek için kurulmuş oturaklardan birine yönelmiştir.Boynunu ve yüzünü soğuktan korumak için kapüşonunu başına geçirip kollarını bağlayarak oturur.”

Yifan bu hikayenin nereye gideceğini bilmezken ayağa kalkıp mutfağa girdi.Yemeğine yeteri kadar şarabı ekledikten sonra altını kapatarak dinlenmesini beklemek için tekrar koltuğuna geçti.

“Metro istasyonundaki gencin yanına birkaç dakika sonra giydiği elbiselerden ve yaptığı saç modelinden bir hayat kadını olduğu belli olan bir kadın oturur.Ağlamaktan tüm makyajı bozulmuş kadın gence “Sigaran var mı?” diye sorduğunda genç çocuk çantasını kucağına alıp bir şeyler aramaya başlamıştı.Çıkardığı peçeteyi kadına uzatırken “Buna daha çok ihtiyacın var gibi.” dediğinde samimi bir şekilde gülümsemiş.Ancak kadın peçeteye bakarken acı acı gülmüş. “Senin ona benden daha çok ihtiyacın olacak çocuk.Çünkü hem çok ağlayıp hem de çok ağlatacaksın.”dedikten sonra akan göz kalemini kazağına silip oradan ayrılmış.”

YiFan bile şaşırmıştı kadının sarf ettiği sözlere.Ne demekti ki “Hem ağlayıp hem de çok ağlatmak”? YiFan bu sorunun cevabını bulmaya çalışırken radyodan bir öksürme sesi çıkmıştı.Aniden ayağa kalkıp radyocu çocuk karşısındaymış gibi “İyi misin,hasta mı oldun yoksa?” demişti.

Konuşmasının ortasında öksürdüğü için özür dileyen radyocu çocuk hikayesine devam etmeye başlamıştı.

“Kadın gittikten sonra yüzündeki şaşkınlıkla kalan çocuk kaşlarını çatmışken duyduğu ayak sesleriyle kafasını sesin kaynağına yönlendirmiş.İçki içtiği etrafa yaydığı kötü kokudan belli olan siyah uzun saçlı bir adam çocuğun kolunu tutup onu ayağa kaldırmış.Ağzında yuvarlanan sözlerle bir soru sormuş. “Tek başıma yemek yemeyi sevmiyorum.Benimle yemek yer misin?””

YiFan’ın dudağı tek taraflı havaya kalkıp gülümsedi.O da tek başına yemek yiyemezdi asla.Kalkıp sofrası için tabaklarını almaya gitti.İlk tabağı masanın baş köşesine koyup ikinciyi hemen sol tarafına koymuştu özenle.Yemek tenceresinden her iki tabağa biraz yemek bölüp kendi yerine oturdu.Gönül misafirinin tabağından yükselen dumanı izlerken “Seninle ilk yemeğimiz radyocu çocuk.” Diye mırıldanmıştı kendi kendine.

“Genç olan kolunu çeken adamın gücüne karşı gelemeyeceğini anladığında kendisini sürüklemesine izin vermiş.İkili birlikte bir sokak satıcısının mekanına gitmişler.Siyah saçlı adam elini kaldırıp bağırıp yemek sipariş etmiş.Yerdeki küçük masanın kenarlarına konan tabureye genç çocuğun yardımıyla oturabilen adam başını masaya koyduğu an uyumaya başlamış.Çocuk sarhoş adamın haline gülüp onu izlemeye başlamış.Yemekleri geldiğinde kendi porsiyonunu yerken sarhoş adam hala uyuyormuş çocuğun uyandırma çabalarına rağmen.Çocukta yemeğini yiyip adamı seyretmeye devam etmiş.Elini onun yüzüne götürüp saçlarını çekmiş gözünün önünden.”Çok güzelsin” diye fısıldamış sürekli.Bir süre sonra ayağa kalkıp çantasına sırtına takan genç yemek için masaya para bırakıp eğilerek adamın yanağını öpmüş nazikçe. “İlk yemeğimiz için teşekkür ederim.” demesiyle çekip gitmiş çocuk.”

YiFan’ın izlediği sıcak yemek buharı kaybolmuş,yemek soğumuştu.Kendisi de pek bir şey yemiş sayılmazdı. Dinlediği hikaye ona bir yerlerden tanıdık gelse de bunu fazla umursamadı.İzlediği filmlerde benzer bir sahne vardır diye düşündü.

“Çocuk ne yapmış peki sonra biliyor musunuz?Bunu şimdi söylemeyeceğim size.Bir sonraki gün anlatacağım devamını.Yarın beni son kez dinleyeceksiniz “yalnız insanlar”.Bu son seslenişim size.Ben gelene kadar kendinize iyi bakın.”

YiFan radyocu çocuğun ağzından “Son” kelimesini duyduğundan beri kalbinin bir mengeneyle sıkıştırıldığını,tırnaklarının yerlerinden söküldüğünü hissediyordu.Acıyordu tüm bedeni.Şaşkınlıkla açılan dudaklarından haykırışlar dökülmek üzereydi.Ama duyduğu bir zil sesi onu kendine getirmişti.

Kim bu saatte YiFan’ın kapısını çalmıştı ki?

YiFan acıyan bedeniyle yorgun adımlar atarak kapıyı açtı.Karşısında bir insan beklerken onun görebildiği tek şey simsiyah büyük bir kutuydu.Başını sağa sola çevirip bunu kimin bıraktığına bakan YiFan koridorun boş olduğunu gördü.

Çömelip kutunun sarıldığı beyaz kurdeleyi çözdü yavaşça.Kapağı açıp baktığında kutunun içinde bir not kağıdı vardı sadece.Sol elini uzatıp notu okuduğunda gözyaşları akmaya başlamıştı.

“Radyocu çocuk seni bekliyor YiFan.Sadece bir gün daha bekle.”

*

YiFan gizemli notu aldığından beri hiç uyumamıştı.Kensine gelecek olan yeni bir mesajı bekliyordu.Sonunda radyocu çocuğu kanlı canlı karşısında göreceğini düşünerek mutlu oluyordu.

Peki öyle mi olacaktı?

YiFan aniden çalan kapı sesiyle neşelenip koşarak kapıyı açmaya gitmişti.Radyocu çocuğun ona geldiğini zannediyordu kapıyı açarken.Ama kapıyı açtığında karşısında daha önceden hiç görmediği bir bayan vardı.

YiFan yüzündeki çocuksu gülümseme silinirken sordu. “Buyurun, kime bakmıştınız?”

Kadın derin bir nefes alıp cevap verdi. “Dün kapınıza kutuyu bırakan kişi benim.Sizi ona götürmeye geldim.O gelemez.Eğer uygunsanız gidelim mi?”

Sarışın adamın yüzünde güller açmaya başlamıştı.Radyocu çocuğa gidiyordu sonunda.Tanımadığı kadın bir kelime dahi sohbet etmeden bir kanal binasına geldiler.Kadın YiFan’ı yönlendirerek binanın en üst katına çıkardı.Cebinden çıkardığı bir anahtarı YiFan’ın eline sıkıştırdı.

“Benim görevim burada sona eriyor.Karşıdaki beyaz kapıdan içeriye girdiğinde önüne bir kaset çıkacak onu izle.”

“O orada değil mi?”

“O çoktan gitti bay YiFan.” Kadının gözleri dolmuştu.Neler dönüyordu burada. “Onun adı Huang Zi Tao.Ve o oda size aşkını anlattı yer.”

YiFan duyduklarını anlamakta zorluk çekiyordu.Gözleri şaşkınlıkla açılmışken kadın konuşmayı sürdürdü. 

“Radyoda anlattığı haylaz adam sizdiniz bay YiFan.Tao sizi seviyordu ve hep sizi bekledi.Hadi gidin artık ona.”

“O hep beni beklemiş.”diye bilinçsizce fısıldamıştı YiFan.Her şeyden herkesten soyutlanmış gibiydi.Tüm dünya durmuş ve silinmişti onun için.Sadece kendi bedeni ve beyaz kapı duruyordu.Arkasını dönüp kapıdan içeriye girdiğinde duyduğu koku ona hem yabancı hem de tanıdık gelmişti.

“Sen buradaydın.”

Seni BekliyordumTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon