41| Yalnızca Benim !

ابدأ من البداية
                                    

"Güzel eşime sabah kahvaltısı hazırladım."

"Mm krepte yaptın mı?" diye soruyorum heyecanla. Başıyla onaylarken devam ediyorum. "O zaman hemen giyineyim de kahvaltımızı edelim."

Hemen banyodan çıkıp dolabı açıyorum ve siyah taytımla ince kazağımı çıkartıyorum. Tam onları alıp banyoya geri dönecekken Kerem yumuşak bir şekilde kolumdan tutup beni kendisine doğru yaklaştırıyor. "Nereye Zeynep?"

"Banyoya hayatım." açıklama yapma gereği duyup devam ediyorum. "Üstümü  değiştireceğim, kahvaltımızı edelim dedik ya."

"E tamam burada giyinsene.. Banyoya girmene ne gerek var?" Hiç bir şey söylemeden suç işlemiş çocuklar gibi başımı öne eğiyorum. "Güzelim bana utanıyorum deme sakın.." Ay tabi ki utanıyorum Kerem.. Dün biz resmen seviştik. Nasıl utanmayayım yani? "Zeynep.. Ben senin eşinim, utanman gereken en son kişiyim."

"Biliyorum.. Ama utanıyorum işte elimde değil ki."

"Hayır utanmamak elinde çünkü ortada utanılacak bir şey yok domates yanaklım tamam mı?" diyor o sıcacık gülümsemesiyle.

Domates yanaklım dedi ya.. Of ! Yine kızardım işte.. "Hı hı.." diyorum başımı olumlu anlamda sallayarak.

"E hadi giyin madem o zaman.. Bende portakal sularımızı koyayım, hemen gel sende giyinince tamam mı?"

Bakın evlilik iyi hoş.. Sevdiğin adamla karı-koca oluyorsun falan güzel.. Ama şu sevişme işini çıkartsak olmaz mı be? Acısını ağrısını geçtim, utanıyorum! Var mı daha ötesi?

"Tamam."Kerem yukarıya çıkmadan hemen üstümü değiştirip ben aşağıya iniyorum. "Nefis gözüküyor krepler.."

"Otur bakalım o zaman.." diyor sandalyemi çekip oturmamı sağlarken.

Kerem'de portakal sularımızı yerleştirip karşıma oturuyor. Önümde ki tabağa krepimi koyuyorum ve ağzıma aldığım parçasıyla bayıldığımı belli eden bir yüz ifadesiyle Kerem'e dönüyorum. "Hayatım yine enfes olmuş." Karnım doyasıya yedikten sonra bıçak ve çatalımı bırakıp Kerem'i izlemeye başlıyorum.

Kahvaltı edişi bile o kadar güzel ki.. İzlerken insanın canı sıkılmıyor.

Kahvaltı edişine kurban be adam..

§§§§§§§§§

Kerem sabah balayı biletlerimizi almaya gittiğinde bende mutfağı halledip salona geçip oturuyorum.

Off ben böyle alışık değilim ki koca evde tek başıma oturmaya.. Eskiden ne bileyim Melis vardı Yağmur vardı şimdi tabi Kerem var ama onun da işi çıktı sonuç olarak şuan yalnızım.. Televizyon izleyeyim bari biraz.

Kumandayı alıp tek tek kanalları geçiyorum.. Geç, geç, pöf bu ne be geç.. Amaan hiç bir şey yok.

Televizyonu kapatıp evi inceliyorum gözlerimle.. Ki o sırada kapı çalıyor. "Ayy geldi benim biricik kocam.." diyorum kapıya doğru giderken.

Kapıyı açtığımda Kerem elinde ki biletleri bana doğru sallayıp sarılıyor. "Hii hem biricik kocam gelmiş hemde biletlerimizi getirmiş.." diyorum gülerek.

Kerem hoşnut bir şekilde gülümserken, gözlerinde ki yeşilin koyulaştığını fark ediyorum. Ki bu bakışlar bana dün geceden çok tanıdık geliyor. En iyisimi kızım Zeynep soluğu yatak odasında almak istemiyorsan değiştir konuyu! "Ben kendime kahve yapacağım sende ister misin?"

"Ha? Hıı şey kahve diyorsun.. Güzelim evde değilde bir kafede falan içelim mi? Hem biraz hava almış oluruz."

"Tamam hayatım. O zaman ben bir saçımı başımı düzelteyim gidelim."

Kerem başını olumlu anlamda sallayıp salonda ki kanepeye iyice yerleşiyor.

Hızla merdivenlerden odamıza çıkıp dolaba yöneliyorum. Siyah pantolonumu ve üzerine giymek içinde su yeşili şifon gömleği çıkartıp hızla üzerimi değiştiriyorum. Saçlarım da ki bozulan birkaç bukleyi maşa yardımıyla düzeltip yok denilecek kadar az bir makyaj yapıp  aşağıya iniyorum. "Tamam hayatım ben hazırım."

"Çıkalım hadi madem.." Kerem arabanın içerisini  ısıtmak için dışarı çıkarken bende portmantodan montumu ve  çantamı alıp ayakkabılarımı giyiyorum. Sonrasında montumu üzerime giyip evin anahtarını çantama attıktan sonra bende arabaya biniyorum.

"Ee nereye gidiyoruz Kerem kaptan?" diyorum emniyet kemerimi takarken.

"Yeni açılan bir yer var baya yeşillik bir alan falan oraya.."

Kerem'e kocaman sırıtırken rastgele bir müzik açıp eşlik etmeye başlıyorum.

Kerem'e bakarak şarkının belli kısımlarını söylerken bana yandan çarpık bir gülümseme yolluyor.

Kerem'in söylediği kafeye geldiğimizde arabayı park edip içeriye geçiyoruz ve cam kenarında manzarası hasret kaldığımız yeşilliğe bakan masaya oturuyoruz. Garsona siparişlerimizi verdikten sonra masanın üstünde ellerimizi birleştiriyoruz.

Karşıdan gelen iki çift ve birde ikiz bebekleri yüzümü gülümsetiyor çünkü o çift benim hastanede ilk çalışmaya başladığım dönemlerde gelip tüp bebek tedavisi uyguladığımız bir çift.. İlk deneme de tedaviden olumlu yanıt alamamıştık ama umutlarını kaybetmeyip tekrar denemişlerdi ve bu sefer bir değil iki bebekleri yani ikizleri dünyaya gelmişti. "Aa Zeynep Hanım merhaba.." dedi İrem elini uzatarak.

Bahsettiğim hastamın yanıma gelmesiyle ayağa kalkıp ilk önce İrem'le sonrasında eşiyle tokalaşıyorum. "Merhaba İrem.. Nasılsınız bakalım?" diyorum  elinde ki ikizlerden birisi olan bebeğin elini okşarken.

"İyiyiz.. Sayenizde ailece çok mutluyuz."

"Bu benim mesleğim.. Lütfen böyle söylemeyin hem bu sizin umudunuzu kaybetmemeniz sayesinde oldu ben sadece yardımcı oldum.." Kerem'e doğru dönüp çifti tanıtmaya başlıyorum. "Bu arada hayatım bu benim eski bir hastam tüp bebek tedavisi uygulamıştık ve şuan gördüğün gibi ikiz bebeklere sahipler.." diyorum gülümseyerek sonrasında ekliyorum.  "Eşim Kerem.. Belki hastanemizde görmüşsünüzdür, estetik cerrahı."

"Merhaba.." diyor Kerem gülümseyip her ikisiyle de tokalaşarak.

"Merhaba..  Yeni evlendiniz sanırım.. Mutluluklar dileriz." Teşekkür ettikten sonra devam ediyorlar. "Biz sizi daha fazla oyalamayalım, tekrar görüşmek üzere kendinize iyi bakın."

"Sizde.." diyorum hastam yanımdan ayrıldıktan sonra garsonun az önce biz konuşurken getirdiği kahve mi yudumlarken.

♦♥♦♥♦♥♦♥♦♥

"Ya güzelim.. 4 gün kalıp geleceğiz altı üstü, bu kadar eşyayı hangi ara giyeceksin?"

"Ya bak şimdi hayatım.. Şimdi şu 3 tane günlük elbiseyi dolaşırken falan giyerim, şu şort ve askılılarımı da sahilde dolaşırken giyerim, şu 2 pareoyu plajdayken giyerim.. Şu şık elbiseyi de eğer özel bir yere falan gidersek giyerim.. Geriye kalanlarda bunlara uygun ayakkabılar, birkaç çanta ve bikinilerim.."

Kerem anlamamazlıktan gelerek yineliyor. "Bikinilerin ?"

"Evet hayatım.. Bikinilerim." diyorum inada bindirerek.

"Sahilde, denize girerken bikini giyeceksin yani.."

"Evet hayatım.."

Kerem'e ne oluyor ya? Böyle bir boş boş bakmalar falan.. "Olmaz Zeynep!"

"Ama neden?" diyorum dudaklarımı büzüp süt dökmüş kedi bakışları atarken.

"Olmaz işte.."

"Kıskanıyor musun yoksa?" 

"Hah ben mi? Hiç kıskanır mıyım ya?" sahte bir şekilde gülmeye başlıyor. "Neden kıskansyım ki, ne gerek var? Yani..dimi ama? Ne gerek var kıskanmaya.. Ki ben zaten hiç kıskanç biri değilimdir.." Kerem'e yemediğimi belirten bir bakış atmamla pes etmiş bir ifadeyle konuşuyor. "Tamam ya.. Kıskanıyorum. Yalnızca benim olan vücudun herkes tarafından görülmesini kıskanıyorum."

"Oyy kıskanç kocacım benim.." diyorum sarılarak. "Kıskanınca da çok tatlı olurmuş.."

İŞ ARKADAŞIM (Tamamlandı)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن