14.Bölüm✔️

43.4K 2.1K 528
                                    

İyi okumalar dilerim.

🇹🇷KAPIMIZA DAYANIYORSA ZULÜM... BAŞKA YOL YOK! YA İSTİKLAL! YA ÖLÜM!

Karakterler için seçtiğim tipleri kaldırdım. Yani onlar artık hayal gücünüze kalmış. Yiğit gibi mükemmel bir insana uygun biri bulmak gerçekten imkansız.
__________

Vurulmuştum. Tam da kalbimin birkaç santim altından. Kurşun zehir gibi bedenime yayılmıştı. Yiğit'in kollarına düştüğümü hatırlıyorum. İsmimi haykırdığını hatırlıyorum. Sonrası tamamen karanlık ve sessizlik.

Ara sıra Yiğit'in, Fatih'imin ve dedemin sesini duyuyor gibi oluyordum ama ne söylediklerini anlayamıyordum. Gözlerimi beyaz bir tavana karşı açmıştım. Hafif bir sızı ile yüzüm buruşmuştu. Karşımda duran beyaz önlüklüler bir şeyler söylüyordu. Sesleri de görüntüleri de yavaş yavaş netleşmeye başlamıştı.

"Umay Hanım, beni duyuyor musunuz?" Doktorun sorusuyla başımı aşağı yukarı salladım. "Parmağımı takip eder misiniz?" Parmağını takip ettim, gözlerimle. Hayati bulgularımı takip eden makine ile ilgilenirken karşımdan çekilmişti. Gözlerim odanın camına kaymıştı. Kalabalıktı. Gülümsedim. Dedem ile göz göze gelince, bitik hâlini buradan bile farkedince sol gözümden bir damla yaş akmıştı.

"Neler olduğunu hatırlıyor musunuz?" diye sordu doktor. Camın arkasındakilere baktım. Dedem ve Fatih'im oradaydı. Öykü, Okan, Ömer ve Yiğit'in ailesi de vardı. Ama Yiğit yoktu. Bir şey mi olmuştu? "Yi...Yiğit?" Sesim çıkmıyordu. "O nerede?" Ailesi de burada olduğuna göre bir şey olmuştu. Yüzümdeki maskeyi çıkarmaya çalışınca engel oldular. "Yiğit?" dedim, bir kez daha. "Neler hatırlıyorsunuz?" diye sordu doktor. "Hafızam... yerinde. Yiğit'in nerede olduğunu söyler misiniz? Yoksa ben kalkıp gideyim mi?" dedim, zorlukla. "Herkes iyi Umay Hanım. Yiğit Bey buralarda olmalı." deyip camın öteki tarafına baktı.

Başımı ovmaya başladım. Sızlıyordu. "Yeni ameliyattan çıkan biri konuşturulur mu? Başım ağrıdı." dedim. Gülümsedi. "Siz çok konuştunuz Umay Hanım." dedi. "Şu yatakta olmasaydım, gülmekten ölürdüm." dedim.

"Nasıl hissediyorsunuz?" diye sordu. "Yorgun." dedim. "Kaç gün geçti, biliyor musunuz?" dedi. "Yoğun bakımda olan benim. Nerden bilebilirim?" Niye bu kadar sinirliyim? Yiğit'i getirin bana. "Bir hafta oldu. Yorgun hissetmeniz normal. Olabildiğince kendinizi yormayın." dedi. "Ben açım." dedim. Gülecek gibi oldu ama son anda düzeltti. Yüzümdeki maskeyi bu defa çıkarabilmiştim. "Birazdan sizi normal odaya alacağız." deyip çıktılar.

Karşımdaki camın diğer tarafında beni izleyen sevdiklerime baktım. Ömer elleriyle kalp yapmıştı. Güldüm. Gülünce sızlıyordu. Yüzüm buruşmuştu. Okan, Ömer'in başına vurdu. Gülmemek için alt dudağımı ısırdım. Sol elimi kaldırdım. İşaret parmağımda Pulse Oksimetre cihazı vardı. Umursamayıp el salladım.

Kısa bir süre sonra hasta bakıcılar ve hemşireler odaya girdi. "Yiğit nerede?" diye sordum, hemşireye. "Sevgilinizi aramalarını söyledim. Birazdan gelecektir." Sevgilim mi?

Üzerimdeki, cihazların kablolarını söktüler. Ve odadan çıktık. Kimseyi göremiyordum. Asansöre geçtik. Aşağı inmiştik galiba. Tek kişilik bir odaya yerleştirdiler beni. Hemşire serumu değiştirdi. Bir şeyleri kontrol ettikten sonra geçmiş olsun dileklerini sunup gitmişti.

Odanın kapısı tekrar açıldı. Hepsi sırasıyla girdi. Dedem beş saniye kadar yüzüme bakıp yanıma yaklaştı. Saçlarım arasına birkaç öpücük bırakmıştı. Elini tuttum. "İyiyim ben." dedim. "Tabii iyi olacaksın. Seni ben yetiştirdim." dedi Fatih'im. Gülümsedim. Diğer elimi de o tuttu. Alnımdan öptü. "Bizi çok korkuttun." dedi dedem. "Geçti dede. Bak yanındayım." dedim. "Zorlama kendini. Bi' iyileş konuşuruz." dedi Fatih Albay. Eğitim yaptıracaktı. Kesin.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin