Bölüm 1: Kayıp Ruh

1K 91 31
                                    

Uzak bir yerden boğuk bir çatışmanın sesi kulağıma geliyordu. Kılıçlar sanki su altında birbirlerine şiddetle çarpıyor, hiddetli bir ölüm vaat ediyordu. Oysa ben bakışlarımı, usulca yüz üstü yere düşen adamın bedeninden alamıyordum. Öyle hareketsizce yattığı mağara zemini, baba yerine koyduğum adamın kanı ile yıkanıyordu. Girintili yüzeyde tembelce akan kan oluğu ile kederim, öfkem ve çaresizliğim de benliğime süzülüyordu. Gerçek ile yüzleşemiyordum. Tom ölmüştü ve yapabileceğim hiç bir şey yoktu.


Bir anda normal akışına dönen evren ile, bedenimi bir panik dalgası kapladı ve Tom 'un üzerine atıldım. 

"Bay Fernar" diye bağırdım adamın bedenini kavramak üzere.

Mağara zemini altımdan yok oldu ve düşmeye başladım. Dipsiz bir karanlık son hızla beni içine alırken, ellerim istemsizce havada çırpınıyor, bir az önce elimin altında olan cansız bedeni yakalamak için çaresizce havayı dövüyordu. Avazım çıktığı kadar bağırdım. Mağara gözden kayboldu. Bütün evrende karanlık ve düşüş hissi hariç hiç bir şey kalmamıştı. Sanki kendi yaslı ruhumun içinde kayboluyor gibiydim.


"Adın ne, çocuk" diye sordu gür ses.

Bu sesi daha önce de duymuştum. Tanıdık geliyordu. Sesin karanlığa karışmasıyla düşüşüm durdu. Ayaklarım yere basmıyordu. Sanki süzülüyor gibiydim. Bu his huzurlu değil, aksine tedirgin ediciydi. Öte yandan kaybedecek bir şeyimin kalmaması beni gereğinden fazla cesur yapıyordu. 

"Asıl senin adın ne" diye öfkeyle karşılık verdim.

"Beni tanıyorsun, çocuk. Benim adım, seninkinin bir yansıması. Kendi adını hatırladığında, benimkini de bulacaksın" dedi sakince derinden.

"Benim adım Marver" diye tersledim, malumu ilan etmenin sıkıntısıyla.

Karanlığı yararak ortaya çıkan devasa iki göz, öfke ile yanarak bana bakmaya başladı. Bir tapınak penceresinden bile büyüklerdi. Cesaretim aniden tökezlendi. Küstah cevaplarım ile canavarı kızdırdığımı düşündüm. 

"Zavallı bir beden için, zavallı bir isim. Gerçek adını hatırla, çocuk" dedi derin ses.


Canavarın gözlerindeki öfke ve yırtıcılık sesine yansımıyordu. Sanki hesaplı bir sabır ile konuşuyordu. Gerçek adımı bilmiyordum. Hiç bir şey bilmiyordum. Tek emin olduğum şey kalbimki eksiklik hissi ve onun yarattığı kederdi. Bir an sonra, süzülüşüm aniden son buldu ve tekrar düşmeye başladım. 


Gözlerimi panik ile açtığımda, son çığlığımı kabusumdan gerçekliğe getirmiş olduğumu fark ettim. Bütün bedenim bir ok gibi düşüş hissi ile istemsizce yerinden sıçramıştı. Hızlıca etrafımı tararken, sığınak olarak kullandığım mağaranın loş yüzeyini seçebildim. Derin derin solurken yavaşça çevremdeki detayları gördüm. Vahçi hayvanlara karşı güvenlik için yaktığım ateşim bir süre önce sönmüştü. Böyle dağlık alanlardaki mağaralar, büyük yırtıcılar için ideal barınaklardı. Habersiz bir oda arkadaşına ihtiyacım yoktu. Ayılar ve kurtlar ile yeterince şanssız deneyimler yaşamıştım. İşimi şansa bırakmaya hiç niyetim yoktu.

Yalnızdım. Bu da şaşırtıcı değildi. Altı aya yakın süredir tek başıma yaşıyordum. Serseri Prens 'in ölümünden sonra hem fiziksel hem de zihinsel olarak zayıf düşmüştüm. Tulga yanımdan ayrılmayı kabul etmemişti. Hasta geçirdiğim aylar boyunca bana yardım etmişti. Karşılığında ona sunabildiğim kati bir sessizlik ve uzun öksürük nöbetleri haricinde bir şey olmamıştı.

EJDER RUH 2. KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin